Çocuğunun astım ve saman nezlesi gibi diğer alerjik hastalıklara yakalanmasını istemeyen annelerin, önlem almaya daha hamile kalmadan başlamaları gerekiyor.
Annenin çocuğuna hamile kalmadan önceki yıllarda doğum kontrol hapı kullanmış olmasının astım ve alerjik hastalık riskini artırdığını gösteren bazı araştırmalar var. Bunun, doğum kontrol haplarında bulunan östrojen hormonunun çocukta alerjiyi tetikleyen 'T helper-2' ismi verilen özel bir lenfosit grubunu uyarmasıyla gerçekleştiği ileri sürülüyor.
İlk adetlerini erken yaşta gören kadınların çocuklarında da alerjilerin daha fazla olduğunu belirleyen araştırmalar bu teoriyi destekler nitelikte. Erken adet görme durumunda da ileriki yaşlarda yüksek östrojen düzeyleri oluşması, bunun nedeni olarak gösteriliyor.
Astım ve alerjilerden sorumlu tutulan bir başka faktör de gebelikle ilgili komplikasyonlar. Özellikle de gebelik sırasında ortaya çıkan kanama, erken kasılmalar, plasentanın yetersiz olması veya rahmin yeterince büyüyememesi gibi durumlarda, bebekte astım ve saman nezlesi riski yüksek bulunmuştur.
Annenin uzun süreli stresinin, aşırı kortizol salgısına neden olarak gelişmekte olan bağışıklık sistemini etkileyebileceği ve bu şekilde de astım ve alerji riskini artırabileceği de ileri sürülmüştür.
Anne rahminde iyi beslenemeyen çocuklarda baş çevresi, gövde ile kol ve bacaklara göre orantısız olarak büyük bulunur. Hani, basitçe koca kafalılık diyeceğimiz durum. İşte, bu koca kafalılık da alerji ve astım için bir risk faktörü olarak ileri sürülmektedir.
Çünkü, araştırmalarda baş çevresi büyük olan çocukların kanlarında alerjiyi gösteren IgE isimli immunglobülin, normal büyüklükte kafası olan çocuklardan daha yüksek bulunmuştur.
20 yaşından küçük annelerin bebeklerinde astım riskinin yüksek olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten ilginç bir bulgu, ama bunun annenin yaşından ziyade genç annelerde prematürelik ve düşük doğum tartısı durumlarının daha fazla olmasından kaynaklanabileceğini söyleyenlere de hak vermemek imkansız.
Prematüre bebeklerde, yani zamanından önce dünyaya gelenlerde astım riski 4 kez daha fazladır. Bazı araştırmalarda, bunun prematürelikten bağımsız olarak doğum tartısının düşük olması ile ilgili olabileceği ileri sürülmüştür. Hatta, astımın zencilerde çok görülmesi de, bunlarda prematürelik ve düşük doğum tartısı oranlarının daha fazla olmasıyla açıklanmak istenmiştir.
Doğum tartılan 2000 gramın altında olan çocukların izlendiği bir araştırmada, bu çocuklarda 7 yaşında normallere göre daha fazla öksürük problemi olduğu belirlenmiş, ama gruplar arasında 9 aylık izleme süresince solunum semptomları yüzünden okula devamsızlıkta bir farklılık bulunmamıştır.
Annenin diyetinin de çocukta astım olup olmayacağını belirleyici bir faktör olduğu biliniyor. Çok yeni yapılan bir araştırmada gebelik döneminde yeterince E vitamini alamayan bebeklerde astım riski yüksek bulunmuştu. Burada en önemli nokta ise, E vitamininin astıma karşı koruyucu etkisinin ilaç olarak değil, besinlerle alındığında ortaya çıkması.
Astım küçük çocuklarda, erkeklerde kızlara göre 2 misli fazla görülür. 12-14 yaşlarında kız-erkek oranı eşitlenirken daha ileri yaşlarda kadın hasta sayısı her yaşta daima daha fazladır. Hele 40 yaşından sonra astım tanısı konanların neredeyse tamamına yakını hanımdır ve burada östrojen kullanımının bir risk faktörü olabileceği ileri sürülmektedir.
Astımın kalabalık ailelerde ve evin ikinci çocuklarında daha az görüldüğünü gösteren pek çok araştırma vardır, ama ya bunun tam tersini belirleyenlere ne demeli ? Nitekim benim başkanlığımda yapılan bir anket çalışmasında da evde fazla çocuk bulunmasının astım riskini artırabileceğini saptamıştık.
Onun için çocuklarımızda astım riskini azaltacağız diye habire çocuk yapmayın sakın ola.
Astımın ve saman nezlesinin mayıs-ekim aylarında doğanlarda daha fazla görüldüğünü saptayan araştırmalar vardır. Bizde bu hastalıkların en çok bahar ve yaz aylarında doğan çocuklarda görüldüğünü belirlemiştik. Astım, en çok yengeç burcunda doğanlarda görülürken, kovalar ise bu bakımdan en şanslı olanlardı.