HABER

Fotoğraflar mahkeme heyetini ağlattı

BAĞDAT (İHA) - Binlerce masum Kürt'ün yaşamını yitirdiği Halepçe katliamını çektiği fotoğraflarla dünya kamuoyuna duyuran gazeteci Ramazan Öztürk'ün, Bağdat'taki duruşmaya sunduğu 'tanık' fotoğraflar, mahkeme heyetini ağlattı.

Öztürk, Irak'ın başkenti Bağdat'ın çok sıkı korunan Parlamento binaları, başbakanlık konutu ve diplomatik temsilciliklerin de yer aldığı Yeşil Bölge'deki duruşmada, 21 yıl önce çektiği fotoğrafları mahkemeye tanık olarak sundu. Mahkemeye sunduğu 48 fotoğraf ile birlikte yaklaşık 1 saat 50 dakika ifade veren Türk gazeteci Ramazan Öztürk, Bağdat'ta Türk basın mensupları için düzenlediği basın toplantısında, mahkeme heyetinin fotoğraflar karşısında gözyaşı döktüğünü anlattı. Fotoğrafların mahkemenin gidişatına yön vereceğini umduğunu kaydeden Öztürk, "Bu fotoğraflar bugünkü duruşmada davanın seyrini değiştirdi. Bunu sanık avukatları da, müdahil avukatları da kabul etti. Bugüne kadar Halepçe davasında sunulan bu denli güçlü deliler olmamış. Mağdurlar gelmişler, Halepçe'de yaşadıklarını anlatmışlar. Bununla sınırlı kalmış. Mağdurlar kaybettikleri yakınlarının ancak hayattayken çekilen fotoğraflarını göstermişler mahkemeye. İlk kez bugün Halepçe katliamını dünyaya duyuran bir gazeteci, çektiği fotoğrafları mahkemeye sunarak, yaptığı tanıklığı anlatmış oldu. Fotoğraflar duruşma salonundaki ekranlara getirildi. Bu ekranlar, hem mahkeme heyetinin önünde var, hem avukatların, hem de sanıkların önünde var. Fotoğraflar tek tek ekranlara getirildi. Her fotoğrafın ekrana getirilişinde mahkeme salonunda derin bir sessizlik yaşandı" dedi.

- "MAHKEME BAŞKANI VE ÜYELER AĞLADI" Duruşma salonunda yaşanan derin sessizliğin dakikalarca sürdüğünü kaydeden Ramazan Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:
"O esnada herkes o ekranlarda fotoğrafların görüntüsüne kilitlendi. Dolayısıyla sanıklar da kilitlendi. Özellikle Kimyasal Ali uzun süre baktı çekilen fotoğraflara. Diğer 3 sanık, zaman zaman ekrana, zaman zaman da önlerine bakıyordu. En önemlisi de fotoğraflar öylesine etkiledi ki; mahkeme heyeti, mahkeme başkanı ve üyeler ağladı. Avukatlar ağladı, savcılardan ağlayanlar oldu. Ve birçok fotoğraf ilk kez görüldü. Çünkü benim Halepçe katliamını belgeleyen fotoğraflarım duruşma salonunda ilk kez görüldü.

Halepçe fotoğraflarımdan bilinen en ünlüsü ve katliamın sembolü olan 'sessiz tanık' fotoğrafı dışında birkaç fotoğraf daha dünya basınında yayınlanmıştı ama bir de yayınlanmamış fotoğraflar vardı. Kendi arşivimde olan fotoğraflar vardı. Onları mahkemeye sundum. Hepsi biraraya geldiğinde Halepçe'nin genel görüntüsünden, şehir içindeki o dehşet anlardan, zehirli gazların etkisiyle şehir dışına kaçarken birbirlerine sokulup ölen insanların görüntüsüne kadar bütün katliamı anlatan fotoğraflar vardı. Onları sundum mahkemeye. Bu fotoğraflar bir anlamda Kimyasal Ali'ye kırmızı kart oldu."

