ANKARA (İHA) - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Kıbrıs konusunda kapsamlı ve kalıcı bir çözüm için Türkiye'nin yine olumlu adımlar atmaya devam edeceğini belirterek, "Ama bunlar yine tek taraflı kalırsa şüphesiz ki netice ortaya çıkmaz ve o zaman da sorumlunun kim olduğunu bütün dünya görecektir ve ona göre de gerekenler yapılacaktır" dedi.
Gül bugün Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin, komşu ülkeler, AB ülkeleri ve Kıbrıs'la ilişkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu. AB ile müzakereler kapsamında çeşitli konularda taramaların başladığını hatırlatan Gül, 2005 yılı çıkmadan bazı konularda taramanın biteceğini umduklarını söyledi. Gül, siyasi konuların Kopenhag Siyasi Kriterleri çerçevesinde ele alındığını belirterek, "Bundan sonra siyasi konular değil, teknik konular görüşülecektir" şeklinde konuştu.
Komşu ülkelerde yaşananların uluslararası gündemde yerini aldığını belirten Gül, Irak'ta yapılan referandumla, Anayasa'nın kabul edildiğini ancak bunun değiştirilemez bir Anayasa olmadığını söyledi. Bu Anayasa'nın Irak'ın bütünlüğünü sağlamlaştıracak, Iraklıların birlikte yaşama arzularını pekiştirecek, Irak'ta kaosun son bulmasını sağlayacak ve Irak'ı kendi doğal kaynaklarını kullanabilmesine olanak sağlayacak bir ülke haline getirecek özellikte olması gerektiğini söyledi. 15 Aralık'ta yapılacak seçimlerin de önemli olduğuna değinen Gül ,Türkiye'nin bu seçimlerde herkesin seçim sürecine aktif olarak katılımını desteklediğini kaydetti. 15 Aralık'ta yapılacak seçimle Anayasa'daki boşlukların da doldurulacağını belirten Gül, "Her türlü desteği Irak yönetimine vermeye devam edeceğiz" dedi.
Gül, Suriye'nin de hassas bir dönemde olduğunu belirtti. Hariri suikastına ilişkin BM Güvenlik Konseyi kararının çıktığını ve Suriye'ye Savcı Mehlis'in görevlendirildiğini hatırlatan Gül, "Suriye'yi Savcı Mehlis'le yakın işbirliğine davet ediyoruz. Bu işbirliği Suriye'nin çıkarına olacaktır" diye konuştu. İran'ın nükleer programı hakkında da açıklamalarda bulunan Gül, Türkiye'nin, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile yakın ilişki içinde olması gerektiğini düşündüğünü ve bu konuda açıklık, şeffaflık ve yakın işbirliğiyle sorunların çözülebileceğini söyledi. Azerbaycan'da 6 Kasım'da yapılacak seçimlerin de yakından izlendiğini ifade eden Gül, seçimlerin, düzenli ve şeffaf geçmesinin Azerbaycan'ı daha da güçlü kılacağını dile getirdi. Gürcistan Başbakanı'nın Türkiye ziyaretinin de önemli olduğunu belirten Gül, BTC Petrol Boru Hattı'nın Gürcistan'dan sonra Akdeniz'e ulaşmak için yolda olduğunu belirterek, Ceyhan'da büyük bir tören yapılacağını dile getirdi.
KIBRIS SORUNU
Başbakan Erdoğan ve kendisinin Körfez ülkelerine yaptıkları ziyaretlerin çok önemli gelişmeler olduğunu belirten Gül, bu bölgelerdeki ülkelerin özellikle petrolden dolayı sürekli kaynakları olduğunu ve bunların tümünün bu ülkeler tarafından yatırıma dönüştürülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Gül, "Türkiye körfez sermayesinin geldiği ve yatırım yaptığı bir yer olacaktır.
