NEW YORK (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda'daki Christchurch saldırısının gerçekleştiği 15 Mart'ın Birleşmiş Milletler tarafından "İslam Düşmanlığına Karşı Uluslararası Dayanışma Günü" olarak ilan edilmesi çağrısında bulundu.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu'nda, BM 74'üncü Genel Kurulu Genel Görüşmeleri Açılışı'nda yer aldı ve Genel Kurula hitap etti.
Kudüs konusunda Türkiye'nin tavrının net olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çözüm, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve mütecanis topraklara sahip bir Filistin devletinin bir an önce kurulmasıdır. Bunun dışındaki herhangi bir barış planının adil olma, kabul edilme ve uygulanma şansı yoktur. Birleşmiş Milletler kürsüsünden soruyorum: İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 sınırları mıdır, 1967 sınırları mıdır, yoksa daha başka bir sınırı mı vardır? Tıpkı işgal edilen diğer Filistin toprakları gibi Golan Tepeleri ve Batı Şeria'daki yerleşim yerleri bu devletin sınırları içinde değilse nasıl oluyor da dünyanın gözü önünde gasbedilebiliyor?
"Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen girişimin amacı Filistin devletinin ve halkının mevcudiyetini tamamen ortadan kaldırmak mıdır?" diye soran Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunlar dünyayı kana mı bulamak istiyorlar? Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası camianın tüm aktörleri Filistin halkına, vaatlerin ötesinde somut destek vermelidir. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansının çalışmalarının etkin şekilde sürdürülmesi, bu bakımdan çok önemlidir. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mazlum Filistin halkının yanında yer almaya devam edecektir."
- "Güney Asya'nın istikrarı Keşmir meselesinden ayrı düşünülemez"
Dünyanın adil ve huzurlu geleceği için Güney Kafkasya'nın dünyanın sorunlu bölgelerinden biri olmaktan çıkartılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Azerbaycan toprağı olan Yukarı Karabağ ve çevresinin alınmış kararlara rağmen hala işgal altında tutulması kabul edilemez bir durumdur. Uluslararası toplumun hala yeterince ilgi göstermediği sorunlardan biri de 72 yıldır çözülemeyen Keşmir ihtilafıdır. Güney Asya'nın istikrarı ve refahı, Keşmir meselesinden ayrı düşünülemez. Şu anda BM Güvenlik Konseyi'nin almış olduğu karara rağmen Keşmir adeta abluka altında ve 8 milyon insan Keşmir'den ne yazık ki dışarıya çıkamıyor. Keşmirlilerin, Pakistanlı ve Hintli komşularıyla birlikte güvenli bir geleceğe bakabilmeleri için buradaki sorunun çatışma değil adalet ve hakkaniyet temelinde diyalogla çözümü şarttır."
- "Türkiye, Rohingalara insani yardım faaliyetlerine devam edecek"
Erdoğan, dünyanın bigane kaldığı konulardan birinin de Müslüman Rohingaların yaşadıkları trajedi olduğunu dile getirerek, "Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan Bağımsız Araştırma Komisyonu, Myanmar'ın Arakan eyaletinde yaşanan olayların gerisinde soykırım niyeti olduğunu kayıt altına almıştır. Türkiye, Rohingaların güvenlik ve temel haklarının sağlanmasına yönelik girişimleri ile ilk günden beri sürdürdüğü insani yardım faaliyetlerine devam edecektir." dedi.
Afganistan'da yaklaşık 40 yıldır kesintisiz süren işgal, çatışma ve terör faaliyetlerinin küresel düzeyde sorunlara yol açtığını ifade eden Erdoğan, bu kadim coğrafyanın huzura ve güvenliğe kavuşmasının vaktinin geldiğini, uluslararası toplumun bu konuda sorumluluk üstlenmesi ve çaba göstermesi gerektiğini söyledi.
- "Müslümanları ötekileştiren herkes, hastalıklı akımların yükselişine çanak tutuyor"
Bugün küresel barış ve huzura yönelik en büyük tehditlerden birinin de ırkçı, yabancı düşmanı, ayrımcı ve İslam karşıtı eğilimlerdeki yükseliş olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Müslümanlar, nefret söylemine, kutsal değerlerine hakarete, ayrımcılığa maruz kalanlar arasında ilk sırada yer alıyor. Geçtiğimiz mart ayında Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde vuku bulan terör saldırısı, bunun en çarpıcı örneğidir. Yeni Zelanda'da Müslümanları hedef alan terör saldırısı ne kadar yanlışsa Sri Lanka'da Hristiyanları veya Amerika'daki Yahudileri hedef alan terör eylemleri de o kadar yanlıştır. Bu hastalığın adeta bir çılgınlık haline dönüşmesinin birçok sorumlusu vardır. Sorumluların en başında, bu tür eğilimleri tahrik ederek oy kazanmaya çalışan popülist siyasetçiler ile ifade özgürlüğü bahanesiyle nefret söylemlerini normalleştiren çevreler geliyor. Göçmenlere, özellikle Müslümanlara cehalet ve önyargıyla yaklaşan, onları ötekileştiren herkes, bu hastalıklı akımların yükselişine çanak tutuyor."
