Kendilnden geçen ya da ilaçlarla tedavi edilen astım atağının bir süre sonra tekrar öksürük, hırıltı, nefes darlığı belirtileriyle geri gelebileceğini söyleyen Tabak, bu şekilde ataklar gelmesini bir bronş daralması hali olarak değerlendirmek gerektiğini anlattı. İşte detaylar...
Astım; alerjik olan astım ve alerjik olmayan astım olarak ikiye ayrılabilir. Alerjik olan astımda sebep, polen, ev tozu akarı gibi dış etkenlerden herhangi birine vücudun aşırı yanıt vermesi halidir. Bu aşırı yanıt sonucu, bronş içerisindeki doku kırmızı, şiş ve ödemli hale gelir. Bunun üzerine gelen bir üst solunum yolu enfeksiyonu, sigara dumanı gibi tetikleyici ile bronş daralır.
Aynı öksürük, hırıltı ve nefes darlığı atağının alerji olmadan gelişebildiği haller vardır. Bu bronş yapısıyla ilgili durumlardan kaynaklanabilir. Kronik olarak bir hava kirliliğine maruziyet sonrasında, reflü adı verilen mideden yukarı asit kaçağına maruz kalınmasında ortaya çıkabilir. Temelde alerjik bir mekanizma yatmaz. Tamamen dış faktörlere gelişmiş bir atak durumu söz konusudur.
Ancak çocukların bronşları çok daha küçük olduğu için, alerjik olmayan astımın büyüdükçe geçme riski daha yüksektir.
Alerji, vücudun bağışıklık sisteminin verdiği bir yanıttır. Dış ortamda maruz kalınan protein yapısındaki bazı maddelere ki bu proteinler polenler, ev tozu akarları olabilir, vücut normal dışı bir yanıt verir.
Bu normal dışı yanıt, bronşlarda aşırı bir hassasiyet yaratabilir. Bu hassasiyet sonrasında da tekrarlayan bronş daralması şikayetleri görülür.
Eğer alerji bronşlarda bu şekilde bir yanıt oluşturmuşsa, buna alerjik astım denir. Ama alerjik astım, alerjinin sadece bir bölümünü oluşturur. Alerji ise, vücutta ve ciltte reaksiyon verebilir.
Özetle; alerji vücutta genel bir yanıt halidir, alerjik astım da bunun bronşlarda çıkış halidir.
Çocuklarda alerjik astım belirtilerinin başında öksürük gelir. Özellikle gece sabaha karşı kriz şeklinde gelen, öksürük ilaçlarına yanıt vermeyen öksürük krizleri görülmesi, en sık belirtidir.
Bunun dışında hırıltı ortaya çıkabilir. Bronş daraldığı için, içeri giren havanın dışarı çıkarken çıkardığı bir sestir. Islık sesi şeklinde tanımlanabilir.
Üçüncü astım belirtisi nefes darlığıdır. Nefes darlığı, büyük insanlarda ve büyük çocuklarda tarif edilebilir. Ancak küçük çocuklarda tarif edilemez, gözleyerek anlayabiliriz.
Özellikle çok küçük çocuklarda, nefes alırken göğsün sık inip kalkması, nefes alırken göğüsteki kasların içeri çekilmesi veya burun kanatlarının hareket eder hale gelmesi çocuklarda nefes darlığının belirtileri olarak sayılabilir.
Çocuklarda alerjik astım teşhisi, herhangi bir test yardımıyla konmaz. Tamamen bir klinik tanıdır. Doktorun belirtilerden yola çıkarak koyduğu bir tanıdır. Herhangi bir film ya da test yöntemi yoktur.
Çocukta nefes açıcı buhar tedavisine yanıt veren, özellikle sabaha karşı ortaya çıkan öksürük krizleri, nefes darlığı ve hırıltı da buna eşlik ediyorsa bize astım tanısını koydurur.
Çocuklarda alerjik astımın tedavi edilmesinin birinci basamağı, neye karşı alerji olduğunun saptanmasıdır.
Alerjinin nedeni bulunursa, çocuğu bundan uzak tutma yolunda bir takım girişimlere başvurmak gerekir. Toz alerjisi olduğunda evde tozu azaltacak bazı önlemlere başvurmak birinci tedavi basamağıdır. Bu önlemlere yanıt yeterli olmadığında ilaç tedavisine başvurulur.
İlaç tedavisinde, bronş içerisindeki alerjik iltihabı baskı altına alacak kortizonlu sprey ilaçlardan yararlanırız. Şu an için en güncel sprey tedavisi bu tip ilaçlarla yapılmaktadır. Kortizonlu ilaçların kana karışım oranının çok düşük olduğunu, uygun doz ve teknikle kullanıldığında herhangi bir yan etki yapmayacağını söyleyebiliriz. Ancak yanlış kullanımlarda, hasta bunu kendisi başlayıp kesme yoluna giderse, yan etki görülme şansı vardır.
Anca kortizonlu ilaçların hastalığı sadece baskı altına aldığını bilmek gerekir. Temelde bronşlardaki bu duruma sebep olan alerji tedavi edilmezse, kortizonlu ilaç kesildiğinde eskiye dönüş olacaktır.
Alerjik astımın kökten çözümü, alerji aşı tedavisidir. En güncel bilinen tekniği de dil altı damla aşı tedavisidir. Dil altı damla aşı tedavisi, en az 3 yıl süren, iğnesiz, girişimsel olmayan ve evde uygulanabilecek bir tedavi yöntemidir.
Alerjik astımın genetik bir hastalık olduğunu söylemek gerekir. Annede veya babada alerji ya da astım olması, çocukta da bu riski doğuracaktır.
Annenin ya da babanın herhangi birinde alerjik astım olması, çocukta da yüzde 25 risk oluşturur. Hem annede hem babada alerjik astım varsa, çocukta ortaya çıkma şansı yüzde 75'e kadar yükselebilir. Dolayısıyla birinci dereceden akrabalarda alerjik astım öyküsü olan çocukların risk altında olduğunu bilmek gerekir.
Bunun dışında prematürelerin de ileride astım olma şansları daha yüksektir. Ancak yapılan çalışmalar, prematüre çocuklardaki astımın, daha çok alerjik olmayan astım yönünde geliştiğini göstermektedir.
Herhangi bir genetik yatkınlığı olmasa bile, çocuğun çevresinde sigara dumanı, keskin koku, rutubet, fabrika dumanları varsa, çocukta bir süre sonra alerjiye bağlı gelişen aşırı hassasiyet ortaya çıkabilir. Bunun sonucu olarak da tekrarlayan astım atakları görülebilir.
Çocuklarda alerjik olan astımı önlemek için, öncelikle alerjik olunan maddeden uzak durma birinci önlem olmalıdır.
Alerji toza ve ev tozu akarına karşıysa, evdeki halıları kaldırmak, yatağa özel alerji kılıfı takmak gibi bir takım özel önlemlere başvurmak gerekir. Rutubete karşı alerji varsa, duvarların su çekmesinin önlenmesi, fiziksel ortamın önlenmesi, ortamda toprak ve çiçeğin bulunmasından kaçınılması gerekir.
Alerji dışı bazı uyaranlar da vardır. Bunlar sigara, keskin koku, parfüm olabilir. Bu noktada çocuğun yaşadığı ortamda kesinlikle sigara içilmemesi gerekir, açık havada sigara içilmelidir. Parfüm, oda spreyi, saç spreyi, kimyasal temizleyicilerin kokularından uzak durmak gerekir. Aynı şekilde ev içinde çamaşır kurutma yoluyla çocuğun çok fazla yumuşatıcı kokusuna maruz kalmasına engel olunmalıdır.
Astımın yüzde 80 oranında reflü ile beraber seyrettiğini bilmek gerekir. Bu reflünün yüzde 60'ı çocuklarda 'sessiz reflü' şeklindendir. Hiç belirti vermeyebilir.
