İSTANBUL (İHA) - Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı tarafından Harp Akademileri Komutanlığı'nda düzenlenen, "Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği Perspektifinden Kriz Bölgelerinin İncelenmesi ve Türkiye'nin Güvenliğine Etkileri" konulu sempozyumda, "Avrupa'da Kriz Kaynakları, Krizin AB Güvenliğine ve Türkiye'nin Güvenliğine Etkileri" konularının ele alındığı oturumda, çeşitli ülkelerden gelen panelistler, bu bölgelerin NATO ve AB'nin güvenliğine etkilerini tartıştı.
Prof. Dr. Stuart Croft ile Prof. Dr. Şule Kut'un eş başkanlığını yaptığını oturumda, "Baltık'taki Kriz Kaynaklarını" anlatan Danimarkalı Büyükelçi Per Carlsen, "Baltık Bölgesi'nde hiç kimsenin güvenliğini almadan ortak projeler gerçekleştirildi. Tüm Baltık Cumhuriyetleri önce iki taraflı sözleşmeler yaptı. Ardından da çok taraflı sözleşmelere geçildi. Ülkelerin bazıları NATO üyesi değil. Son 6 içinde Baltık ülkeleri hem NATO'ya hem AB'ye girdi. Bundan önce NATO'daki birçok ülke Baltık ülkelerin üyeliğine sıcak bakmıyordu. Karadeniz'de bizim Baltık bölgesinde yaptığımız gibi barışı koruma okulu açılabilir. Azeri ve Ermeniler'in barış çerçevesinde bir araya gelebileceğini tahmin ediyorum. Türkiye bu tür fikirleri desteklemeli. Baltık Bölgesi'nde her şey düzgün değil. Burada mafya sorunu, sigara, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı var" dedi.
Doğu Avrupa'da 4-5 ülkenin bir araya gelerek gruplaştığını dile getiren ve "Kriz Kaynakları"ndan söz eden Doç. Dr. Jan Eichler, şu ana kadar homojen bir gruplaşma olmadığını söyledi. Eichler, "Bu bölgede çok şükür bir kriz yok. Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin çoğu AB'ye ve NATO'ya üye. Bu bölgedeki endişe verici faktörler ise organize suçlar, terörle mücadele, ekonomik güçlükler. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin rejim değiştirme politikalarına katılmaları ve AB'ye tam üyelik sonrası yaşanacak ekonomik sorunları başta geliyor" şeklinde konuştu.
Balkanlar'daki krizin en temel nedeninin eski usul siyasi oyunlar olduğunu kaydeden Avusturyalı Büyükelçi Albert Rohan, "Bazen askeri müdahale kaçınılmaz olur. Diplomasinin yerine güç kullanmak gerekir. Balkanlar'da bugün kavga yok. Demokratik olarak seçilmiş hükümetler var ve görevlerini yapıyor, ancak ekonomileri vahim vaziyette. Genel bir hukuksuzluk ve organize suçlar, Balkanlar'da her an yeni bir krizin sinyalini veriyor. Balkanlar'ın geleceği AB'de yatıyor. Tüm ülkeler AB üyesi olursa barış ve istikrar sağlanabilir" açıklamasında bulundu.
NATO'nun kendisinin bir geçiş sürecinden geçtiğini belirten ve "Doğu Avrupa ile Balkanlar'daki Kriz Kaynaklarını ve bunların NATO'nun Güvenliğine Etkisi"ni ifade eden Chris Donnelly de, NATO'ya katılacak olan 7 yeni ülkenin ittifak için hazır olmadığını söyledi. Bu ülkelere Türkiye'nin ve Avrupa'daki akademik toplumların yardım edebileceğini ifade eden Donnelly, NATO'nun birinci görevinin, kendi üye devletleri arasında çekişmelere son vererek NATO'da en önemli sorun olan tüm üye devletlerin içinde kendilerinin öncelik farklılıklarının bulunmasının çözümlenmesi olduğunu belirtti.
"Baltık, Doğu Avrupa ve Balkanlar'daki Kriz Kaynaklarını ve bunların AB'nin Güvenliğine Etkisi" konusunu değerlendiren Dr. Hanna Ojanen, AB'nin bu ülkelere daha çok önem aksetmek zorunda olduğunu, sadece ekonomik asker olmaktan çıkıp kriz yönetimine doğru geçiş yapması gerektiğini ifade etti.
"Baltık, Doğu Avrupa ve Balkanlar'daki Kriz Kaynaklarını ve Bunların Türkiye'nin Güvenliğine Etkisi"ni anlatan emekli Büyükelçi Gündüz Aktan ise, Türkiye'nin güvenliğini en fazla etkileyecek olan bölgenin Balkanlar olduğunu kaydederek, "Balkanlar'da çıkacak bir kriz, Türkiye-AB arasındaki mal ve hizmet açısından engel teşkil eder. Ukrayna'nın Baltık Bölgesi jeostratejisi önemli. NATO'nun genişlemesiyle birlikte Rusya yeni taleplerle karşımıza çıkacak" dedi.