İSTANBUL (AA) - GÜÇ GÖNEL SAĞIROĞLU - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sema Karakelle, "Çocukları bir şeyi öğrenmeye zorladığın zaman durma noktası, çocuğun kendini iyi hissettiği, hoş hissettiği yerdir." dedi.
Doç. Dr. Karakelle, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yıl okula başlayan çok sayıda minik öğrencinin ilk yıl okumayı öğreneceğini, bu süreçte ebeveynlere ve öğretmenlere önemli görevler düştüğünü söyledi.
Erken okumanın zekayla yüksek bir bağlantısı olmadığına işaret eden Karakelle, "Her zeki olan okumayı erken sökecek diye bir şey yok. Zeka da zaten stabil bir konu değil. O yüzden erken okumayı sökenlerin zeki olduğu vehmine kapılmamak lazım. Ama tabii bir avantaj." dedi.
Karakelle, okumayı erken öğrenen bir çocuğun, ses sembol dönüşümünü kısa sürede çözümleyerek okunacak materyallerle daha kısa sürede tanışacağının altını çizdi.
Okuduğunu anlamanın da ancak akıcı okumayla sağlandığını dile getiren Karakelle, "Ne kadar akıcı okuyabilirseniz okuduğunuzu o kadar iyi anlayabiliyorsunuz. Bu bellekle alakalı bir şey. Bilişsel olarak, sosyal olarak, duygusal olarak da insanların ufkunu açan bir şey." diye konuştu.
- "Çocukların sorularına cevap verin"
Çocuklarına okumayı öğretmek isteyen yetişkinlerin de dikkat etmeleri gereken konular olduğuna değinen Doç. Dr. Karakelle, hayata dair sorular soran çocukların bu davranışını engellememek gerektiğini söyledi. Henüz okula gitmeden anne veya babasına, "Bu nasıl yazılır", "Bu hangi harf" diye soran bir çocuğa mutlaka cevap vermek gerektiğini vurgulayan Karakelle, şöyle devam etti:
"Çocuk okula başlamadan önce okumaya başlamışsa önünü tıkamaya gerek yok. Tersi şekilde olmayan bir şeyi de zorlamaya hakkımız yok. Çocuğun böyle bir farkındalığı yoksa zamanı gelince öğrenir. Bir şeyleri farketmiş, zaten ufak ufak sorular soruyorsa, ileriyi düşünerek yeni bir beceriyi edinmesini engellemek de doğru bir yol değil. Vakalara özel çözümler üretmek gerekir."
- "Hoş şekilde sonuçlanan eylemler tekrarlanır" Doç. Dr. Sema Karakelle, eğitim psikolojisinin önde gelen isimlerinden Edward Thorndike'ın "Etki Kanunu"na göre hoş şekilde sonuçlanan eylemlerin tekrarlandığını, nahoş sonuçları olan davranışların ise tekrarlanmadığını vurguladı. Okumayı öğrenen çocuklara da bu kanuna göre yaklaşmak gerektiğini belirten Karakelle, şöyle devam etti:
"Yani çocukları bir şeyi öğrenmeye zorladığın zaman durma noktası, çocuğun kendini iyi hissettiği, hoş hissettiği yerdir. İstiyorsa bir satır yazsın. Fazladan beş satır daha yazdırdığın zaman, çocuk için hayırlı olmuyor olabilir. Çünkü çocuk bu süreçte kendini kötü hisseder ve bu eylemi tekrarlamak istemez. Aynı şey, evde nasıl destek olacağınızla ilgili. İyi hissettiği son yerde kes, aynı yerden yeniden başla. Az ama mutlu. Bir satırsa bir satır, bir kelime ise bir kelime hiç önemli değil. Çocuk mutlu olacak. 'Evet yaptım' diyecek ki bir dahakini yaptırabil. Kendini kötü hissettiği noktadan kesersen bir daha yapmak istemeyecektir."
- "Çocuklarınızın sıkılmasına izin verin" Eğitim öğretim sürecinde çocuğu zaman zaman kendi halinde bırakmanın da yararlı olacağının altını çizen Karakelle, dünyayı değiştirecek parlak fikirleri geliştiren kişilerin öz geçmişlerine bakıldığında da birçoğunun bu şekilde büyüdüğünün görüleceğine işaret etti. Kimsenin bir şeyleri öğrenmeyi dayatmadığı boş zamanlarda çocukların yaratıcı yönlerinin harekete geçeceğine değinen Karakalle, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son yıllarda ortaya atılan bir teori var, 'Çocuklarınızın sıkılmasına izin verin.' Bu teoriye ben de katılıyorum. Bırakın sıkılsınlar, çünkü can sıkıntısı kıymetlidir. Canın sıkılıyor ya o zaman arıyorsun, bir şeylerin peşinden koşuyorsun. Eyleme geçiyorsun. Şimdiki çocukların canlarının sıkılması lüksü kalmadı. Her şey planlı, her gün dolu, hiçbirisinin boş zamanı yok. O zaman olmaz. Böyle bir ortamda iyi bir fikir nasıl ortaya çıkar bilmiyorum. Bu doluluğu da aslında veliler talep ediyor."