ESSEN (İHA) - Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) tarafından yürütülen "İslamofobi" araştırması, Avrupa'da, Müslümanlar'ın Fransa'dan sonra en yoğun yaşadıkları ülke olan Almanya'da, özellikle 11 Eylül, Madrid ve İstanbul terör saldırılarının ardından, İslamofobi'nin ciddi anlamda yükselişe geçtiğini ortaya koydu.
İslam'ın Almanya'da daha çok bir problem ve tehlike olarak algılandığını ortaya koyan araştırmaya göre, kültürel farklılıklar, İslam'ın Almanlar tarafından 'yabancı' olarak algılanmasına yol açıyor. Almanlara göre İslam kültürü Batı medeniyetine uymuyor. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında, Almanların yaklaşık yüzde 47'si, İslam kültürünün batıya uymadığını düşünüyor. Her 4 Almandan 1'i din adına gerçekleştirilen terör saldırılarından ötürü İslam'ın tehlikeli bir din olduğunu düşünürken, yüzde 65'i bunun tersini yani teröristlerin tüm Müslümanları temsil edemeyeceğini belirtiyor. Tüm farklılıklara rağmen İslam ve Batı kültürleri arasında barışçıl bir yaşamın mümkün olduğunu düşünen Almanların oranı yüzde 29 iken, kültürel farklılıkların ileride iki tarafı tekrar çatışmalara götüreceğini belirtenlerin oranı yüzde 58'i buluyor. Almanların yüzde 40'ı kültürler arası bir savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünürken, Hıristiyan kültürü ile İslam arasında bir savaşın yaşanmayacağını belirtenlerin oranı yüzde 44. Almanya'daki topluluklar arasında bu tip bir gerginliğin ortaya çıkacağını düşünenler yüzde 55 ile çoğunluğu oluştururken, yüzde 28'i bunun olmayacağını belirtti.
Avrupa'daki İslamofobi'nin dikkat çekici ve kaygı verici olduğunu belirten TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, bunun önüne geçilmesi için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini söyledi. Burada özellikle cami dernekleri ve çatı kuruluşlarına çok önemli görevler düştüğünün altını çizen Şen, sivil toplum kuruluşlarına, Avrupa'daki Müslüman ve Hıristiyan topluluklar arasındaki diyaloğun sağlanması konusunda önemli sorumluklar düştüğünü belirtti. Şen, İslam'ın doğru biçimde anlatılması, kamuoyunda sık sık beraber anıldığı terör ve töre cinayeti gibi kavramlarla özdeşleştirilmesinin önüne geçilmesi açısından çok önemli olduğunu vurguladı.