Irkçılık belasının ancak ortak irade ve çabalarla defedilebileceğini vurgulayan Erdoğan, "Tepkimizi, hoşgörüyü esas alan kapsayıcı bir söylem ve somut önlemlerle ortaya koymak biz devlet adamlarının en önemli görevidir. Bu kapsamda Sayın Genel Sekreter, geçtiğimiz günlerde kuruluşuna öncülük ettiğimiz Medeniyetler İttifakı tarafından hazırlanan 'Dini Mekanların Korunmasına Yönelik Eylem Planı'nı açıkladı. Planın, bu konudaki farkındalığın artırılmasına yardımcı olmasını temenni ediyoruz. Buradan Christchurch saldırısının gerçekleştiği 15 Mart'ın Birleşmiş Milletler tarafından 'İslam Düşmanlığına Karşı Uluslararası Dayanışma Günü' olarak ilan edilmesi çağrısında bulunuyorum." diye konuştu.
Erdoğan, İslam dünyasını Sünni-Şii ayrımı başta olmak üzere, kendi iç kavgalarının zeminini oluşturan ve esasen siyasi çıkar çatışmalarının aracı olarak kullanılan hususlarda derin bir muhasebeye davet etti.
- "İnsanlığa karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edeceğiz"
Türkiye'nin kadim dünyanın merkezinde yer alan bir coğrafya olarak hem doğunun, hem batının insani birikiminin varisi olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla her iki dünyadaki gelişmeleri de yakından takip etmek, sorumluluk üstlenmek, inisiyatif kullanmak mecburiyetindeyiz. Bugün burada sadece bir kısmını ifade edebildiğim kriz başlıklarının tamamından doğrudan veya dolaylı etkilenen bir ülke olarak, insanlığa karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edeceğiz. Adalet, ahlak, vicdan temelinde yeniden yapılandırılacak bir Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi, insanlığa yeniden umut verecektir. Türkiye olarak, bu konuda atılacak her adımı desteklemeye, buna katkı vermeye hazırız. Bu anlayışla, 75'inci Genel Kurul Başkanlığı görevine talibiz. Bu önemli görev için Avrupa Birliği eski Bakanı ve halen Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışişleri Komisyonu Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır'ı aday gösterdik. Tecrübeli bir diplomat ve siyasetçi olan Sayın Bozkır'ın bu sorumluluğu başarıyla yürüteceğine olan güvenim tamdır. Sizlerin de kendisine desteğinizi esirgemeyeceğinize inanıyorum."
- "Herkes için özgürlük, barış, refah, adalet, huzurlu ve güvenli bir gelecek"
Halihazırda Birleşmiş Milletlerin çeşitli ajanslarının bölge yönetimlerine ev sahipliği yapan İstanbul'u çok daha kapsamlı bir Birleşmiş Milletler merkezi haline getirmek istediklerini belirten Erdoğan, En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası'nın geçen yıl İstanbul yakınlarında faaliyete geçtiğini anımsattı.
Erdoğan, geçen yılki genel kurulda gündeme getirdiği İstanbul'da Birleşmiş Milletler Gençlik Merkezi kurulması önerisine aldığı olumlu ve teşvik edici yaklaşımdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Eşbaşkanı olduğumuz Birleşmiş Milletler-Arabuluculuk Dostlar Grubu'nun üye sayısı da 59'a ulaştı. Bu girişimi Birleşmiş Milletlerden sonra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesine de taşıdık. Karşı karşıya olduğumuz her küresel meselede adil, hakkaniyetli, vicdanlı çözümler bulabileceğimizin mümkün olduğuna inanıyorum. Sözlerime şu temennilerle son veriyorum; herkes için özgürlük, herkes için barış, herkes için refah, herkes için adalet, herkes için huzurlu ve güvenli bir gelecek."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 74’üncü Genel Kurul çalışmalarının başarılı geçmesini diledi.
(Bitti)