Bununla ilgili alt yapı çalışmaları yapılmıştır yani yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekenler yapılmıştır" diye konuştu. Türkiye'ye yatırım için herkesi davet ettiklerini belirten Gül, "Türkiye'nin kendi iç tasarrufları Türk halkının kısa sürede kalkınması için yeterli değildir. Türkiye'nin daha hızlı kalkınması, halkımızın daha kısa sürede refaha ulaşması için yabancı sermayeye çok büyük ihtiyacımız vardır" açıklamasında bulundu.
Kıbrıs sorunun ise hala çözümlenemediğini belirten Gül, geçen sene Rum liderlerin davranışları yüzünden çözüm şansının kaçırıldığını dile getirdi. Gül, "Ümit ediyoruz ki bundan sonra tüm dünya bunun farkında olur ve bu problemin çözümüne gerçek anlamda katkı sağlaya başlar. Başta BM olmak üzere, bütün Güvenlik Konseyi'nin üyeleri, Avrupa Birliği ve herkesin buna daha çok önem vermesi gerektiğine inanıyoruz.
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın ABD ziyaretini de çok önemli bir gelişme olduğuna inanıyoruz" şeklinde konuştu. Kıbrıs'la ilgili yapılan tekliflerini hala geçerli olduğunu belirten Gül, "Kıbrıs'la ilgili bütün kısıtlamaların bir an önce ve aynı anda kaldırılması bölgeye şüphesiz ki çok olumlu bir hava getirecektir.
Buna herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Biz Doğu Akdeniz'in bir işbirliği alanı haline dönüşmesine çok önemi veriyoruz" dedi. Kapsamlı ve kalıcı bir çözüm için Türkiye'nin yine olumlu adımlar atmaya devam edeceğini belirten Gül, "Ama bunlar yine tek taraflı kalırsa şüphesiz ki netice ortaya çıkmaz ve o zaman da sorumlunun kim olduğunu bütün dünya görecektir ve ona göre de gerekenler yapılacaktır" değerlendirmesini yaptı.
AB Katılım Ortaklığı Belgesi ile ilgili basında yer alan ve ana dilde eğitim ve Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasıyla ilgili haberleri değerlendiren Gül, "Bazı yazılanların taslakta bile olmadığını söyleyebilirim. Farklı dilde eğitimmiş, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması gibi konuları görüyorum. Bunlar taslakta bile yok. Dolayısıyla şu anda zaten söz konusu konular değil" diye konuştu. Katılım Ortaklığı Belgesi'nin üçüncüsünün yayınlanacağını de belirten Gül, 9 Kasım'da da yeni İlerleme Raporu'nun yayınlanacağını kaydetti.
DİCLE VE FIRAT'IN ULUSLARARASI YÖNETİME DEVRİ
Gül, Gelibolu Yarımadası ile ilgili haberlerle ilgili olarak da açıklamalarda bulundu. Lozan Anlaşması'nın ilgili maddeleri ile ilgili ülkelere sınırlı da olsa bazı haklar ve yetkiler tanıdığını ancak bu hak ve yetkilerin Türkiye'nin egemenlik haklarını saklı tuttuğunu ve ihlal etmediğini dile getiren Gül, "Avustralya ve Yeni Zelenda'nın bırakın Gelibolu'nun tümünü, Lozan'da düzenlenen bölümleri üzerinde dahi son günlerde basında ileri sürülen türden talepleri olmamıştır. Gelibolu Yarımadası'ndaki bazı alanların Avustralya Ulusal Miras Listesi'ne dahil edilmesi arzularını, basınımızda yer alan bazı düşünce ve niteliklerle ilgisi olmamasına rağmen Bakanlığım uygun görmemiştir. Bu konudaki kesin tutumumuz nedeniyle bu arzular da gündemden çıkmıştır" dedi.