- "KİMYASAL ALİ İLE İLK KEZ YÜZLEŞTİM" Duruşmanın kendisi için tarihi bir an olduğunu ifade eden Öztürk, "Bu duruşma benim için de tarihi bir andı. Halepçe katliamının kendisi zaten tarihi bir olay. Ben de bu tarihi olayın bir parçası olduğum için çok önemsiyorum davayı. İlk kez bugün bu duruşmada tanık sandalyesine oturarak, sanık sandalyesinde oturan Kimyasal Ali ile bu kadar yakın mesafede yüzyüze geldik. Ben fırsat buldukça sanıkları izliyordum; özellikle de Kimyasal Ali'yi. Yüz ifadesini ve ruh halini merak ediyordum. Fotoğraflar ekrana geldiğinde onun yüz ifadesi çok değişti. Sanırım böyle bir tanık beklemiyordu. Sunduğum fotoğraflar arasında kendime ait 5 fotoğraf vardı. Bir fotoğraf cesetlerin içerisinde benim de aynı karede yer aldığım, yine birkaç gazeteci ile sokaklarda yürürken önümüzdeki cesetler ve sokağın durumunu anlatan fotoğraf ve bir de Tahran'daki hastalarla, yaralılarla, çocuklar ve kadınlarla yapmış olduğum röportaj anında çekilen fotoğraflarım vardı. Sanıklar, bugüne dek çekilen mevcut fotoğrafların İran tarafından çekilip dünyaya servis yapıldığını, hatta bu katliamın da İran'ın yaptığını iddia ediyorlardı. İlk kez olaya tanıklık eden, o fotoğrafları çeken gazeteci onların karşısında, üstelik de kendisinin de orda olduğunu ispatlayan fotoğrafları mahkemeye sunduğu için çok etkilendiler. Sanırım bunu beklemiyorlardı" şeklinde konuştu.

- KİMYASAL ALİ'DEN ÖZTÜRK'E "NE ZAMAN HALEPÇE'YE GELDİN?" SORUSU Duruşma sırasında baş sanıklardan "Kürdistan Kasabı" olarak da anılan "Kimyasal Ali" lakaplı Ali Hasan el-Mecit'in kendisine 2 soru yönelttiğini belirten Öztürk, "Duruşma devam ederken Kimyasal Ali'nin bana 2 sorusu oldu. Bunlardan bir tanesi, hangi gün Halepçe'ye gittiğim ve orada ne kadar kaldığım sorusuydu. Ben 16 Mart 1988'de bu haberi aldıktan sonra 18 Mart 1988'de İran üzerinden helikopterle Halepçe'ye geldiğimi, sabah erken saatlerde Halepçe'ye girdiğimi söyledim. Akşamüzeri güneş batmak üzereyken
bizi bırakan helikopterlerle oradan ayrıldığımı ifade ettim. Kimyasal Ali'nin ikinci sorusu ise, benim mahkemeye sunduğum fotoğraflar arasında İran'da biz gazetecilere gösterilen Iraklı esir subaylar vardı; bu subayların ifadelerini ve orada neler itiraf ettiklerini sordu. Ben de o esir Iraklı subayların, katliamı Irak ordusunun yaptığını itiraf ettiklerini söyledim. O esir Iraklı subayların itirafları doğru veya yanlış onu bilemiyorum tabi ki. Ali Hasan el-Mecit bana bu iki soruyu sordu duruşma esnasında"
diye açıklama yaptı. Basın toplantısı sırasında 'tanık' olarak sunulan fotoğrafların davanın seyrini değiştirip değiştirmeyeceğinin sorulması üzerine gazeteci Ramazan Öztürk, "Sunulan fotoğraflarla birlikte mahkemedeki sanıklar da durumun ciddiyetini almaya başladı. Fotoğraflar o kadar net anlatıyor ki katliamı; daha fazla söze gerek bırakmıyor zaten. Sözün bittiği yerdi o fotoğraflar. Görüntüler karşısında sanıkların bir itirazı yoktu. Bu katliamı İran'ın gerçekleştirdiği itirazında bulunuyorlardı ki; bu
gülünç bir durumdu. Çünkü o dönemde ben bu iddiaya karşı şu cevabı verdim; o dönemde Halepçe'ye girdiğimde sağ kalmış birkaç sivil insan gördük. Bunlar yakınlarını kaybetmiş, kendileri de etkilenmiş sivillerdi. Onlarla konuştuğumuzda kimyasal gazın Irak helikopterleri ve uçakları tarafından atıldığını söylediler. Ayrıca fotoğraflar 21 yıldır tüm dünyada yayınlanıyor, 21 yıldır bu katliamın Irak rejimi tarafından yapıldığı yüzlerce veya binlerce kez yazılıyor. 5 yıl öncesine kadar Saddam rejiminden de bir
itiraz gelmemiş. Hiçbir itirazda bulunulmamış. Bu nasıl bir iddiadır ki; İran böyle bir şey yapsın. O dönemde 87 bin kişinin yaşadığı Halepçe'de 5 binden fazla insan ölecek, 10 binden fazla insan yaralanacak ve geri kalan sağlar da yalan söyleyecek. Bu mümkün değil. Böyle bir şey yok" şeklinde beyanatta bulundu.

