YEŞİM SERT KARAASLAN - Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, Türkiye'de çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısının 2014'te 1370, 2015'te 5 bin 91, 2016'da 11 bin 470 iken 2017'de 23 binin üzerine çıktığını belirterek, "TÜİK verilerine göre 2017'de 4 yaş altı nüfus 6 milyondur. Bu projeksiyonla bakıldığında, bu yaş grubunda aşı reddi oranları 50 binin üzerinde olursa salgınlar çıkabilir." uyarısında bulundu.
Şenol, birçok hastalıktan korunmada aşının çok önemli bir yer tuttuğunu ve yaşamsal öneme sahip olduğunu söyledi.
Aşılamanın, 20'nci yüzyılda halk sağlığının korunmasında içme suyunun klorlanması, tütünün zararlarının ortaya konması gibi önemli başarı elde edilen alanlardan biri olduğunu belirten Prof. Dr. Şenol, aşının 20'nci yüzyılda insan ömrünü ortalama 15 yıl daha uzatan önemli bir buluş olduğunu vurguladı.
Şenol, "Çünkü insanları erken yaşta ve en sık öldüren difteri, boğmaca, kızamık, grip, zatürre, kuduz, tetanos gibi enfeksiyonların sıklığı ve ölüm oranları yaygın aşılama ile azaltılabilmiştir. Hatta çok sayıda ölüm veya sakatlığa yol açan çiçek hastalığı tümüyle ortadan kaldırılmıştır." bilgisini verdi.
Türkiye'nin çocukluk çağı aşılamada uluslararası başarı düzeyini yakaladığının altını çizen Esin Şenol, şunları kaydetti:
"Bugün ülkemizde çocukluk çağı aşılamasında 13 hastalığın kontrolü başarıyla sağlanmaktadır, Türkiye'de aşılamanın kesintiye uğraması durumunda toplam 3 milyon kişinin hastalanacağı, 14 bin kişinin öleceği öngörülmektedir. Aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle her yıl yaklaşık 15 bin kişi ölmektedir. Aşıyla önlenebilir hastalıklardan meydana gelen ölüm, trafik kazalarının yol açtığı ölümlerden daha fazladır. Ayrıca aşılama, aşılanan kişiyi ortalama 65 yıl kadar korumaktadır."
- "Aşılanmayan sayısı artarsa salgınlar görülür"
Prof. Dr. Şenol, hiçbir uygulamanın aşılama kadar etkili olmayacağına dikkati çekerek, "Türkiye'de kabakulak olgu sayısı 2005'te 20 bin iken yaygın aşılama ile 2017'de 419'a düştü." dedi.
Aşılanma oranları düştüğünde tüm koruyucu halk sağlığı önlemlerini uygulayan en gelişmiş ülkelerde bile salgınlar olmasının, hastalıkların kontrolünde aşıların vazgeçilmez olduğunu gösterdiğini dile getiren Şenol, Japonya'da boğmaca aşılama oranlarının yüzde 70'lerden yüzde 20-40'lara düştüğü dönemde 13 bin vaka ve 41 ölüm gerçekleştiğini anımsattı.
Esin Şenol, Türkiye'de aşıyla önlenen çocukluk çağı hastalıklarının oldukça azaldığını söyledi.
Halen dünyanın pek çok bölgesinde bu hastalıkların görüldüğünü ifade eden Şenol, "Bu hastalıklar, artan seyahatler, göç ve mültecilik gibi nedenlerle çok kolayca sınırları aşabilmektedir. Nitekim ülkemizde 2011'de çoğu dışarıdan gelen kişilerde görülen 105 kızamık olgusu varken, 2013'te salgın yaşanmış ve sayı 7 bin 405'e çıktı." bilgisini verdi.
Aşılanma ile sadece aşılanan kişinin değil tüm toplumun korunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Şenol, aşılanmayan kişilerin de aşılanan kişiler sayesinde hastalıktan korunabildiğini dile getirdi.
Toplumdaki aşılı kişi sayısının yüksek olması halinde hastalığın salgın yapmadığını anlatan Şenol, "Ancak aşılanmayan kişi sayısı artarsa, toplum bağışıklığı etkisi azalır ve salgınlar görülür. Ayrıca bu salgınlarda aşılanmış kişilerden aşılı olmalarına karşın aşının etkisiz olduğu bazıları da hastalanır." diye konuştu.
- "Aşı olma kararı bireysel karar değil toplum sağlığı için gerekliliktir"
Aşıların yüzde 85-95 gibi yüksek oranlarda koruyucu olduğunu ancak yüzde 100 etkili olmadığını da belirten Esin Şenol, "Yani aşılanmamış olanlar yüzünden aşılananlar arasında bile hastalanarak ölenler olabilir. Bu nedenle aşı olma kararı pek çok hastalık için bireysel bir karar değil toplum sağlığı için bir gerekliliktir." vurgusunu yaptı.
- "Salgınlar kapıda"
Prof. Dr. Şenol, aşılamanın başladığı 18'inci yüzyıldan itibaren aşılama karşıtlığının da başladığını anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Aşılama karşıtlığının tarihi en az aşılar kadar eskidir. Fakat aşı karşıtları başarılı olduklarında insanlar hep ciddi salgınlarla karşılaşmıştır. Son yıllarda ülkemizde çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı tehlikeli bir şekilde artmaktadır. 2014'te 1370, 2015'te 5 bin 91, 2016'da 11 bin 470 iken 2017'de 23 bini geçmiştir. Bu artış trendi devam ettiği takdirde önümüzdeki yıllarda büyük salgınlar kaçınılmaz olacaktır. Aşı reddi ile salgınlar kapıda.
Bir aşının toplumsal bağışıklığı sağlayabilmesi yani salgınları önleyebilmesi, o hastalığın bulaşma yolu, bulaşma hızı katsayısı gibi parametreler ile yakın ilişkilidir. Ama genel olarak ülkedeki bağışıklık oranın yüzde 80'lerde olması gerekir. Bunun için yüzde 90-95 oranlarında bağışıklama rakamlarını yakalamak lazım."
"TÜİK verilerine göre 2017'de 4 yaş altı nüfus 6 milyon. Bu projeksiyonla bakıldığında, bu yaş grubunda aşı reddi oranları 50 binin üzerinde olursa salgınlar çıkabilir." uyarısında bulunan Şenol, erişkin bağışıklamanın hedefinde olan grip aşılarında bu etkiye ulaşabilmek için ise hedefin bu yaştaki nüfusun yüzde 60'ına aşının uygulanmasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.
- "Hastalıkla bağışıklık kazanmanın ağır bedelleri olabilir"
Aşıların, doğal enfeksiyon sonucu gelişen yanıtlara benzer bir bağışıklık yanıtı üretmek için bağışıklık sistemi ile etkileştiklerini ancak hastalığa neden olmadıklarını anlatan Esin Şenol, bu şekilde kişide hastalığın olası komplikasyonlarının önüne geçilebildiğini belirtti.
Aşı yerine hastalığın kendisini geçirerek bağışıklık kazanmanın ağır bedelleri olabileceğinin altını çizen Şenol, "Örneğin, kızamığa bağlı ensefalit, körlük ve ölüm, kızamıkçığa bağlı doğum kusurları, bakteriyel menenjit sonrasında zeka geriliği ve sinir hasarı, çocuk felci enfeksiyonundan sonra kalıcı felçler, hepatit B virüsüne bağlı karaciğer kanseri veya ölüm gibi ağır bedeller ödenebilir." şeklinde konuştu.