HABER

ANALİZ - İran iç siyasetinde güç mücadelesi kızışıyor

Anayasayı Koruyucular Konseyinin iki fakih üyesi Ayetullah Laricani ve Ayetullah Yezdi arasında kamuoyu önünde yaşanan tartışma, güç mücadelesinin artık daha fazla gizlenemeyeceğini gösterdi - İbrahim Reisi'nin sistem içerisinde kritik bir konuma yükselmesi, Hamaney sonrası dönemde devrim rehberliği için yolunun açıldığı şeklinde yorumlanıyor - ABD ile yaşanmakta olan süreçte bir yol ayrımına doğru gitmekte olan ülkede müesses nizam, Sovyetler Birliği tecrübesinin İran’da yaşanmaması için işleri şansa bırakmak niyetinde değil

İSTANBUL (AA) -MEHMET KOÇ- İran iç siyasetinde bir süredir perde arkasında yaşanan iktidar mücadelesi gün yüzüne çıkmaya başladı. Son günlerde daha önce onar yıl İran’da Yargı Erki Başkanlığı yapmış olan ve halihazırda Anayasayı Koruyucular Konseyinin (AKK) iki din adamı üyesi olan Ayetullah Sadık Laricani ve Ayetullah Muhammed Yezdi arasında kamuoyu önünde yaşanan tartışma, bu mücadelenin artık daha fazla gizlenemeyeceğini gösteriyor. Tartışmanın odağında yolsuzluk iddiaları yer alıyor olsa da asıl mesele güç paylaşımı.

Devrim Rehberi Hamaney, 30 Aralık 2018’de İbrahim Reisi’yi Yargı Erki Başkanlığına atarken Laricani’yi de devletin genel politikalarının belirlenmesinde Devrim Rehberi’ne danışmanlık yapan Düzenin Yararını Teşhis Konseyi (DYTK) başkanlığına ve AKK üyeliğine atadı. Bu atamalardan bir gün sonra ise Laricani ve Reisi üyesi oldukları ve Devrim Rehberi’ni belirleme ve denetlemeden sorumlu olan Uzmanlar Meclisi Başkanı Birinci Vekilliği için yarıştılar ve Reisi bu seçimi kazanarak iki gün içinde sistemin kritik konumlarından birine daha yerleşti. Her iki ismin de Hamaney sonrası Devrim Rehberliği için adının geçmesi akıllara “Reisi, Hamaney’in halefi mi olacak?” sorusunu getirdi.

Laricani kendisi ile bağlantılı olarak ortaya atılan iddialara yanıt olarak yayımladığı mektupta belirli güç odaklarının kendisi aleyhine planlı bir şekilde harekete geçtiğini ileri sürdü. Mektupta müesses nizama mensup bazı kurumların ve bazı önemli devlet adamlarının ailelerinin de içerisinde yer aldığı yolsuzluklara değinen Laricani, bu konularda kara kutu olduğunu söyleyerek de mesaj verdi ve üstü kapalı olarak söz konusu güç odaklarını tehdit ederek hem kendisini hem de devletin güvenirliğini ve meşruiyetini tartışmaya açmış oldu. Büyük oranda sistemin kapalı yapısının neden olduğu rant ve yolsuzlukların yine sistem içi güçler tarafından örtbas edilmiş olması, kamuoyunda devlete duyulan güveni sarsarken uzun yıllar yargının başında yer alıp da hiçbir şey yapmamış olan Laricani’nin itibarını da ciddi şekilde zedeledi.

- Yönetici kadroda değişim

Öte yandan Laricani’nin üstü kapalı tehdidi, Meclis Başkanı Ali Laricani gibi ülkede kritik görevler yürütmekte olan kardeşlerinin siyasi kariyerlerini de riske attı. Laricani kardeşlere yönelik yolsuzluk eleştirileri yeni değil. Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad da hem Yargı Başkanı Sadık Laricani hem de Meclis Başkanı Ali Laricani ile gerilimli bir süreç yaşamış ve iktidarının sonlarına doğru mecliste çalışma bakanı hakkındaki gensorunun görüşüldüğü oturumda Laricani kardeşlerden Fazıl’ın karıştığı iddia edilen rüşvet dosyasının ses kaydını meclis kürsüsünden milletvekillerine dinleterek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayı planlayan Ali Laricani’ye büyük bir darbe vurmuştu. Ahmedinejad, cumhurbaşkanlığından sonra da bu yöndeki hamlelerini yoğunlaştırarak sürdürmüş ve Sadık Laricani’nin kızının İngiltere için casusluk yaptığını iddia etmişti. Laricani’nin yargı erkine ait bir miktar parayı şahsına ait altmış üç hesapta tutması da ona yöneltilen eleştiriler arasındaydı.

Gerek Sadık Laricani’nin gerekse de Ali Laricani’nin ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile yakınlaştıkları ve bu yüzden Laricani kardeşlere yönelik bu operasyonun başlatıldığı yönündeki iddialar da göz ardı edilmemeli. Zira Hamaney’in dış politika yaklaşımıyla, reformist ve ılımlıların yaklaşımları arasında önemli farklılıklar bulunuyor. Dahası, bugünün reformistlerinin dünün muhafazakarları içinden çıktığı hatırlanırsa bugünün ılımlılarının yarının reformistleri olma potansiyelinin oldukça yüksek olduğu da görülecektir. Dolayısıyla ABD ile yaşanmakta olan süreçte bir yol ayrımına doğru gitmekte olan ülkede, müesses nizam Sovyetler Birliği tecrübesinin İran’da yaşanmaması için işleri şansa bırakmak istememektedir. Devrim Rehberi son dönemlerde bu doğrultuda önemli adımlar atarak ülkeyi yeni dönemde yönetecek siyasi ve askerî kadroları birbirleriyle uyumlu olacak şekilde gençleştirmeye çalışmaktadır ki bu doğrultuda atama ile yapılabilecek değişikliklerin büyük bir bölümünü de gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Hamaney böylece seçimle iş başına gelecek olan meclis üyeleri ve cumhurbaşkanının da genç ve “Hizbullahi” kimseler olması vurgusunda bulunarak ülke yönetiminde bir ahenk oluşturmaya çalışmaktadır.

Hamaney’in gelecek dönem iktidara gelecek kişi veya kişilerin kimler olması gerektiğine ilişkin verdiği açık mesajlar reformist kanadın bir süre daha kenarda kalacağına işaret etmektedir. Yeni dönemde genç ve Hizbullahi kimselerden oluşan bir iktidar vurgusunun yapılması mevcut ılımlı-reformist iktidarın veya bunlardan herhangi birinin iktidara gelmesine geçit verilmeyeceğini göstermektedir. Devrim Rehberi, İran’ın en önemli anayasal otoritesi olduğu için son gelişmelerin de gösterdiği üzere Laricani-Reisi rekabetinde ibre her geçen gün Reisi’ye doğru kayıyor.

- Laricani kardeşlerin İran siyasetindeki yeri

Devrim sonrası yönetici elit ailelerinden biri de Laricani ailesi olmuştur. Laricani kardeşlerin babası Ayetullah Mirza Haşim Amuli; Nasır Mekarim Şirazi, Abdullah Cevad Amuli, Hasan Hasanzade Amuli, Muhakkık Damad ve Muhammed Yezdi gibi İran’ın hâlâ hayatta olan önemli din adamlarının hocalığını yapmıştı. Bunun yanı sıra bu şahıslar arasında ailevi ilişkiler de mevcut. Diğer bir ifadeyle, ülkede din, devlet, siyaset ve aile ilişkileri iç içe geçmiş durumda.

Sadık ve Ali Laricani dışındaki diğer üç kardeşten ailenin en büyüğü olan Muhammed Cevad Dışişleri Bakanlığı bakan vekilliği dahil olmak üzere bir süre diplomasi ile meşgul olduktan sonra Tahran’dan milletvekilli seçilmiş ve ardından Yargı Erkinde Uluslararası İşler ve İnsan Hakları Ofisi sorumluluğunu üstlenmiştir. Diğer iki kardeş daha çok akademik alanda faaliyet yürütmekle birlikte Fazıl Laricani’nin Babek Zencani’den bazı işlerini halletmek için rüşvet talep ettiğine ilişkin ses kayıtlarının ortaya çıkması, kardeşleri Sadık ve Ali Laricani’yi oldukça zor bir duruma düşürmüştü. Bu iddialar üzerine yargıda Fazıl hakkında soruşturma açıldı ama şu ana kadar bir sonuca bağlanmadı. Bu durumun önümüzdeki süreçte Laricani kardeşlere karşı kullanılacağını söylemek de yanlış olmaz.

