Son yıllarda bir ‘doğal beslenme ürünleri' çılgınlığı yaşanıyor adeta.
Bunlar eczanelerde de bulunabiliyor, ama asıl marketlerde ve özel shop'larda satılıyor.
Şimdilerde çoğu insanın, özellikle de hanımların çantasında Amerikan malı küçük turşu kavanozu cesametinde kahverengi şişeler var.
-Ne bu ? diyorsunuz. Başlıyorlar sayıp dökmeye:
-Bu, balina kıkırdağı; bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
-Bu?
-Bu, yarasa kirpiği özü. Yaşlanmayı önlüyor.
-Bu?
-Bu, Çin sarmaşığı ekstresi saç dökülmesine bire bir.
-Bu?
-Bu, diye devam ediyor, sonu gelecek gibi değil.
Birçok hasta artık doktorlarından ilaç yerine bu tür doğal ürünleri istiyorlar. Çünkü ‘doğal beslenme ürünü denilen şeylerin faydası olmasa da hiç değilse zararlı olmadıkları' sanılıyor. Adı üstünde doğal ya, eh o zaman ilaçlar gibi zararlı değildir bunlar; yan etkileri yoktur yanlışına düşülüyor.
Bir kere, fabrikaya girmiş, bir takım fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçmiş, katkı maddeleri eklenmiş, tablet veya draje haline getirilip şişeye konulmuş bir madde artık ‘doğal' olabilir mi?
İkincisi de, vitaminler ve antioksidan diye bilinen maddeler diyetle belirli miktarlarda alındıklarında gerçekten yararlı olmakla birlikte, öyle çarşıda pazarda satılan sebze ve meyveler gibi gelişigüzel tüketilecek şeyler değildir. Bunların gereğinden fazla alınmasının ölüme kadar gidebilen çok ciddi olumsuzlukları olabilmektedir.
Ünlü antioksidan: selenyum
Antioksidan olarak bilinen maddelerin en ünlülerinden biri de selenyum. Bu, bazı besinlerde doğal olarak bulunan bir eser element. Balık, özellikle ton balığı, karaciğer, kabuklu deniz hayvanları, tavuk eti, ceviz, buğday, soğan, sarımsak, domates selenyum bakımından en zengin olan yiyecekler.
Selenyumun soğuk algınlığından kalp hastalıkları ve kansere kadar pek çok hastalığı önlemede etkili olduğu, bağışıklığı kuvvetlendirdiği, yaşlanmayı geciktirdiği iddia edilir durur.
Benim de selenyum hapı kullanan pek çok hastam var. Bunların bir kısmı bunu eşin dostun ‘Ben aldım çok iyi geldi, turp gibiyim; sen de al' tavsiyesi ile alıyor.
Bir kısmı ise selenyumu kendilerini ‘yaşam koçu' olarak adlandıran bir takım özel doktorların önerisi ile kullanıyor.
Selenyum diyabet riskini artırıyor.
Geçtiğimiz günlerde Amerika' da selenyumun deri kanserini önlemede ne derecede etkili olduğunu belirlemek için yapılan bir araştırma şaşırtıcı bir sonuç ortaya çıkardı.
Sekiz yıldan beri günde 200 mikrogram selenyum hapı alanlarda diyabet, yani şeker hastalığı riski, selenyum kullanmayanlara göre yüzde 50 oranında fazla bulundu. Oysa, araştırmanın başlangıcında selenyum alanlarda diyabet ihtimalinin daha az olacağı umuluyordu.
Araştırmacılar selenyumun diyabet riskini artırıcı özelliğinin, ek olarak verilen selenyumun toksik etkilerine bağlı olabileceğini düşünüyorlar, çünkü Amerikalıların neredeyse tümü diyetle yeteri kadar selenyum alıyorlar ve bunun içinde selenyumun fazlası göz çıkarmıyor, ama diyabeti ortaya çıkarıyor.
Elbette tek bir araştırmanın sonucuna bakarak bundan kesin yargılar çıkarmak doğru değil, ama bu gene de çok uyarıcı bir bulgu. Selenyum hapı kullanıp da şeker hastası olanların kahverengi şişeleri önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor.
Her zaman söyler dururum, vitaminler de antioksidanlar da kahverengi şişerden değil, besinlerle alınmalı.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi