Dünyanın önde gelen merkez bankaları, bankacılık sektörü temsilcileri ve düzenleyici kuruluşlar, iki yıl önceki küresel mali krizin bir benzerinin yeniden yaşanmaması için mali sistemde bir dizi değişikliğe gidilmesini kararlaştırdı.
İsviçre'nin Basel kentinde varılan uzlaşma, bankaların rezervlerini neredeyse üçe katlamasını öngörüyor.
Buna göre, riskli varlıkların en az yüzde yedisi oranında sermaye rezervi tutulması isteniyor.
Bankacılık sisteminin temel taşını oluşturan Basel anlaşmalarının kriz koşulları ışığında gözden geçirilmesi ve "BASEL III" olarak adlandırılan yeni bir yapı oluşturulması uzun zamandır tartışılıyordu.
BBC Ekonomi Editörü Robert Peston, değişikliklerin tarihi önem taşıdığını ve küresel bankacılık sistemini güçlendirmek için 2008'den bu yana atılan en iddialı adımlar olduğunu belirtiyor.
Önerilerin Kasım ayında düzenlenecek G-20 liderleri zirvesinden onay alması öngörülüyor.
Onay ardından, yeni kurallar 2013'te yürürlüğe girmeye başlayacak.
Kredinin bedeli artar mı? Uzlaşma, dünya genelinde banka hisselerinin değer kazanmasını sağladı.
Tamamlanması sekiz yıla yayılacak değişiklikler kapsamında, bankaların özsermayesi için belirlenen alt seviye, kredi ve yatırımlar gibi yükümlülüklerinin yüzde 2'sinden yüzde yedisine yükseltiliyor.
Mali sistemi tehdit etme potansiyeli bulunan dünyanın en büyük bankaları için ise bu oran daha da yüksek olacak.
Merkez bankaları da bundan böyle belirli piyasaların, örneğin konut sektörünün aşırı ısındığı yolunda sinyaller alırlarsa; bankaları kredi vermekten caydırmak için daha da yüksek oranda sermaye tutulmasını isteyebilecek.
Rezervlerin artırılması bankaların olası zararları karşılama becerilerini güçlendirecek. Ancak bunun için gerekli ek sermayenin sağlanması için, kredi müşterilerinden daha fazla faiz alınmasından yani borçlanma fiyatlarının yükselmesinden endişe edenler var.
Bu görüşün savunucuları, bu gibi bir sonucun yeni bir kredi darboğazı yaratmasından kaygılı.
Çünkü bankalar için sermayelerinin yükümlülüklerine oranını artırmanın en kestirme yolu, verdikleri kredi miktarını azaltmak.
Düzenleyici kuruluşlar da zaten ekonomide toparlanma sürecini baltalamamak amacıyla bu düzenlemeleri sekiz yıla yaydıklarını vurguluyor.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet, Basel III düzenlemelerinin "mali sermaye standartlarının köklü şekilde sağlamlaştırılması" olduğunu söyledi.
Trichet, "Geçiş düzenlemeleri bankalar yeni standartlara uyum sağlarken, ekonomik toparlanmayı desteklemeyi sağlayacak" dedi.
ABD Merkez Bankası ile ülkenin diğer bankacılık düzenleme kurumlarından yapılan ortak açıklamada da, anlaşmanın "aşırı risk alınmasına daha az açık olan, daha istikrarlı bir bankacılık sistemi sağladığı" belirtildi.
İngiltere'deki Mali Hizmetler İdaresi'nin Başkanı Lord Turner, yeni kuralların "küresel mali standartların ciddi şekilde sıkılaştırılması anlamına geldiğini ve daha sağlam bir küresel bankacılık sistemi yaratılmasında büyük rol oynayacağını kaydetti.
Yaptırım yolu açıyor Bankaların varlıkları ve yükümlülüklerine göre düşük düzeyde özsermaye tutuyor olması son mali krizin önemli unsurlarından biri olarak görülüyordu.
Dünyanın pek çok ülkesinde çok sayıda büyük banka, geri dönmeyen krediler ve konut sektöründeki dönüşsüz yatırımlar sonucu iflasın eşiğine gelmiş; hükümetlerin vergi mükelleflerinin parasıyla bankaları desteklemesi gerekmiş; mali sistemdeki krizin ekonomide yarattığı darboğaz ise 1930'lardan bu yana en ciddi ekonomik buhranın yaşanmasına yol açmıştı.
2013 yılından sonra bankaların sermaye oranları yüzde 7 eşiğinin altına düşerse, düzenleyici kuruluşlar yönetimin kar payı ve ikramiye ödemelerine sınırlama getirebilecek.
Belirlenen yüzde 7 oranı, İngiltere, ABD ve İsviçre'nin istediği yüzde 10 oranının altında.
İngiltere'de halihazırda bankalar yüzde 8-9 oranında sermaye rezervi tutuyor.
Pek çok bankanın ise, bunun için hissedarlarından ek kaynak edinmesi gerekebilir.