- TIME VE NEWSWEEK'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Davanın görüldüğü duruşma sırasında sanıklar arasından Sabir Abdülaziz el-Duri'nin de kendisine bazı sorular yönelttiğini ifade eden Türk gazeteci, el-Duri'nin kendisine 1988 yılının Nisan ayında Washington Post gazetesindeki bir makaleyi hatırlattığını, o makalede gazetenin, kimyasal silahların Halepçe'ye İran tarafından atıldığını yazdığını, bu makaleyi okuyup okumadığını sorduğunu söyledi. Ramazan Öztürk, "Bu soruya karşılık ben de 'bu makaleyi okumadığımı, ancak o dönemde bu tür makalelerin
çıkmasının normal olduğunu, Amerika'nın ve Avrupa'nın zaten Saddam Hüseyin'i desteklediğini söyledim. Savaşın çıkış amacının da İran rejimini yıkmak için çıkarıldığını, bu bakımdan o dönemde Baas rejimine şartsız bir destek verildiğini söyledim. Aynı Amerika'da yayınlanan ve dünyaca da bilinen en büyük dergilerden Time ve Newsweek'te de bu fotoğraflarla birlikte katliamın Saddam rejimi tarafından gerçekleştirildiğinin yazıldığı cevabını verdim" dedi. Ramazan Öztürk, bir gazetecinin, 'Tanıklık
yaptıktan sonra Irak makamlarının, mahkeme heyetinin ya da iddia makamının size karşı tepkisi ne oldu?' şeklindeki soruya karşılık ise, "Bana karşı iddia makamının tepkisi olmadı. Mahkeme heyeti fotoğraflardan çok etkilendi bir kere, ağladılar. Mahkeme başkanı başta olmak üzere üyelerin hepsi ağladı. Zira müdahil avukatlar da ağladı. Ancak sanık avukatları genellikle sorular yöneltti. Mahkeme başkanı burada müdahale ederek, 'bu konuda sorular sorulmuştur' diyerek önünü kesti. Sanıklardan da Kimyasal Ali ve
Sabir Abdülaziz el-Duri'den gelen sorular vardı. Onların da cevaplarını verdim. Yani bu tanıklık karşısında fotoğraflar her şeyi anlatıyordu. Dolayısıyla kimseden olumsuz anlamda bir tepki almadım" cevabını verdi.

- "GÖRDÜĞÜM KADARIYLA MAHKEME ADİL YÜRÜYOR" Tarihi dava ile ilgili tanık olarak sunduğu fotoğrafların dışında 26 Nisan'a ertelenen duruşmaya tekrar çağrılmayacağını da anlatan Öztürk, "Mahkeme heyeti 26 Nisan'a ertelenen duruşmaya beni çağırmadı. Buna gerek görülmedi, çünkü ben anlatacaklarımı anlattım. Günlerce konuşmam gerekenleri zaten fotoğraflarım anlatıyordu. O fotoğrafları çeken makineyi de mahkeme heyetine gösterdim. O nedenle 26 Nisan'daki duruşmaya çağırmadılar. Yalnız sanık avukatlar şu soruyu yöneltti; çektiğim fotoğrafların nerede
yayınlandığı? Ben de çektiğim bu fotoğrafların, o dönemde çalıştığım Türkiye'nin büyük gazetelerinden biri olan gazetemde yayınlandığını söyledim. Ondan sonra da dünyadaki bütün gazete ve televizyonlarda yayınlandığını belirttim. Bunun üzerine mahkeme heyeti bana 'o gazete ve dergilerde yayınlanan fotoğrafların küpürünü gönderebilir misiniz?' diye bir talepte bulundu. Ben de kendilerine ulaştıracağımı söyledim" diyerek ikinci kez mahkemeye çağrılmayacağını ifade etti. Türkiye'de 12 Eylül döneminin
mahkemelerinde uzun süre adliye muhabirliği yaptığını da hatırlatan Türk gazeteci Ramazan Öztürk, halen devam eden Halepçe davasında adil olmayan herhangi bir olaya şahit olmadığını da söyledi. Öztürk, "Mahkemede kaldığım o 1 saat 50 dakikalık sürede antidemokratik bir durum gözlemedim. Sanıklar istedikleri söz hakkını kullanıyor. Hatta sanıklar mahkeme başkanıyla tartışabiliyor. Bu istekler mahkemenin usulü açısından yerine getiriliyor. Tanıklara ya da mağdurlara sorular sorabiliyor. Ben bu açıdan
baktığımda adil olmayan herhangi bir durum, bir kısıtlama ya da antidemokratik bir durum görmedim" diyerek sözlerini noktaladı.
Irak'ta devrik Baas rejiminde binlerce Kürt'ün ölümüyle sonuçlanan Halepçe katliamı. 16 Mart 1988 tarihinde gerçekleştirilmiş, devrik lider Saddam Hüseyin'in kuzeni "Kimyasal Ali" ya da "Kürdistan Kasabı" lakaplarıyla tanınan Ali Hasan el-Mecid de bu olayların baş sorumlusu olarak gösteriliyordu.
Halen devam eden Halepçe katliamı davasının bir sonraki duruşması, 26 Nisan Pazar günü gerçekleştirilecek.

En Çok Aranan Haberler