HABER

'Ankara'da yayın yasağı haber olmaktan öteye geçemedi'

Son olarak Ankara Kızılay'daki patlamanın ardından hızlı bir şekilde getirilen yayın yasağı, artık benzer toplumsal olaylarda yürürlüğe sokulan rutin bir uygulama halini aldı. Peki yasağa kim, ne kadar uyuyor? İletişimciler yasaklar hakkında ne düşünüyor?

'Ankara'da yayın yasağı haber olmaktan öteye geçemedi'

Aylin Yazan

BBC Türkçe

Ankara Güvenpark'ta Pazar akşamı düzenlenen intihar saldırısından kısa bir süre sonra daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi yayın yasağı geldi.

Ankara Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı karar, Radyo Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) tarafından yayın kuruluşlarına bildirildi.

Açıklama metninde "şüphelilerin irtibat bilgilerinin deşifre edilmesinin ve kamu düzeninin bozulmasının engellenmesi, soruşturmanın sağlıklı şekilde yürütülmesi, toprak bütünlüğünün korunması gibi” gerekçeler sıralanıyor.

11 Mayıs 2013'te yaşanan Reyhanlı saldırısından bu yana, benzer toplumsal olaylarda, aynı gerekçelerle yayın yasağı getiriliyor.

"Soruşturma tamamlanıncaya kadar" süreceği belirtilen yasağın, Radyo ve Televizyon Üst Kurumu'nun (RTÜK) internet sayfasında belirtilen kapsamı şöyle:

Patlama anı, patlama sonrası olay yeri, kamu görevlilerinin olay yerinde yürüttükleri çalışmalar, yaralı ya da hayatını kaybeden kişilere ait görüntüler,Resmi makamlarca yapılan açıklamalar dışında şüphelilerle ilgili (bulundukları yer, kullandıkları araç, vb) bilgiler.Peki kriz anlarındaki yayın yasakları ne kadar etkili oluyor? Bu yasaklar ne kadar uygulanıyor? Bilgi akışının kesilmesi olumsuz sonuçlar doğuruyor mu?

'Yasağın çerçevesi muğlak'Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Ceren Sözeri'ye göre, yasağın çerçevesi net değil, bu nedenle haber merkezlerinin uygulamaları da yayın organının durduğu yere göre değişebiliyor:

"Devletin yayın organları bile yayın yasaklarına uymuyor. TRT World Ankara'da yasağa uymadı, patlama anının görüntüsünü yayınladı, bir görgü tanığının insanların ne kadar korkunç şekilde öldürüldüğüne dair tanıklığını anlatmasına izin verdi. Bırakın yayın yasağını, sorumlu yayıncılığın bile dışına çıkmış oldular. Onun için artık kimsenin tanımadığı, uymadığı bir yasağı bu şekilde sürdürmenin hem içeriye, hem dışarıya komik olmaktan başka hiçbir işlevi yok".

Yayın yasağının sürdüğü Pazartesi sabahı çıkan tüm gazetelerin ilk sayfalarında da patlama yerinin fotoğrafı ve saldırıyla ilgili haberler yer aldı.

Bazılarında ise saldırının ne tür bir araçla yapıldığına dair bilgiler ve örgüt ismi bulmak bile mümkündü.

TIKLAYIN: ANKARA SALDIRISINI TAK ÜSTLENDİSözeri, ana akım medyanın da "kendini garantiye almak, ceza yememek ya da başlarına herhangi bir şey gelmesini önlemek için" yayın yasaklarına uymayı tercih ettiğini belirterek, "Haber merkezleri de hükümete yakın bir şekilde kendilerini konumlandırıp en az zararla çıkmaya çalışıyorlar işin içinden, yani asıl dert habercilik filan değil. Mümkün olan en az hasarla, kendileri hedef olmadan buna uymak istiyorlar" görüşünü dile getiriyor.

Gazeteci, yazar Prof. Haluk Şahin ise 'yasağın ardından herkesin bir şeyler vermeye çalıştığı ama bunların boş laflardan öteye geçemediği' görüşünde.

Şahin bu durumun, bilgiye ihtiyacı olan kesimleri sosyal medyaya yönlendirdiğine dikkat çekiyor:

"Sosyal medyaya büyük bir yönelim olmasının ardından da özellikle Facebook ve Twitter'ın yavaşlatılması gibi bir önleme de başvuruluyor. Böylece enformasyon yoluyla krizin yatıştırılmasının tam tersi bir sonuç ortaya çıkıyor. İnsanların gerginlikleri, üzüntüleri daha da artıyor" diyor.

'Demokratik ülkelerde sık görülen bir uygulama değil'Peki yayın yasağı kriz anlarında toplumda nasıl bir etki yaratıyor?

Uzmanlar kriz anlarında toplumun bilgilendirilmesinin hayati önem taşıdığını, ancak bunun sorumlu yayıncılık çerçevesi içinde olması gerektiğini belirtiyor.

