Gökçe KARAKÖSE - Mithat ABAKAN / ANTALYA, (DHA)- BEYAZ Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Sait Koca, Çin’le ihracatla ilgili ikili anlaşmaların yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Hedef pazarlarımız arasında Çin var. Çin bizim için çok önemli. Çin’e direkt satış yapamadığımız için aracı ülkeler üzerinden çalışıyoruz” dedi.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR), Antalya’da yapılan 5. Uluslararası Beyaz Et Kongresi kapsamında düzenlenen basın toplantısında, sektör hakkında merak edilen sorular yanıtlandı. Toplantıya, BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca, Kongre Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ceylan ve BESD-BİR Genel Sekreteri Prof. Dr. Ahmet Ergün katıldı. Toplantıda konuşan BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca, “Şu anda hedef pazar gündemimizde Çin var. Çin bizim için çok önemli. Biz tavuk ayaklarının tamamına yakınını Uzak Doğu’ya satıyoruz. En büyük alıcı da Çin. Ama biz Çin’e direkt satış yapamadığımız için aracı ülkelerden, Hong Kong, Vietnam aracılığıyla satış yapmış oluyoruz. Bizim ihracat yaptığımız ürünleri onlar alıyorlar, ambalajıyla oynuyorlar ve Çin’e aktarıyorlar. Burada hem Çin’in hem bizim zararımız 15 milyon dolar civarında. Çünkü iki nakliye yapılıyor, bir aracı kârı geliyor. Çin fiyatıyla bizim sattığımız fiyat arasında zaman zaman ton başına 700-800 dolara ulaşan farklar oluşuyor” ifadelerini kullandı.
“JAPONYA PAZARI İÇİN 2 SENELİK YOL HARİTAMIZ VAR”
Japonya ile çalışmalar yaptıklarını söyleyen Koca, “Japonya pazarı açıldı. Japonya, enteresan bir pazar. Birinci aşaması bitti ama Japonya artık işlenmiş, kemiksiz hale gelmiş, belirli gramajlarda belirli özelliklerde ürünler talep ediyor. Bunun için sektörde altyapının buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Bir de fiyatlar çok önemli. Bu ürünlerin maliyeti çok yüksek. Şu anda Brezilya’yla bu konuda tam rekabet edebilir konumda değiliz. Ama ufak ufak malımızı yollayabiliyoruz. Biz pek çok ülkeyle önce fiyatta sıkıntı çekiyoruz ama malımızı yollayıp ürünü tanıtmaya başladıkça, zaman içerisinde dengeyi sağlıyoruz. Kalitemizle, verdiğimiz sözümüzü zamanında yerine getirmekle bunu sağlıyoruz. Japonya pazarı için hem altyapıyı düzeltme hem de ürünler gönderip tanıtım yapma konusunda önümüze 2 senelik bir yol haritası koyduk” diye konuştu.
“TESİSLERİMİZ VE SİSTEM AB MEVZUATIYLA AYNI SEVİYEDE”
Avrupa Birliği’nin taze et pazarına giriş için izin verdiği takdirde çok rahat pazara girebileceklerini vurgulayan Koca, tesislerin ve sistemin AB mevzuatıyla aynı seviyede olduğunu söyledi.
Koca, “AB, bize ithalatı açmaktan korkuyor. Bence işin aslı bu. Biz AB’nin taze et pazarına Türkiye üzerinden gireriz. Bunun farkındalar, onun için de izin vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bugün Brezilya’dan, donmuş mal alıyorlar ve işlenmiş ürünlerde kullanılıyor. Marketi etkilemiyor. Bizim için Avrupa’ya mal indirmekle Van’a mal indirmek arasında fark yok. Çok rahat bu işi yapabiliriz. Bunun farkındalar, bu yüzden de bu işi bir sürü siyasi şeylere bulayıp izin vermemeye çalışıyorlar. Yoksa bizim tesislerimiz, bizdeki sistem AB mevzuatına göre aynı seviyede. Çoğu konuda da biz onlardan kaliteli üretim yapıyoruz” dedi.
“YÜKSEK PARALAR ÖDEYEREK ALINAN TAVUKLAR BESLEMİYOR”
Toplantıda gezen tavuk, kapalı ortamda yetişen tavuk konusuna değinen Kongre Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ceylan ise, tavukların besin değerlerinin bilinerek seçilmesi gerektiğini ifade etti.
Her tavuğun gezerek yetiştiğini dile getiren Ceylan, “Geleneksel üretimle yetişen hayvanlar da kümeslerde gezme ve yürüme imkanına sahipler. Sadece bahçeye çıkmıyorlar. Bunlar riskleri azaltmak, hastalanmalarını önlemek, çevreden etkileşimlerini azaltmak ve üretim performansını iyileştirmek amacıyla gerçekleşiyor ve mevcut kümes alanlarından çıkmalarına izin verilmiyor” dedi.
Köy tavuğu ve gezen tavuk diye marketlerde satılan pek çok tavuğun önemli bir kısmının 2 yaşını geçmiş, yumurta ömrünü tamamlamış ve et kalitesi son derece düşük, ‘çıkma’ diye tabir edilen tavuklar olduğuna değinen Ceylan, “Besin değeri de düşük olan tavuk eti budur. Ayrımı çok iyi yapmak lazım. Geleneksel yöntemle üretimi 42 gün süren hayvanlara biz tavuk değil piliç diyoruz. Bunu piliç eti olarak konuşmak lazım ve piliç eti doğalında genç hayvandan elde edilmiş olmasından kaynaklı daha yumuşak ve kartlaşmadığı için daha kolay pişiyor. Bu bir kusur değil. Çok yüksek paralar ödeyerek aldığımız çıkma tavuk olarak adlandırdığımız köy tavuğu olarak alınan ürünler aslında beslemiyor. Sindirilebilirliği de önemli derecede düşük. Bunun dışında ciddi risk taşıyor çünkü neyle beslendiğini bilmiyorsunuz. Halkımızın daha bilinçli şekilde tercihini yapması gerekiyor. Geleneksel üretim ile organik üretim eşdeğer sayılabilir. Tüketicinin tercihine kalan bir tercihtir. Bu ikisi sağlık, hijyen ve beslenme özelliği yönünden birbirine yakın” diye konuştu.
5. Uluslararası Beyaz Et Kongresi 28 Nisan’a kadar devam edecek.