İSTANBUL (AA) - HALİS AKYILDIZ - İstanbul'da 73 yıldır bakırcılık yapan Fevzi Çil, ilerlemiş yaşına rağmen danışman olarak çalıştığı fabrikada bakır işliyor.
Bakır işleme ustası 85 yaşındaki Çil, mesleğe 12 yaşındayken gayrimüslim ustaların yanında başladı. Bakır işlemenin inceliklerini öğrendikten sonra bu alanda çalışmaya başlayan Çil, ilerleyen teknolojiyle bakır eşya kullanımı azalsa da mesleğini yaşatmaya devam etti.
Yaşıtlarının emeklilik günlerini yaşadığı günlerde bile mesleğinden vazgeçmeyen Çil, halen bir bakır işleme fabrikasında danışman olarak görev yapıyor ve tencere, kazan, cezve ve sürahi gibi bakır ürünleri çekiçlemeyi sürdürüyor.
Mesleğinin inceliklerini AA muhabirine anlatan Çil, bakırcılığın zahmetli bir meslek olduğunu, bu nedenle pek tercih edilmediğini söyledi.
Bakır işlemeye başlamadan önce ham maddeyi alıp erittiklerini anlatan Çil, "Bakır, eritme ocaklarında eriyip su oluyor, oradan kalıplara dökülüyor. Kalıplar silindirlerin altına gidiyor, eziliyor ve inceliyor. Sonrasında istediğin ölçüye getirip kabı yapıyorsun." dedi.
Bakır ürünleri mutfakta kullanmanın en büyük sıkıntısının kalay olduğuna değinen Çil, bakırdan yapılan ürünlerin 6 ayda bir kalaylanması gerektiğini vurguladı.
Çil, teknolojinin ilerlemesiyle önce alüminyum, sonra da paslanmaz ürünlerin piyasaya çıktığını, bu nedenle bakıra ilginin azaldığını kaydetti.
- "Bakırsız bir hayatı hayal edemem"
Bakırsız bir hayatı hayal edemediğini dile getiren Çil, "Kafamda halen çekiç sesleri ötüyor. Kulaklarımda bir şey gece gündüz öter, bakırın sesinden o... Doktora gittim, 'Ne iş yapıyorsun?' diye sordu. 'Bakır işi yapıyorum' deyince, 'Bu böyle gider' dedi. Alıştım. Çekiç sesini bir yerde duydum mu biraz daha hızlı duyayım diye hemen oraya koşarım. Çünkü onunla yetiştik." diye konuştu.
Anadolu'yu gezerek bakır topladıklarını belirten Çil, şunları kaydetti:
"Her yörenin bakır modelleri ayrıdır. 2 sene önce Çorum'a gittim, baktım adam çalışıyor, kazan yapıyor. Kazanın tabanını çekiçliyor. Adam oturuyor, bir işçi daha karşısında kazanı tutuyor. O tutuyor çeviriyor, bu da hafif vuruyor. 'Usta ne yapıyorsun?' diye sordum. 'Tabanına vuruyoruz' dedi. 'Öyle olmaz ki' dedim. 'Peki ya nasıl olacak?' diye sordu. 'Sen bana 10 dakika müsaade et' dedim, çocuğa da 'Oradan kalk' dedim. Ne kadar bakırcı varsa hepsi toplandı beni izledi."
Bakırcılıkta bir işi iki kişinin yapmaması gerektiğinin altını çizen Çil, "Biz böyle öğrendik. Elin, ayağın çalışacak. Ayağınla dizinle kontrol edeceksin. Kolay bir iş değil ama iyi usta da olacaksın. Bakır işleri bittiği için üzülüyorum." ifadelerini kullandı.