- Yolsuzluklarla mücadelenin zamanlaması

Hamaney on sekiz yıl önce sekiz maddeden oluşan bir “yolsuzluklarla mücadele talimatı” yayımlayarak yasama, yürütme ve yargı erkleri başta gelmek üzere devletin ilgili organ ve birimlerinden bu konuda kararlı bir şekilde mücadele etmelerini istemişti. Ancak yolsuzluklara ilişkin iddiaların giderek artmasına rağmen yolsuzluklarla mücadele edecek kararlı bir iktidar çıkmadığı gibi Yargı Erki de bu konuda üzerine düşeni yapmadı. Zira müesses nizamın temel organları sayılan kurumlar da yolsuzluğa bulaştığı için bu mücadeleyi başlatabilecek bir kurum kalmamış ve yolsuzluk çoğu zaman siyasi cenahlar arasında hesaplaşma aracı olarak kullanılmıştır ve bu durum devam etmektedir. Ancak yolsuzluklarla mücadele girişimi bu defa daha büyük bir siyasi projenin aracına dönüşmüş durumdadır.

Hamaney’in Reisi’yi Yargı Erki başkanlığına atarken vurguladığı “yolsuzlukla mücadelede kararlı olunması ve yargıya olan güvenin yeniden inşa edilmesi” aynı zamanda Reisi’ye kamuoyu nezdinde Devrim Rehberliğine giden yolda önemli bir prestij ve meşruiyet sağlayacak etkili bir araçtır. Zira bu makama gelecek ismin müesses nizamın yanı sıra geniş bir toplumsal desteğe ve meşruiyete de ihtiyacı var. Humeyni sonrası bu makama gelen Hamaney, 1980’lerin büyük bir bölümünde cumhurbaşkanlığı yapmış, tanınan bir şahsiyetti. Kariyerinin büyük bölümünü yargıda geçiren ve bu nedenle kamuoyunda çok tanınmayan Reisi, bu dezavantajının giderilmesi için önce İran’ın en büyük vakfı olan Meşhed’deki İmam Rıza Külliyesi başkanlığına getirilerek kamuoyuna arz edilmiş ve ardından da 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakar kanadın adayı olarak kamusal görünürlüğü artırılmıştır. Bu sayede Reisi, seçimleri, rakibi Ruhani’ye kaybetmiş olsa da artık toplum tarafından tanınan bir siyasi figüre dönüşmüş oldu. Ayrıca, Reisi’nin yargı başkanı sıfatıyla başlatmış olduğu yolsuzlukla mücadele hamlesi de şimdiden kamuoyu tarafından takdirle karşılanıyor. Ancak ilerleyen süreçlerde büyük yolsuzluk dosyaları karşısında geri adım atması durumunda Reisi’nin zirve tırmanışı zarar görebilir. Zira hem Ahmedinejad’ın hem de Larici’nin tehditlerinden, müesses nizamın en önemli ayaklarından biri olan Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) bünyesindeki ekonomik kuruluşların da birtakım yolsuzluklara bulaştığı anlaşılıyor. Bu durum, Reisi’nin önündeki en büyük zorluklardan biri olacaktır. Zira DMO, Reisi’nin Devrim Rehberliğine giden süreçte ve sonrasında en önemli müttefiği olacaktır. DMO Komutanları Reisi’ye olan eğilimlerini İmam Rıza Külliyesi başkanlığına atanmasının ardından onu makamında ziyaret ederek göstermişti.

Reisi siyasi çizgisi itibariyle Hamaney’e en yakın şahsiyettir ve Hamaney’in devlet erkanında yapmış olduğu değişiklikleri tamamlayacak son halka olacaktır. Uzmanlar Meclisindeki dengeler de dikkate alındığında ibrenin Reisi’den yana olduğu açıkça görülüyor. Reisi’nin bu makama gelmesi durumunda İran, uzun bir süre daha iç politikadan dış politikaya, mevcut çizgideki politikalarını sürdürmeye devam edecektir.

[Mehmet Koç İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) iç politika koordinatörüdür]

En Çok Aranan Haberler