Reflü adı verilen hastalık, mideden solunum sistemine asit kaçağı olmasıdır. Bunun sonucunda da astım atakları kötüleşebilir. Bu nedenle de reflüden korunmak gerekir. Çocuklar kafein içeren gıdalardan uzak tutulmalıdır. Çikolata, en bilinmeyen ve en çok kafein içeren gıdadır. O yüzden astımlı çocukların kakaolu gıdalardan uzak durması gerekir. Kafein içeren gazlı içecekler, kahve, çay gibi içeceklerin de çocuk beslenmesinden çıkarılması gerekir.
Bir diğer reflü önleyici yöntem, çocuklar gece yatmadan önceki 2-3 saat beslenmemelidir. Özellikle çocuklara yatmadan önce verilen süt, reflüye bağlı astım ataklarını tetikleyebilir. Bu önlemlere de dikkat edilmelidir.
Çocuklarda alerjik astımın, en sık zatürre ile karıştırıldığını bilmekteyiz. Bazı çocuklara zatürre başlangıcı teşhisi konulabilir, ancak tekrarlayan özellikte olmasıyla direkt astım teşhisi konulmalıdır. Zatürre başlangıcı bir kere olabilir, iki üç kere olduğunda astım olduğunu bilmekte fayda vardır.
Astımla karşılaştırılan bir diğer hastalık, krup hastalığıdır. Krup, ses tellerinin iltihabıdır. Köpek havlaması ve nöbet şeklinde gelişen bir öksürük krizi vardır. Çocuklarda görülen astım ve astıma bağlı reflü sonucu krup hastalığının gelişebildiğini bilmek gerekir. Eğer astımı olan bir çocukta bu öksürük tablosu gelişmişse, astıma reflünün eşlik ettiğini akla getirmek gerekir.
Sinüzit, özellikle geçmeyen balgamlı öksürükler şeklinde kendini gösterir. Buna sebep burundan arkaya akan geniz akıntısıdır. Geniz akıntısı ve sinüzite bağlı öksürükler, gece yatıldığında ve kahvaltı sırasında görülür. Oysa ki astıma bağlı öksürükler, gece sabaha karşı çocuk uyurken gelir ve çocuğu uyandıracak tarzda görülür. Bu öksürükten yola çıkarak ayırıcı tanıya gitme imkanı vardır.
Çocuklarda alerjik astım, bronş daralmasıyla seyreden bir hastalıktır ve akciğerlere giren havanın dışarı atılamaması söz konusudur.
Hava atılamadığı zaman akciğerlerin şiştiğini ve aşağı doğru büyüdüğünü gözleriz. Bu aşağı doğru büyüme sırasında diyafram adı verilen, mideyle akciğerleri ayıran zar aşağı itilir. Bu zar aynı zamanda mide başını saran zar olduğundan, çocuklarda ister istemez reflü bulguları gelişir. Yani midedeki asitli içerek solunum sistemine kaçar. Astım tedavi edilmediğinde reflüye yol açabileceğini bilmek gerekir.
Alerjik astım tedavisiz bırakıldığında, kortizona bağlı yan etkiler görülebilir. Eğer çocukta bronş içerisindeki alerjik durum, nefes açıcı ilaçlarla veya kortizonlu ilaçlarla tedavi edilmezse, çocuğun astımı kontrolsüz olarak ilerleyecektir. Böylelikle ataklar sıklaşacak, acile daha çok başvurulacak ve iğne şeklinde kortizon yapılacaktır. Bu kortizon fazla kullanılırsa, çocukta kemik erimesi yapabileceğini bilmek gerekir. Bu şekilde bir durumla karşı karşıyaysak, sprey şeklinde kana karışmayan kortizonlarla çocuğun ataklarını önlemek önemli olacaktır.
Bronş içindeki astıma bağlı gelişen yangının, tedavisiz bırakıldığında iz bırakması bir diğer hastalıktır. Bu durum çocuğun erişkin hayatını da astım hastası olarak geçirmesine sebep olabilir.
Çocuklarda alerjik astımı, en çok alerjik olunan madde tetikler. Spesifik olarak ev tozuna alerji varsa, toza maruz kalındığında atak gelecektir.
Bunun dışında spesifik olmayan uyaranlar arasında bazı uyarıcı faktörler vardır. Örneğin; hava kirliliği bunlardan biridir. Hava kirliliği sadece dış ortamlarda olmayabilir, ev ortamlarında da olabilir. Dış ortamlarda fabrikaya yakın alanlar ve trafiğe yakın yaşam alanları atak tetikleyebildiği gibi, evde de keskin kokular, kimyasallar, rutubete bağlı kokular astım ataklarını tetikleyebilir.
Ev içerisinde astım ataklarını tetikleyen en zararlı madde sigara dumanıdır. Astımlı çocuğun sigara dumanından kesinlikle uzak durması gerekir. Ebeveynlerin kesinlikle ev içerisinde sigara içmemesi gerekir. Sadece açık havada içildikten sonra çocuğun yanına gelinmelidir.
Ebeveynlerin üstlerine sinen sigara kokularından kurtulmak için, üstlerini çıkarması ve ellerini yıkaması önerilir.
Alerjik astım, genetik bir hastalık olduğu için korunma anne karnında başlamalıdır. Özellikle annenin hamilelik sırasında sigara içmemesi çok önemlidir. Sigara içen annelerin çocuklarının, bronşlarının daha dar olduğu görülmektedir. Sigara anne karnında bile çocuğa ulaşırsa, çocukta alerji gelişimini tetikleyebilir.
Çocuk doğduktan sonra çevre faktörlerinin düzenlenmesi gerekir. Özellikle toza maruz kalınması azaltılmalıdır. Çünkü ilk 6 yaşa kadarki dönemde çocukların en fazla toza bağlı alerjik astım yaşadığı görülmektedir.
Çocuğun yaşadığı çevredeki halının kaldırılması, tüylü oyuncaklardan uzak tutulması, yatağın tozsuz hale getirilmesi çok önemlidir. Kimyasal kokulardan uzak tutulması ve reflü gelişiminin engellenmesi de önemlidir.
Çikolatalı gıdalardan, kafein içeren kahve, çay, buzlu çay, buzlu kahve, gazlı içeceklerden ve paketlenmiş gıdalardan çocuğu uzak tutmak, beslenmesini mümkün olduğunda taze sebze ve meyve ağırlıklı yapmak en iyi korunma yöntemleri olacaktır.
Alerjik astımda erken teşhis çok önemlidir. Alerji, bağışıklık sisteminin aşırı bir yanıtıdır. Anne karnından başlayıp çocuk doğduğu anda şekillenen bir süreçtir.
Eğer erken yaşlarda alerji tespit edilirse ve dil altı damla aşı yöntemiyle tedavi yoluna gidilebilirse, alerjinin ilerlemesini durdurma şansı yakalarız.
Çocukta sadece alerjik nezle tablosu varken, dil altı damla aşıyla tedavi yoluna gidilirse, ileride astımın buna eklenmesi engellenebilir.
O yüzden hem alerjinin hem de astımın erken dönemde tedavi yoluna gidilmesi, hastalığın erişkinlik hayatına ulaşmasını engelleyecektir.
Çocuklarda alerjik astımın tedavisi, hastadan hastaya değişmektedir. Eğer kökte yatan alerji tedavi edilmezse, sadece sprey kortizonlu ilaçlarla hastalığı baskılamak tam bir tedavi sağlamayacaktır. Çünkü alerjinin kendisi ilerleyen bir süreç olduğundan, ilaçlar kesildiğinde yine aynı durumla karşılaşılacaktır. Alerji tedavi edilmezse, otuzlu yaşlardan sonra hastalığın yeniden nüksedebildiğini bilmek gerekir.
