HABER

Bakan Çelik şiddet olaylarını değerlendirdi

İSTANBUL (İHA) - Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Tedbir alalım derken bunu paranoya haline getirmeyelim. Çocuklara uygulanacak müeyyideler bellidir. Bunun polisiye tedbirlerle çözüleceğine inanmıyoruz" dedi.

Bakan Çelik, Conrad Otel'de düzenlenen "1. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu'nun açılış resepsiyonu ve basın toplantısına katıldı. Burada bir açıklama yapan Çelik, sözlerinin başında, şiddetin hiçbir toplumda hoşgörülen bir konu olmadığını hatırlattı. Eli sopalı, eli silahlı insanların okul önlerinde ve eğitimin içersinde bulunmaması gerektiğini savunduklarını söyleyen Çelik, "Şiddetin hayatımızın her safhasından kazınıp atılması hepimize düşen görevdir" diye konuştu.

Şiddetin nedenlerine de değinen Bakan Çelik, "Eğer bir yerde şiddet varsa, bunu sebep sonuç ilişkisiyle izah etmek mümkün değil. Bunun birçok sebebi var. Aslında sonuçları doğuran sebepler üzerinde durmak daha rasyoneldir. Aile içinde çocuklar anne ve babalarından dayak yiyor. Okula gidiyor arkadaşlarından dayak yiyor.

Üniversitede polisten, hapiste gardiyandan, askerde komutanından dayak yiyor. Dayak atma toplumumuza uyan bir durum değil. Biz kalemli kuvvetleriz. Silahlı kuvvetler bile silahlarını birbirlerine değil, yeri geldiği zaman düşmana karşı kullanır. Okul ve şiddet birbirine uyan kavramlar değil. Ne yazık ki şiddet aile ortamında başlıyor.

Dayak maalesef toplumsal rahatsızlığımız. Bunun sebebi tek değil. Sorumlusu bir kişi değildir. Bu iş ailede başlar, okulda devam eder. Okul dışında bir çevre vardır. Bunun bir medya boyutu, internet kafe boyutu vardır ve daha birçok sebep sıralamak mümkündür" dedi.

Son günlerde okullarda yaşanan şiddet olaylarının altını çizen Bakan Çelik, "Bir tek çocuğumuzun burnunun kanaması bizim yüreğimizi kanatır. Birkaç gün içinde meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden 2 yavrumuza rahmet, ailelere başsağlığı diliyorum. Bunun son olmasını temenni ediyorum. Son olması için elimizden geleni yapmalıyız" şeklinde konuştu.

Hüseyin Çelik, konuşmasında disiplinin önemine de değindi. Göreve geldiklerinde sınıfta kalma olmadığını kaydeden Çelik, öğrencinin kaç dersten kalırsa kalsın sınıf geçtiğini hatırlatarak, "Biz sınıfta kalmayı geri getirdik ve prensiplere bağladık. Yeni düzenlemeler yaptık. Biz göreve geldiğimizde disiplin kuruları lağvedilmişti.

Okullarda değerlendirme kurulları oluşturduk. Zaman zaman öğrencilere dostça bir yaklaşım içinde olmayı ve sevgiyle yaklaşmayı başıboşlukla eşleştiriyoruz. Bu doğru değildir. Biz ille kışa ve yaza mahkum olmak zorunda değiliz. Disiplinle despotizm aynı şey değildir. Eskiden veliler çocuklarını götürüp eti seni kemiği benim derlerdi.

Bunu onaylamak doğru değildir. Biz öğrencilerimizi seveceğiz. Şefkat göstereceğiz. Öğretmenleri olarak anne ve baba sıcaklığı göstermek zorundayız. Ama gelecekleri için onları disipline etmeliyiz. Bu illa şiddet uygulamak anlamına gelmez. Başta İngiltere olmak üzere bir çok ülkede öğrenciler başıboş bırakıldı ve faturalarını acı şekilde ödediler. İngiltere'de ortaöğretimde öğretmen bulmak zor. Hele bayanlar öğretmen olmak istemiyor. Talimde, terbiyede ve eğitimde sınırsız parmak hesabına dayalı demokrasi olmaz. 40 kişilik bir sınıfa girdiğinizde, 'Bugün ders yapalım mı' diye sorduğunuzda, 21 kişi olumsuz yönde parmak kaldırırsa orada ders olmaz.

Özellikle oy verme yaşının 18 olması bizi düşünmeye sevk etmeli. Bireyi önemsemek, onlara değer verdiğimizi hissettirmek ile onları kendi kararlarına terk etmek ve kendi kararlarını versinler diye yanlış yöne sevk etmek farklı yaklaşımlardır" dedi.

Konuşmasında yeni eğitim müfredatına da değinen Çelik, bu müfredatı iyi bir birey ve iyi vatandaş yetiştirmek üzere hazırladıklarını belirtti. Müfredatta öğrencinin en önemli unsur olarak görüldüğünün altını çizen Çelik, "Her şey onun etrafında döner. Öğrenciyi karar mekanizmasına katmak için okul meclisi uygulaması başlattık. Her okulun okul meclisi var. Öğrenci kulüplerini faal hale getirdik. Toplum hizmeti adıyla hepsine sorumluluk yükleniyor. Okul aile birlikleri fonksiyon olarak yoktu. Yasasını çıkardık ve velileri idarecilerle birlikte okulu yöneten insanlar haline getirdik. Öğrencilerimizi önemsemek onları karar sürecine katmak, kendi başlarına bırakmak anlamına gelmez" diye konuştu.

"ELEŞTİRİ HAKKI KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR"
Bakan Çelik, konuşmasında, olayların önüne geçmek için medyaya da büyük görevler düştüğüne değindi. Olayların abartılmamasını istediklerini hatırlatan Çelik, "Abartırsak olaylar daha da kabarır demek istedim. Halkın medyasından duyarlılık talebinde bulundum. Benimle birlikte çalışan yüzlerce pedagog var. Onların aklına gelmeyen şeyi getirmeyelim. İstediğim şey budur. Eleştiri hakkı kimsenin tekelinde değildir. Biz de yayınlarınızda problem görüyorsak sizi eleştirme hakkına sahibiz. X dizi yayınlandıktan sonra mafya babalarına özenme olduğu belirtiliyor. O dizileri ben çektirmedim. Kahraman tiplerini ben yaratmadım. Bu dizileri transfer yapmak için ben para ödemedim. Bir özeleştiri yapacaksak ve tavır koyacaksak bunu hep birlikte yapmalıyız. Bu konuda ailenin sorumluluğu vardır, rehber öğretmenin sorumluluğu vardır, polisin sorumluluğu ve yöneticilerin sorumluluğu vardır, akraba, akranın sorumluluğu vardır, medyanın sorumluluğu vardır. Sorumluluğu bilmemiz lazım. 13-18 yaşlarındaki öğrenciler, kendilerini göstermek ve tanınmak istiyor. Medya bu olayları her gün verirse, onlar da ekranda her gün kendini görürse, bu olayları kamçılar" ifadelerini kullandı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın aldığı tedbirlere de değinen Bakan Çelik, '1. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu'nun hazırlığının 1.5 yıl önce yapıldığını belirterek, "Bir tek çocuğun burnunun kanaması bile duyarsız kalmamamızı gerektirir. Biz bu meseleyi küçümseyemeyiz. Uzmanlar olarak üzerine gidelim ve gerekeni yapalım ama tırmandırmamak için bu olayları sık sık gündeme getirip tekrarlamayalım. Biz bakanlığımız sırasında 2 ayrı kitap çıkardık ve bunu her tarafa gönderdik. Bu zaten gündemimizde olan bir konudur. Sebebi ne olursa olsun, biz bunu sosyokültürel ve sosyoekonomik sebepler silsilesi olduğunu düşünüyoruz. Gerekli önlemlerin alınması için genelge yayınladık. Rehberlik araştırma merkezlerimize gerekli talimatı verdik.

İçişleri Bakanlığı üzerine düşeni yapıyor. Güvenlik ayrılmaz bir parçamızdır. Güvenliği önemsiyoruz. Ama güvenliği paranoya haline getirirsek, hayat çekilmez olur.

Okulların önlerine MOBESE kameraları yerleştirilebilir. Ama okulların her tarafına hatta sınıflara kamera yerleştirme çabaları oldu. Tedbir alalım derken bunu paranoya haline getirmeyelim. Çocuklara uygulanacak müeyyideler bellidir. Bunu polisiye tedbirlerle çözüleceğine inanmıyoruz. Topyekün bu sorumluluğu üstleneceğiz ve üstesinden geleceğiz. Şiddet bize ve eğitimin ruhuna yakışır olaylar değildir. Yeni müfredatımız bu problemlerin çözümüne yöneliktir. Ama eğitimdeki yeni uygulamalar sabahtan akşama çözüm vermez. Müfredatımızın sonucunu 8 sene sonra alacağız. Bunun özellikle bilinmesini istiyorum" dedi.

İnternet kafelere çekidüzen verilmesi için Başbakan Erdoğan'ın talimatı olduğunu hatırlatan Çelik, "Gerekli tedbirler alınacaktır" diye konuştu.

Bakan Çelik toplantıda ayrıca, Dünya Bankası'nın eğitimle ilgili raporuna da değinerek, bu konuda şunları söyledi:

" Bu rapor kamuoyuna sunuldu. Dünya Bankası'nın söylediği şeyler bizim ilk günden söylediğimiz şeylerdir. Yüzümüze ayna yansıtılmasına asla kızmayız. Eğitimde 6 büyük problem var dedik. Okullaşma oranlarımız, AB'ye mukayese edilirse bir hayli geridedir. 3 yıl içinde, okul öncesi eğitimde yüzde 20'yi geçtik. İlköğretimde nerdeyse okullaşmada yüzde 100'e vardık. Sadece 'Haydi kızlar okula' kampanyası çerçevesinde, 175 bin kızı okula gönderdik. Çocukların annelerine eğitim masraflarını karşılamaları için para aktarıldı. Bundan yararlanan aile sayısı 1 milyon 250 binin üzerindedir. İlköğretimden orta öğretime geçerken büyük kaybımız vardır.

Dünya Bankası bunu söylüyor. Dikkatlerin eğitime toplanması, eğitimin en önemli mesele haline gelmesi için bütün raporlara müteşekkir oluruz. Bu, 'eğitim bitti', 'battık', 'çöktük' anlamına gelmiyor. Yarın bugünden daha iyi olacak. Önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında bilgi teknolojisi olmayan hiçbir okul kalmayacak. Bunlar önemli gelişmedir."

Milli Eğitim Bakanlığı'nın YÖK'le işbirliği yaptığının altını çizen Çelik, bundan sonra yüksek öğretim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına paralel bir eğitimle öğretmen yetiştireceğini vurguladı.

En Çok Aranan Haberler