Alman Der Spiegel Dergisi’nin internet sitesinde YouTube’da yayınlanan “Recep Tayyip Erdoğan Yargıya Müdahale” başlıklı tapelerin linki de verildi. Spiegel, Almanca altyazı koymadan tapeleri yayınladı ve özetle şunları yazdı: “Bir kez daha ses getirici bir telefon kaydı düştü. İddiaya göre yine Erdoğan duyuluyor. Bu defa Adalet Bakanı’ndan iktidara eleştiren bir medya patronu konusunda ağır bir karar istiyor. Seçimler öncesinde videolar, Erdoğan için ciddi bir tehlike oluşturuyor. 2 telefon görüşmesinde medya patronu Aydın Doğan ile ilgili bir dava konuşuluyor.
Erdoğan, durum hakkında bilgi alıyor. Görüşmeden gidişattan memnun olmadığı anlaşılıyor. Bakanı’na ‘Onu takip et de, ihmale uğramasın. Yazık olur’ diyor. Doğan, Türkiye’nin en zengin girişimcilerinden biri... Doğan Medya Grubu, 5 yıl önce vergi kaçırmakla suçlanmış, Axel-Springer Grubu’na bir televizyon satışından ek yarım milyar euro vergi istenmişti. Erdoğan, geçtiğimiz yıllarda da Doğan Medya Grubu’nun defalarca boykot edilmesi çağrısı yapmıştı. 2 kişinin, bu vergi sürecini mi konuştukları, telefon görüşmelerinden anlaşılmıyor.
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan ile ilgili başka telefon görüşmeleri de YouTube’a sızdırıldı. Üst düzey siyasetçi ve işadamlarına yönelik yolsuzluk operasyonunda oğlu Bilal’e milyonlarca Euro ve doları, güvenliğe alması talimatı verdiği iddia edildi. Erdoğan, bu videoları muhaliflerinin ‘karalama kampanyası’ ve ‘montaj’ olarak niteliyor. Ama Erdoğan, şimdiye kadar sesin kendisine ait olmadığını iddia etmedi. Her yeni ifşaatla, videoların başka görüşmelerden montaj olduğuna dair iktidarın savunmasına yönelik şüphe büyüyor”
VİYANA merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) İcra Direktörü Alison Bethel McKenzie, son ses kaydının ardından yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan ve hükümetin yakın geçmişte gazeteciler hapsedilirken “Bağımsız yargıya karışamayız” dediğini hatırlatarak, “Şimdi bu argümanı nereye koyacaksınız?” diye sordu.
McKenzie'nin açıklaması şöyle: “Başbakan’ın, dönemin Adalet Bakanı’ndan yasal bir sürece müdahale etmesini istediği ve bakanın da arzulanan sonucu almak üzere yargıyı baskı altına alma sözü verdiği iddiaları, en hafif tabirle şoke edicidir. IPI, son yıllarda gazetecilere açılan davaların düşmesi için Türk Hükümeti’ne çağrı yaptığında, hükümet temsilcilerinden defaetle aynı yanıtı almıştır. Hükümetin bu süreçlere nüfuz edebilmenin ötesinde, bunu pervasız bir tavırla yapmaya bütünüyle hevesli oluşuna dair iddialar, doğruysa, sadece basın özgürlüğünün altını kazmaz, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve demokrasinin kendisine de tehdit arz eder. Başbakanı, iddialara yansıyan yorumları yalanlamaya, hükümetinin yargı bağımsızlığına saygı göstereceği yolunda acil ve kamuya açık adımları atmaya çağırıyoruz.”
Yargıçlar Sendikası da, TBMM Başkanlığı ve üyelerini, Erdoğan ile Ergin hakkında ‘Yargılama yapanları etkilemeye teşebbüs’ten soruşturma açmaya çağırdı. Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy ise, “Yasal dinleme sonucu elde edilmişse, ortada yargıyı etkileme, kişisel verilerin kaydedilmesi gibi tespit edilmiş suçlar olduğu görünüyor" dedi.
Öte yandan Doğan Yayın Grubu konuyla ilgili bir açıklama yayınladı. Doğan Grubunun açıklaması şöyle:
Önceki akşam internete düşen ve yasa dışı olduğu muhakkak bir ses kaydında, Sayın Başbakan ile Adalet eski Bakanı arasında geçtiği iddia edilen bir telefon görüşmesi yayınlanmıştır.
Gerçek olduğuna inanmak istemediğimiz bu kayıtta, Sayın Başbakan, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan hakkında defalarca takipsizlik veya beraat kararı verilmiş olan bir yargı süreci ile ilgili olarak Adalet Eski Bakanı ile görüşmektedir.
Böyle bir görüşme yargı sürecine açık bir müdahale anlamı taşımaktadır. Bu konuşmada ayrıca, bağımsız ve tarafsız olması gereken Sermaye Piyasası Kurulu’nun da davayı etkilemek için harekete geçmesinden bahsedilmektedir.
Anayasamız, yargı ve yürütme erklerinin birbirlerinden bağımsız olmalarını öngörür. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin temelidir.
Eğer doğru ise böyle bir konuşma, kişisel bir mağduriyet yaratmanın ötesinde Türkiye’de hukuk sisteminin daha da sarsılmasına yol açabilecek niteliktedir.
Biz bu konuşmanın yapılmadığının ve gerçek olmadığının bir an önce kanıtlanmasını bekliyoruz.
Hepimizin anayasal düzene ve adalete sahip çıkarak, gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olması ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.