Tedavi doğru şekilde başlanmışsa, çevre önlemleri, ilaç tedavisi ve beslenme düzeni oturtulmuşsa, kökten dil altı yoluyla alerji aşı tedavisi başlanırsa kortizonlu ilaçlara ihtiyacın kalkacağı söylenebilir.
Ancak bu tedavi bazı çocuklarda 3-4 yıla uzayabilmektedir. Maksimum süresinin 5 yılla sınırlandırılmasını bilmek gerekir.
Alerjik astım tedavisi disiplin gerektiren bir tedavi yöntemidir. Özellikle ilaç tedavisinin alerji uzmanı tarafından ayarlanması, 3 ayda bir düzenli olarak bu ilaçların dozlarının belirlenmesi gerekir. Hasta ve hasta yakınlarına düşen de bu tedaviyi düzenli olarak uygulamak olmalıdır.
Tedavi aksamadan ilaçların düzenli olarak alınması en önemli noktadır. Okul ortamına çok dikkat etmek gerekir. Keskin kokular alerjik astımı tetikleyebilir. Okul ortamında koku yapan yapıştırıcılar ve boya maddelerinden uzak durmak gerekir.
Sigaralı ortamdan uzak durulmalıdır. Bazen çocukların anne babaları dış ortamda sigara içerken bile yanlarına gidebilir. Çocukları bu konuda bilgilendirmek gerekir.
Çikolatadan ve kakaolu gıdalardan uzak durulmalıdır. Çocuğa iyi anlatılırsa, çocukların bu yönde kurallara uyabildiğini bilmekteyiz. Bu tür paketli gıdalardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekir.
Çocuktaki alerjik astım, sadece kortizonlu ilaçlarla tedavi edilmişse, zamanla ataklar azalsa hatta ergenlikte kaybolsa bile, ilerleyen yaşlarda tekrar nüksettiğini biliyoruz.
Dil altı damla aşı tedavisinin, alerjik astımlılarda mutlaka yapılması gerektiğinin altı çizilmelidir. Hastalığın doğal gidişatını durdurduğu bilinen tek tedavi yöntemidir.
Çocuklarda alerji testleri iki şekilde yapılır. Özellikle burada yaş faktörü önemlidir. Eğer çocuk 3 yaşın altındaysa kandan alerji testlerine başvurulmak tercih edilir.
Kandan alerji testlerinin bir diğer adı spesifik IGE testidir. Bir de total IGE adı verilen genel bir tarama testi vardır. En sık yapılan total IGE testinin yüksek olması, spesifik olarak çocuğun neye alerjisi olduğunu göstermez. Ancak tek tek bakıldığında çocuğun alerjisinin neye karşı olduğu tespit edilebilir. Fakat bu yaşlarda yapılan kan testlerinin yüzde 100 sonuç vermediğini bilmek gerekir.
Eğer çocukta alerji varsa, bu kanda tespit edilemeyebilir. O zaman 3 yaş altında çocuğun alerjisi olabileceği düşünülerek bir takım deneme yanılma yöntemleriyle harekete gidilir. Ancak 3 yaşın üzerindeki kan testlerinin yüzde 100'e yakın sonuç verebildiğini söyleyebiliriz.
Toza, polene karşı hava yoluyla etki edilen bir alerji araştırılıyorsa, bunu deri testiyle yapmakta fayda vardır. Deri testi adı verilen yöntemde, çocuğun koluna alerji yapma olasılığı olan maddeleri damlatmak ve derinin vereceği yanıtı araştırmak şeklinde olur. Standart solüsyonlar ve tek kullanımlık multi test aplikatörlerle yapılan testlerin yüzde 100'e yakın doğru sonuç verdiğini söyleyebiliriz.
Tabii ki testin değerlendirilmesi de çok önemlidir. Testi değerlendirecek kişinin bu yönde eğitim almış bir çocuk alerjisi uzmanı olması gerekmektedir.
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.