Dünya Bankası, koronavirüs salgını nedeniyle 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 5, kişi başı gayrısafi yurtiçi hasılanın (GSYH) da yüzde 6,2 küçüleceğini tahmin ediyor.
Bu öngörünün gerçek olması halinde, dünya ekonomisi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en derin resesyonunu ve son 150 yılın en kötü dördüncü ekonomik daralmasını yaşayacak.
Ayrıca oluşacak küçülmenin boyutunun 2008-09 mali krizinin neredeyse iki katı olması bekleniyor.
Dünya Bankası'nın Kalkınma Beklentileri Grup Direktörü Ayhan Köse ve Kıdemli Ekonomist Naotaka Sugawara, konuyla ilgili yaptıkları analizde, birçok ülkede kişi başı GSYH'nin 1870'ten bu yana en büyük düşüşünü kaydedebileceği belirtildi.
Köse ve Sugawara, "Gelişmekte olan ülkelerin çoğunluğu, son 60 yılın en düşük ekonomik büyümesini yaşayacak ve tamamında 1960'taki küresel resesyondan bu yana ilk kez kişi başı gelirde düşüşler görülecek" dedi.
Dünya Bankası'nın tahminlerinin tutması halinde, kişi başı GSYH'de yaşanacak olan düşüşün, 1870'ten bu yana kaydedilen en büyük dördüncü daralma olması bekleniyor.
1870 yılından bu yana küresel ekonomi 14 kez resesyona girdi. Bu resesyonlar neden yaşandı ve ekonomik maliyeti ne oldu?
1876 yılındaki resesyon, 1873 paniği olarak bilinen dönemde başladı. Yaşanan derin mali kriz nedeniyle Avrupa ve Kuzey Amerika'da başlayan resesyon 1879 yılına kadar sürdü.
Bu dönemde küresel ekonomiyi olumsuz etkileyen gelişmeler arasında ABD'de yüksek enflasyon, başta demiryolları olmak üzere çok yüklü miktarlarda yapılan spekülatif yatırımlar, Almanya ile ABD'de çift metal para sisteminden altının kullanıldığı tek para sistemine geçilmesi ve Fransa-Prusya Savaşı yer alıyor.
1882 ile 1885 yılları arasında ABD'de görülen resesyon nedeniyle küresel ekonomi de küçüldü.
ABD'de 38 ay devam eden bu resesyon, tarihte ülkenin gördüğü üçüncü en büyük yavaşlama oldu.
ABD'de Mayıs 1884'de Grant and Ward adlı kurumun batmasının sonucu hisse piyasalarında sert satışlar görüldü.
1893 yılında yine ABD'de başlayan bu derin ekonomik krizin etkileri 1897'ye kadar devam etti.
Kriz, ekonominin neredeyse tüm sektörlerini etkilerken bazı siyasi sonuçları da beraberinde getirdi.
ABD tarihinde ilk kez, işsizlik oranı yıllarca yüzde 10'un üzerinde kaldı.
Ayrca, birçok sektörde üretimin durmasıyla ekonomi küçüldü ve birkaç yıl boyunca deflasyon görüldü.
1907 yılında yine borsaların çöküşüyle başlayan panik, 20'nci yüzyılın ilk mali krizine yol açtı.
Bu yıl, 1930'daki Büyük Buhran'dan sonra dünya ekonomisinin en büyük daralmayı yaşadığı dönem olarak tarihe geçti.
Yaşanan resesyon bir dizi önemli sonucu oldu. Bunlar arasında ABD Merkez Bankası (Fed) sisteminin kurulmasına yol açan parasal bir reform dönemi başlatıldı.
Ekonomistler, 1907 yılındaki krizin, New Yorklu birçok bankacının merkez bankasının ekonomik dengeler için rolü ve önemini anlamalarına yardımcı olduğunu savunuyor.
Ekonomistler, tarih anlatımında bu dönemde yaşanan ekonomik krizin Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde kaldığını düşünüyor.
Birinci Dünya Savaşı'na giden süreçte devletler arasındaki askeri tansiyonun yükselmesi küresel piyasalarda ciddi satışların yaşanmasına ve bu da finansal bir krizin tetiklenmesine yol açtı.
Ellerindeki menkul kıymetlerin parasal karşılığını alamayacağından endişe eden yatırımcılar, hisse ve tahvil piyasalarında yüklü satışlar yaparak, nakde dönmeye başladı.
Londra ve ABD borsaları, gelen satışların ardından 31 Temmuz tarihinde kapatıldı. Londra beş ay; ABD ise dört ay boyunca kapalı kaldı.
Londra'daki King's College'tan Modern Tarih Öğretim Üyesi Prof. Dr. Richard Roberts, "Ağustos ve Eylül aylarında altı hafta boyunca Yeni Zelanda, Tokyo ve Denver Maden Borsası hariç dünyadaki tüm borsalar kapalı kaldı" dedi.
Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı ekonomik sorunlar dört yıl süren bir resesyona neden oldu.
Savaş'ın son dönemlerinde, 1917 yılında başlayan yavaşlama, dört yıl boyunca etkisini gösterdi.
20'nci yüzyılın en derin ekonomik krizi olan Büyük Buhran, 1929 yılında New York Borsası'nın çökmesiyle başladı.
Hisse fiyatlarının çakılmasına yol açan yüklü satışların yaşandığı gün tarihe Kara Perşembe olarak geçti.
Borsanın çökmesinin ardından birçok şirket iflasını açıklarken, yüz binlerce insan da işsiz kaldı.
ABD ve Avrupa, başlayan finansal krizin etkilerinin derin hissedildiği yerler oldu.
Büyük Buhran'ın ardından başlayan toparlanma süreci devam ederken, küresel ekonomi 1937 yılında yeniden krize girmeye başladı.
ABD Ekonomik Araştırmalar Dairesi'ne göre, Mayıs 1937 ile Haziran 1938 arasındaki bu daralma, ABD'nin 20'nci yüzyılda yaşadığı en derin üçüncü ekonomik küçülme oldu.
ABD'de reel GSYH, yüzde 10 düşerken, işsizlik de yüzde 20'yi aştı. Sanayi üretimindeki düşüş ise yüzde 32'ye ulaştı.
Ekonomistler, krizin arkasında Fed ve ABD Hazine Bakanlığı'nın uyguladığı politikalar ile mali sıkılaştırmanın piyasada likiditenin azalmasının yattığını söylüyor.
Bu dönemde yaşanan resesyonun esas nedeni İkinci Dünya Savaşı oldu.
70'ten fazla ülkenin katıldığı savaş, Avrupa ve ABD'de yarattığı etkilerle küresel ekonominin temellerinde ciddi değişimlere yol açtı.
10) 1975 (Daralma: %0,8)
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan krizin atlatılmasıyla ekonomik canlanma süreci başladı.
Ancak 1970'lere gelindiğinde küresel ekonomi resesyon ile yüksek enflasyonun aynı anda görüldüğü stagflasyon dönemine girdi.
Bunu tetikleyicisi, 1973 yılındaki petrol krizi ve ABD Başkanı Richard Nixon'ın aldığı bir dizi kararla Bretton Woods sisteminin sona ermesi oldu.
1973 yılındaki petrol krizinin ardından 1979 yılında yaşanan enerji krizi, yeni bir resesyon dönemini tetikledi.
Bu kriz, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkiledi. ABD ve Japonya gibi ülkeler krizden nispeten erken çıkarken, diğer OECD ülkelerinde başta işsizlik olmak üzere krizin etkileri 1980'lerin ortasına kadar sürdü.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bu döneme kadar görülen en derin kriz olarak kayıtlara geçti.
1990'lara gelindiğinde dünya düzeninde bir dizi önemli değişiklik yaşandı.
Bir yanda Soğuk Savaş'ın sonu, diğer yanda da Körfez Savaşı ile yaşanan petrol krizi küresel ekonomi üzerinde baskı yaratmaya başladı.
Devletlerin savunma harcamalarının düşmesi, borçlanmanın artması, tasarrufun azalması ve 1980'lerdeki patlamanın ardından inşaat sektörünün yavaşlaması makroekonomik dengeleri bozmaya başladı.
Buna ek olarak, enflasyon ile tüketici ve iş dünyası güven endekslerindeki düşüş karşısında merkez bankalarının uyguladığı politikalar da sorunları artırdı.
Bunların sonucu Batı ülkeleri başta olmak üzere küresel ekonomide yeniden daralma yaşandı.
ABD'de düşük gelirlilere yüksek faizle verilen subprime mortgage kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan sorunlar emlak sektörünün çökmesine neden oldu.
Bunun sonucunda da finans sektöründe büyük çaplı iflaslar görülmeye başlandı.
Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, "Büyük Buhran'dan bu yana görülen en ciddi ekonomik ve finansal çöküş" yaşandı.
Yaşanan likidite sorunları tüm dünyayı etkiledi. Ancak krizden en çok etkilenen yerler gelişen ülkeler oldu.
Dünya Bankası, koronavirüs salgını nedeniyle küresel ekonominin yüzde 5; kişi başı GSYH'nin de yüzde 6,2 azalacağını öngörüyor.
Çin'de Aralık ayı sonunda ilk kez ortaya koronavirüs nedeniyle dünya genelinde bir dizi önlem alındı.
Birçok yerde seyahat kısıtlamaları uygulanırken, insanların toplu halde bir arada olduğu yerlerin büyük bir kısmı kapatıldı.
Bu da ekonomik faaliyetlerin ciddi şekilde olumsuz etkilenmesine yol açtı.
COVID-19 VE GERÇEKLER - Koronavirüs hakkında inanmamanız gereken hurafeler