MALATYA (İHA) - Malatya İnönü Üniversitesi tarafından hazırlanan "Türkiye'de Adli Otopsi Uygulamasındaki Güncel Hukuki Durum" konulu araştırmada, Türkiye'de adli otopsi konusunun istenilen seviyeye gelinemediği ve acil tedavi gerektiren kanayan bir yara olduğu aktarılıyor.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Osman Celbiş, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi N. Engin Aydın ve Bülent Mızrak ile İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Zeki Soysal tarafından hazırlanan "Türkiye'de Adli Otopsi Uygulamasındaki Güncel Hukuki Durum" adlı araştırmada, Türkiye'de adli olaylar sonrasında hayatını kaybedenlere uygulanan otopsi uygulamalarında halen eksikliklerin bulunduğu aktarılıyor. Araştırmada, "Memleketimizde adli otopsi sorunu, tarihsel süreci içerisinde bir türlü düzeltilememiş, acil tedaviyi gerektiren kanayan bir yaraya benzetilebilir" deniliyor.
"Türkiye'de Adli Otopsi Uygulamasındaki Güncel Hukuki Durum" adlı araştırmada, dünyada ilk belgelenen adli otopsinin tarihi ile Türkiye'deki ilk adli otopsinin tarihi arasında 50 yılı aşkın bir sürenin bulunduğu aktarılarak, "Buna dayanılarak, Türkiye'de adli otopsinin tarihi gelişiminin çok yavaş olduğu ve postmodern incelemelere çok uzun yıllar gereken önemin verilmemiş olduğu söylenebilir" ifadesi aktarılıyor.
Türkiye'de ilk otopsinin Osmanlı döneminde 1843 yılında Avusturya Hastanesi doktoru Bernard tarafından başına sırık düşmesi sonucunda ölen bir işçiye yapıldığı kaydediliyor.
Araştırmada, otopsinin eksik yapılması sonucunda gerçek ölüm sebebinin bilinmeyeceği aktarılarak, "Otopsinin eksik yapılması durumunda ölüm nedeni kolayca atlanabilir. Bu nedenle, adli bir olguda otopsinin hiçbir zaman kısmi olarak yapılmaması gerekir. Çoğu olguda ölümden sorumlu olacak kadar şiddetli bir kroner hastalığının bulunuşu, ölümün travma ya da zehirlenmeye bağlı olarak oluştuğu olasılığını ortadan kaldırmaz. Klinik olarak ölümün açıklanamadığı olgularda uygun bir ölüm nedeni gösterilmiş olsa bile otopsinin tam olarak yapılmaması ya da toksikolojik incelemeler için örnek alınmaması eksik bir uygulamadır. Belki de bir adli otopside en sık olarak yapılan hata, başın muayene edilmemesidir. Bunun tersi de olur, baş muayene edilir fakat vücut muayene edilmez. Ölüme neden olacak kadar şiddetli bir darbe, düşme veya çarpma durumunda dışta yara oluşmayabilir. Bu nedenle, ölüm nedeni aşikar olsa (örneğin, kalpte bıçak yarası gibi) bile, başın açılarak incelenmesi zorunludur. Eksik bir inceleme, yargı makamlarının kafasında başka bir ölüm nedeni bulunup bulunmadığı konusunda önemli derecede şüphe doğurabilir. Örneğin, muhtemel beyin yaralanmasının sadece ilave veya ikincil bir ölüm nedeni olmayıp aynı zamanda ölümün birincil ve önde gelen bir nedeni olduğu ve belirgin olan öldürücü yaralanmanın (örneğin, kalpten bıçaklanma) post-mortem olarak meydana getirilmiş bulunduğu iddia edilebilir. Sonuç olarak, başın iç kısmı incelenmediğinde, yapılan tahminler diğer yönlerden yeterli olan adli otopsinin bulgularını karmaşık bir hale getirebilir. Adli hekim olmayan bazı kimseler boyun ve servikal vertebraları ender olarak muayene ederler. Adli otopsilerin adli hekimlerin dışındaki hekimlere yaptırılması eksik sonuçlara yol açabilir" ifadeleri yer alıyor.
Adli otopsinin hiç bir zaman basit bir işlemmiş gibi görülemeyeceğine işaret edilen araştırmada, şu bilgilere yer verildi:
"Adli otopsiye basit bir işlem gözüyle bakılamaz. Ölüm nedeni ve tarzı ile ilgili birçok tıbbi ve yasal sorunun bilinmesini gerektirir. Bu nedenle, adli otopsilerin adli tıp uzmanları veya adli patologlar tarafından yapılması gerekir. Ne yazık ki, eskiden olduğu gibi şimdi de Türkiye'de adli tıp uzmanlarının bulunduğu az sayıdaki şehrin dışında, adli otopsiler bu konuda bilgileri ve deneyimleri yetersiz olan ya da hiç bulunmayan pratisyen hekimler tarafından yapılmaktadır. Tıbbi veya cerrahi tedavi hataları ile ilgili ölümlerde, insan haklarının ihlali iddiası bulunan ölüm olgularında, intihar veya cinayet olaylarında otopsilerin tecrübesiz hekimlere yaptırılması son derece yanlış olan bir uygulamadır. Bu durumda, birçok adli hataya yol açılmış olur. Bu nedenle memleketimizde adli otopsi sorunu, tarihsel süreci içerisinde bir türlü düzeltilememiş, acil tedaviyi gerektiren kanayan bir yaraya benzetilebilir."
Türkiye'de adli otopsi eğitiminin tarihsel süreç içerisinde yeterli bir düzeye ulaşamadığının belirtildiği araştırmada, "Ülkemizde yıllardan beri adli otopsi konusu sadece tıp ve hukuk fakültelerinde okutulan adli tıp derslerinde anlatılmaktadır. Adli otopsi birkaç fakültenin dışında sadece teorik olarak öğretilmektedir. Bunun da nedeni, eğitim materyali olarak cesedin bulunamamasıdır. Bu şekilde tıp fakültelerinden ceset görmeden, diseksiyon tekniğini öğrenmeden ve lezyonlan tanımadan mezun olan pratisyen hekimlere adli otopsilerin yaptırılması da pek çok adli yanılgılara neden olmaktadır. Bir adli otopside tanıya doğru bir şekilde ulaşabilmek için otopsi tekniğinin usulüne uygun olarak uygulanması ve lezyonların da doğru bir şekilde tanınması şarttır" denildi.