ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdemir'in satışına, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iddiasının aksine ideolojik argümanlarla karşı çıkmadıklarını belirterek, Erdemir'in en büyük 500 sanayi kuruluşunun birincisi olduğunu, zarar değil, geçen yıl 640 milyon dolar kar ettiğini, teknolojik ilerleme için 1.5 milyar dolar bütçe ayırdığını ve bunun 330 milyon dolarının geçen yıl kullanıldığını söyledi.
TOBB'un 60. Genel Kurulunda, Başbakan Erdoğan'la CHP Genel Başkanı Baykal arasında Erdemir Demir Çelik Farikası'nın özelleştirilmesi konusunda polemik yaşandı. Erdemir'in satışı konusundan Erdoğan'ın CHP'ye ve kendisine yönelttiği eleştirilere cevap veren Baykal, "Erdemir dahil elde avuçta ne varsa satılarak dönem, kurtarılmaya çalışılıyor. Satışa karşı çıkmamızın ne varsa satılarak dönem, kurtarılmaya çalışılıyor. Satışa karşı çıkmamızın ideolojik karşıtlık olarak algılanması yanlıştır. İdeolojik argümanla çıkmıyoruz. Erdemir özelleştirilmiyor, satılıyor. Erdemir, en büyük 500 sanayi kuruluşunun birincisidir. Zarar etmediği gibi geçen yıl 640 milyon dolar kar etti. Teknolojik ilerleme için 1.5 milyar dolar bütçe ayrıldı ve bunun 330 milyon doları geçen yıl kullanıldı" dedi.
Erdemir'le birlikte İskenderun Demir Çelik, bazı maden yatakları ve Erdemir'in Romanya'daki şirketinin de satılmak istendiğini belirten Baykal, "Erdemir, rakiplerine satılacak. Kaça satılacak? 2 yıllık karına. Erdemir'in satışına aklı başında herkes karşıdır" şeklinde konuştu. Erdemir'in Türkiye ekonomisinin can damarı olduğunu belirten Baykal, "Türkiye'nin derdi günü kurtarmak değil, sadece satarak, kapatarak Türkiye'nin ekonomik sorunlarını bitirmek mümkün değil. Biraz da üreteceksiniz" diye konuştu.
"BÜROKRASİ YERLİ SERMAYE İÇİNDE AZALTILMALI" Erdoğan'ın ekonomiye ilişkin iyimser değerlendirmelerine cevap veren Baykal, ekonomideki tablonun doğru görülmesinin gelecek açısından önem taşıdığını belirterek, "Türk ekonomisi sokakta bulunmuş, birilerinin lütfedip başarıya götürdüğü bir ekonomi değil. Türk ekonomisinin sahipsiz, cami önüne bırakılmış bir ekonomi olmadığı gerçeğini herkesin kafasına yerleştirmesinde yarar var" dedi. AK Parti'nin 5 yıldır uygulanan IMF programını sürdürdüğünü, 3 yıl daha uzatılması için niyet mektubu verdiğini hatırlatan Baykal, enflasyonun Başbakana teslim edildiğinde yüzde 70'lerden 35'e düştüğünü bunda mucize değil, halkın fedakarlığının bulunduğunu, Erdoğan'ın da aynı programı uygulayarak yüzde 10'lara çektiğini söyledi. Erdoğan'ın "Havadan para kazanma dönemi bitti" dediğini de hatırlatan Baykal, sıcak paranın dolar faizi üzerinden yüzde 30 kazandığını söyledi. İnşaat, tekstil, turizm gibi sektörlerin durumuna da değinen Baykal, yatırımda bürokrasinin azaltılmasının sadece yabancı sermayeye dönük algılandığını belirtti. Baykal, bürokrasinin yerli sermaye için de azaltılması gerektiğini sözlerine ekledi.
ÖZELEŞTİRMEDE YENİ KONSEPT
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da Erdoğan'ın ekonomide pembe bir tablo çizdiğini, ancak Türkiye'de gelir dağılımının Tanzanya'dan farklı olmadığını söyledi. Odaların seçimlerine tarihte görülmedik biçimde müdahale edildiğini savunan Ağar, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, demokrasi içinde ülkenin sivil toplum kuruluşlarının da serbest kalmaları gerektiğini kaydetti. Sivil toplum kuruluşlarına müdahale etmenin hiçbir gerekçesi olamayacağını dile getiren Ağar, "Bütün alanları ele geçirerek, 'Bana eleştirileri önlüyorum' bakış açısıyla Türkiye'de hükümet olmak mümkün değil. Siyasi partilerin dışında, sivil toplum örgütlerinin de serbestliği olmalıdır. İktidar ve muhalefet hepimizin bu örgütlenmelere saygı duyması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de aslında ekonomide reform yapılmadığını, bugün uygulanan programların da daha önce hazır olan reçeteler ve ortaya konulan tekniklerden ibaret olduğunu ileri süren Ağar, Türkiye'nin kendi iç dinamiklerini harekete geçirecek reformların gerçekleştirilmediğini belirtti. Başbakan Erdoğan'la CHP Genel Başkanı Baykal arasında polemiğe neden olan özelleştirme konusuna da değinen Ağar, "Özelleştirme, ekonominin temel araçlarından biridir. Sürekli olarak faul yapan bir hakemin bulunduğu rekabet ortamının gelişmesi söz konusu olamaz" şeklinde konuştu.
Özelleştirmenin gelir elde etme yolu olmadığını, kamuda zarara son vermek olduğunu belirten Ağar, Türkiye'nin özelleştirmeye yeni bir konseptle yaklaşması gerektiğini, "sat-kurtul" anlayışının kabul edilemeyeceğini dile getirdi.