Haluk Şahin "Demokratik ülkelerde bu türden yayın yasaklarına çok sık rastlanmaz ancak çok istisnai durumlarda güvenlik gerekliliği olduğu takdirde bunlara başvurulur. Kriz durumlarında toplumun mümkün olduğu kadar doğru ve yoğun şekilde bilgilendirilmesi gerekir. Otomatik olarak yayın yasağını devreye sokarsanız bu toplumda yatıştırıcı bir his yaratmak yerine krizlere, gerginliklere yol açar” diyor.

TIKLAYIN - ANKARA'DA ÜÇ SALDIRININ İZLERİ: HİÇ İYİ HİSSETMİYORUZ ARTIKDoç. Dr. Ceren Sözeri de devletin toplumu doğru olarak bilgilendirmesinin anayasal bir yükümlülük olduğunu hatırlatıyor:

"Yasaklara gerekçe olarak gösterilen nedenleri hiçbir şekilde geçerli bulmuyorum. Bilgi verme ve halkın bilgi alma hakkı korunması gerek. Dolayısıyla yayın yasağına uymamak suç değil çünkü öyle bir düzenleme yok. Devletin anayasal görevi, halkın sağlıklı bilgi almasını sağlamak olmalı".

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Doç.Dr. Kerem Altıparmak da Ankara patlaması ardından yayın yasağına tepkisini Twitter üzerinden "Yayın yasağı işe yarasa, 2. 3. 4. Ve 5. Patlamalar olmazdı” diye dile getirdi.

Yasağı destekleyenler ise bu tür yayınların toplumdaki korkuyu artırabileceğine vurgu yapıyor.

Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi Bayram Zilan "Yayın yasağını doğru buluyorum. Gazete olarak da bu yasağın gerekliliğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Terörizmin hedefi, sindirmek ve korkutmaktır. Bu açıdan katliam fotoğraflarını yayınlamak hem teröristlere istediğini vermektir hem de hayatını kaybedenlerin ailelerine saygısızlıktır. Bütün bunların yanısıra soruşturmanın selameti ve sıhhati açısından medya temsilcilerinin hassas olması gerekiyor. Bu uygulamanın hukukiliği veya demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığı tartışmasının yapılmasını da sorunlu buluyorum" diyor.

TIKLAYIN - ANKARA SALDIRISI: SESSİZLİĞİ BÖLEN ÇIĞLIKLARZilan, bu yasakların evrensel olduğunu, başka ülkelerde de uygulandığını iddia ediyor: "En son Paris saldırılarında Fransa'nın aldığı tedbirlere, getirdiği yasaklara bakıp öyle yorum yapmak gerekiyor. Her devlet kendi vatandaşları için, kendi halkını katleden terör örgütlerini bulmak ve yargıya teslim etmek için tedbir alır, yasak getirir, getirmelidir de".

Yayın yasakları evrensel mi?Paris saldırılarının ardından olayla ilgili yayınlara bir yasak getirilmemişti.

Doç.Dr.Ceren Sözeri de bu yanlış bilgilendirmeye dikkat çekiyor, "Yayın yasaklarının dünyanın her yanında uygulandığı gibi bir dezenformasyon var, bu çok yanlış bir bilgi” diyor:

"Charlie Hebdo katliamında, Paris saldırılarında gördüğümüz üzere böyle bir şey, herhangi bir toplumsal olayın ardından yayın yasağı koymak gibi bir uygulama yok dünyanın hiçbir yerinde. Tam tersine halkın bilgi alabilmesi için mümkün olduğu kadar basının bilgilendirilmesi, basına düzenli bilgi akışının sağlanması gerekiyor. Dolayısıyla bu hukuksuz uygulamanın önüne geçmek gerekiyor".

TIKLAYIN: DÜNYAYA YAYIN YASAĞI NASIL UYGULANIYOR?**Yasak sosyal medyada nasıl işliyor?**Kızılay saldırısının ardından duyurulan yasak metni sosyal medyayı da kapsıyordu. Haber kanalları Facebook, Twitter gibi sosyal medya sitelerine erişimin yasaklandığını duyurdu.

Açıklamanın ardından bazı kullanıcılar kısa sureli erişim sorunu yaşadığını belirtse de, sitelere toptan bir engelleme getirilmedi.

İnternet yasağının dayanağını ve nasıl işlediğini bilişim hukuku uzmanı olan Gökhan Ahi anlatıyor:

"Türkiye'de internetteki içeriğe erişimi engelleme yetkisi olan iki kurum var: TİB ve Erişim Sağlayıcıları Birliği. 5651. Yasaya 27 Mart 2015'te yapılan değişiklik ile kamu düzeni ve yaşam değerlerinin korunması ile ilgili olarak 8-a maddesi eklendi. TİB bu maddeye dayanarak, bakanlıklar ya d başbakanlığın talebi üzerine erişim engeli koyabiliyor".

Bazı durumlarda ise belli internet sitelerinin trafiği yavaşlatılıyor, ancak Ahi bunun yasal bir dayanağı olmadığına dikkat çekiyor.

TIKLAYIN: TÜRKİYE'DE TWİTTER YASAKLARI

En Çok Aranan Haberler