Sınır aşan sular hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gül, bu konuda AB ile ilgili yanlış anlamalar olduğunu söyledi. Gül, "Dicle ve Fırat gibi sınır aşan sularımızın uluslararası bir yönetime devri gibi bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Bu tamamen bir yalandır. AB bağlamında bu konu ile ilgili müktesebat vardır. Mesela Meriç nehri de sınır aşan sulardandır. Türkiye ve bazı AB üyesi ülkelerin bununla ilgili müktesebat ise sadece şudur. Bu nehirlerin kirlenmesi,bu nehirlerin kontrolü, bu nehirlerin taşkınlığının önlenmesiyle ilgili ortak çalışmaların yapılmasıdır. Bundan daha normal ne olabilir ki" şeklinde konuştu. Gül, müktesebatın AB üyesi olmayan İran, Irak gibi ülkelerle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etti.
Türkiye'nin AB müzakere sürecinde dile getirilen ve AB'nin Türkiye'nin Ermeniler'i tanıması gerektiğiyle ilgili ifadelerinin yanlış olduğunu belirten Gül, Avrupa Parlamentosu'nun bağlayıcı ve tavsiye kararları olduğunu, Ermeni meselesi hakkında da 1987'den beri alının bütün kararlarında tavsiye kararı olduğunu dile getirdi. Bunların da o dönem Avrupa Parlamentosu milletvekilleri ve onların çeşitli kulisleri neticesinde ortala çıktığını ifade den Gül, bunların hiçbir bağlayıcılığının olmadığını söyledi. Gül, Türkiye'nin AB'ye üye olmak için başvurduğu yıllarda bazı Ermenilerin bunu engellemek için dava açtıklarını, ancak Avrupa Adalet Divanı'na açılan temyizlerinin de reddedildiğini bildirdi.
Türkiye'nin geleceğinin artık çok parlak olduğunu belirten Gül, "Artık demokrasinin askıya alındığı ara dönemler ve ekonomik krizler yaşanmayacağını söyledi. Gül, "Türkiye dıştan ve içten bütün şoklara karşı kendisini koruyacak duruma gelmiştir" dedi.
"ORTADOĞU'DA YENİ PROBLEMLERİN, YENİ DÜŞMANLIKLARIN YEŞERMESİNİ HİÇBİR ZAMAN ARZU ETMİYORUZ"
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, bugün Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlediği basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın, "İsrail'in haritadan silinmesi gerektiği" yolundaki açıklamalarının ardından Türkiye'nin kınama yapmamasıyla ilgili bir soru üzerine Gül, Başbakan Erdoğan ve kendisinin bununla ilgili açıklama yaptıklarını söyledi. "Bizi kimse yönlendirmeye çalışmasın" diyen Gül, uluslararası camianın tepkilerine katıldıklarını açıkladıklarını belirtti. Gül, bölgenin huzura ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu bölgede huzuru bozacak her şeye, Türkiye her zaman karşı olmuştur. Bununla ilgili görüşlerimizi de açıkladık. Bir bölge ülkesi olarak, bölgenin istikrarına, bölgedeki problemlerin çözümüne katkı sağlamaya Türkiye çok önem vermektedir. O bakımdan biz bu bölgede yeni problemlerin, yeni düşmanlıkların yeşermesini hiçbir zaman arzu etmiyoruz" diye konuştu.
Türkiye'nin Kıbrıs'ta kısıtlamaların karşılıklı kaldırılması çağrısına rağmen, bu çağrının taraflarından biri olan AB'nin Rumlar'a limanların açılması teklifini nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Gül, "Bu konudaki görüşlerimiz bellidir. Aynı görüşlerimizin arkasındayım. Ama bu konuda sabır gerekmektedir. Haklılığımızı herkese hiç usanmadan anlatmaya devam edeceğiz. Kıbrıs Rumlar'ı ve Türkiye haklıdır. Hiç kimsenin Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'ye yöneltebileceği bir tenkit yoktur. Tenkitler ve eleştiriler yapılacaksa onun istikameti de bellidir" açıklamasında bulundu.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın büyük ülkeler tarafından muhatap alınmasının, KKTC'ye yönelik siyasi tecridin kalktığını gösterdiğini belirten Gül, "Siyasi tecridin kalktığını görmek çok büyük kazanımlardır" dedi. Yunan Başbakanı Karamanlis'in Meclis konuşmasında Türkiye'yi işgalci kuvvetler olarak nitelendirmesi hakkında bir soruya da Gül, "Bu da herhalde onların kendi halklarına retoriğidir" değerlendirmesini yaptı. Bu konunun Birleşmiş Milletler'de olduğunu belirten Gül, geçen yıl yapılan referandumun da Ada'nın gerçeğini ortaya çıkardığını kaydetti. Gül, "Referandum, Ada'da 2 ayrı toplumun olduğunu, 2 ayrı gerçeğin olduğunu, 2 ayrı dinin olduğunu, 2 ayrı kültürün olduğunu açıkça tescil etmiştir" dedi.
MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ'NİN SIZDIRILMASI
Gül, bir gazetecinin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin kimin tarafından sızdırıldığının bulunması için istihbarat birimlerine talimat vermesinin hatırlatması ve "Eğer bu bilgilerin Milli Güvenlik Kurulu üyelerinden biri tarafından sızdırıldığı ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?" sorusuna Gül, "Şüphesiz ki MGK üyelerinin hepsini tenzih ederim, sivil ve asker hepsini. Ama bunların hazırlıklarına birçok kişi katılmıştır. Ayrıca her ülkenin milli güvenliği ile ilgili konuları ve gizli belgeleri vardır. Bu devlet olmanın gereğidir. Bu sadece Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili değildir. Milli Savunma Bakanlığı'nın, İçişleri Bakanlığı'nın, Dışişleri Bakanlığı'nın, Başbakanlığın, Genelkurmay Başkanlığı'nın gizli belgeleri vardır. Bir belgenin gizliliği kabul edildiyse, bunun gazetelere servis yapılması takip edilmiyorsa; bununla ilgili 'ne oluyor' diye soruşturulması lazım, kamuoyu ve basın-yayın organları tarafından. Türkiye'de kimse kural, kanun tanımadan, Türkiye'nin çıkarlarını düşünmeden hareket etme serbestliği içinde de olamaz. Eğer böyle bir yanlışlık varsa, bu yanlışlık ilgili kurumlar tarafından takip edilir. Emenim ki bununla ilgili bütün kurumlarımız kendi iç çalışmalarını yapıyorlardır. Kimse buna seyirci kalamaz" dedi.
"Gizli Anayasa, Kırmızı Kitap" gibi tanımların da yanlış olduğunu belirten Gül, bu belgenin Bakanlar Kurulu kararıyla devreye giren bir belge olduğunu söyledi. Gül, ayrıca belgenin Bakanlar Kurulu'nun gelecek ilk toplantısında gündeme alınacağını söyledi.
Almanya'da Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Merkel'in Başbakan Erdoğan'ın randevu talebini reddettiği haberlerinin sorulması üzerine ise Gül, Başbakan Erdoğan'ın böyle bir randevu talebi olmadığını söyledi. Başbakan'ın Almanya'ya günübirlik bir ziyaret gerçekleştireceğini belirten Gül ve randevu talebi olsa bile programların uygun düşmeyebileceğini belirtti.
Dışişleri Mensupları Eşleri Dayanışma Derneği'nin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Sezer'i 8 Kasım'da düzenleyecekleri Cumhuriyet Balosu'na davet etmeleriyle lgili haberlerin hatırlatılması üzerine, söz konusu derneğin, 1980'li yıllarda Ermeniler tarafından şehit edilen diplomatların yakınlarına destek için kurulduğunu ve geleneksel olarak eşi Hayrünnisa Gül'ün de derneğin, onursal başkanı olduğunu ancak, icra kurullarına yönetim kurullarına girmediğini söyledi. Eşinin herhangi bir makam gönderdiği bir davetiyenin söz konusu olmadığını belirten Gül, eşinin de bu durumdan sonradan haberdar olduğunu ve yazılanların bir çoğunun yanlış olduğunu dile getirdi.