Rengin Arslan
BBC Türkçe, İstanbul
Hrant Dink cinayetiyle ilgili iki ayrı süreç işliyor. Bunlardan birincisi aralarında Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Ahmet İskender gibi isimlerin yargılandığı dava. Bu dava 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüp, 2012 yılında hükme bağlanmıştı. Mahkeme, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan yargılandıkları davada beraatine hükmetmişti.
Bu karar kamuoyunda tepkiye yol açmıştı.
Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mahkemenin kararının, "sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını istemişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de örgüt yönünden verilen beraat kararını bozmuştu. Daire, sanıkların "silahlı terör örgütü değil, suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmaları gerektiğine hükmetmişti.
Bu hüküm gereği, dava yeniden görülmeye başlandı. 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan davada hakim Yargıtay'ın bozma kararına uyma yönünde karar vermişti. Şimdi bu dava süreci devam ediyor. Bu davada 20 sanık yargılanıyor.
Kamu görevlilerine yönelik soruşturmaBir ikinci süreç ise kamu görevlilerine ilişkin yürütülen soruşturma. Bu soruşturma kapsamında, Dink cinayeti sırasında Trabzon'da polis memuru olan Muhittin Zenit ve Trabzon istihbarat biriminde komiser olan Özkan Mumcu hakkında yakalama kararı verildi, iki memur tutuklandı. Aynı zamanda cinayet sırasında Trabzon Emniyet Müdürlüğü istihbarat biriminde amir olan Ercan Demir hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Dink ailesinin avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili sürecin geçtiği aşamaları BBC Türkçe'ye şöyle anlattı:
"Biz 2007 yılındaki kamu görevlileri ile ilgili yargılamama kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdık. AİHM Hrant Dink'e yönelik açık ve yakın bir tehlike olduğunu, kamu görevlilerinin bunu bildiklerini veya bilebilecek durumda olduklarını ancak birbiriyle organize veya birbirinden bağımsız şekilde cinayetin önüne geçmek için harekete geçmediklerini karara bağladı ve yaşam hakkının ihlal edildiğini söyledi. AİHM kararı bağlayıcı bir karardır. Bu karar 2010 yılı Eylül ayında verilmiş ve Aralık ayında kesinleşti."
Çeşitli düzenlemelerden sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Trabzon il emniyet ve jandarma görevlilerinin soruşturulmaları gerektiğini karara bağladı. Ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Bakırcıoğlu bundan sonraki süreci ise şöyle özetliyor:
"Bu kararı biz Anayasa Mahkemesi'ne taşıdık ve Anayasa Mahkemesi soruşturulmaları gerektiğini karara bağladı. Yine bu karara karşı Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurmuştuk. Bu mahkeme bu görevlilerinin AİHM'deki kararın dikkate alınıp soruşturulmaları gerektiğine karar verdi."
'Bütün soruşturma dosyaları birleştirildi'AİHM kararının yanı sıra Anayasa Mahkemesi kararı, HSYK kararı ve Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararı uyarınca da kamu görevlilerinin soruşturulmaları zorunlu hale geldi.
Bakırcıoğlu'nun ifadesiyle, "Parçalara ayrılmış olan bütün soruşturma dosyaları İstanbul savcılığının 2007 yılından beri açık tutulan dosyası ile birleştirildi."
Bu birleştirmenin ardından 2014 yılı Temmuz ayından itibaren de İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri başta olmak üzere, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri, sonrasında Trabzon Jandarma Komutanlığı görevlileri şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı. Bugün emniyet görevlilerinin soruşturulduğu ve tutuklandığı dosya bu.
Bakırcıoğlu kamu görevlileri ile ilgili 40'ın üzerinde kişinin ifadesi alındığını ancak henüz ifadesi alınmamış kamu görevlileri de olduğunu söylüyor. Bundan sonraki aşama ise savcılığın delil toplama ve iddianame hazırlamasına uzanıyor.
Hakan Bakırcıoğlu'nun davanın bundan sonraki gidişatı ile ilgili görüşleri ise şöyle:
"Cinayetten sekiz yıl sonra, haklarında soruşturma başlatılan kamu görevlileri ile ilgili bütünsel sorumluluk gözetilerek, olgulara dayalı olarak ve doğru maddeler üzerinden bir yargılama başlarsa o zaman Dink cinayetinin aydınlanması için önemli bir adım atılacaktır."