ELAZIĞ (İHA) - Ekim ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.45 artışla 5 milyar 914 milyon 567 bin dolar olarak gerçekleşti.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı Ekim ayı ihracat rakamlarını Elazığ'da açıkladı. TİM verilerine göre, geçen yılın aynı döneminde ihracat 4 milyar 910 milyon 506 bin dolar seviyesindeydi. Ocak-Ekim döneminde ise ihracat 51 milyar 514 milyon dolara ulaştı. Geçen yılın aynı döneminde ihracat 38 milyar 938 milyon 201 bin dolar seviyesindeydi. Böylece geçen yıla göre artış oranı yüzde 32.3 oldu.
TİM Başkanı Oğuz Satıcı, 6 Ekim 2004 tarihi itibariyle yeni bir döneme girmiş olan Türkiye'nin bundan sonraki amacı, biran önce üyelik müzakerelerine başlamak ve
müzakerelerin doğal ve 'tek sonucu olan 'Tam Üyelik' yoluna girmek olduğunu söyledi.
Satıcı, "İnanıyoruz, Türkiye, 17 Aralık 2004'de gerçekleşecek olan AB zirvesinden de beklediği sonucu alacak ve 2005 yılı içerisinde AB ile üyelik müzakerelerine başlayacaktır. Türkiye son yıllarda benzeri görülmemiş bir kararlılıkla ortaya koyduğu reformlarla kendisini hem AB'ye hem tüm dünyaya, ama en önemlisi de kendi halkına kanıtlamıştır. Tavsiye kararı, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile entegrasyon yolunda göstermiş olduğu kararlılığın ve sarf ettiği emeğin, AB tarafından teyit edildiğini göstermektedir" dedi. Satıcı şöyle konuştu:
"Ancak, müzakere sürecinin Türkiye için çetin bir yolculuk olacağı unutulmamalıdır. AB Komisyonu'nun, müzakere sürecine ilişkin olarak verdiği bilgilerde, Türkiye ile müzakereler boyunca her müzakere başlıklarının başlaması ve kapatılması için konulan 'net uygulama' şartı, ki bu koşullar hala net olarak telaffuz edilmiş değildir,
başka hiçbir ülkeden istenmemiş bir durumu ortaya koymaktadır. Bu koşul, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye 'farklı' bir müzakere tekniği uygulayacağını göstermektedir. Türkiye'nin AB üyeliğinin kolay olmayacağı, bu genişlemenin ekonomik ve sosyal etkilerinin, diğer üye ülkelerden biraz farklı olacağı hepimizin bilgisi dahilindedir. Ancak, diğer aday ülkelere getirilmemiş şartların Türkiye'ye getirilmesi adil bir davranış değildir. Dolayısıyla, 17 Aralık Zirvesi'nde müzakere sürecimize bir netlik kazandırılması ve işçilerin serbest dolaşımında kalıcı kısıtlamalara gidilebileceği gibi ifadelerin değiştirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, Avrupa Birliği, müzakere sürecinin Türkiye'ye getireceği sorumluluklar kadar, kendisine de büyük bir sorumluluk getirdiğinin bilincinde olmalı ve Avrupa halkına Türkiye'nin üyeliğini bir tehdit olarak görmek yerine, stratejik bir fırsat olarak görmek gerektiğini de anlatmalıdır."
Oğuz Satıcı, dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli konunun da Gümrük Birliği sürecindeki Türkiye'nin danışma mekanizmalarına ve karar alma sürecine katılımı, ticari korunma araçları, Avrupa Birliği'nin tercihli gümrük rejimlerinin üstlenilmesi, ticarette ve ticarette teknik mevzuatına uyum gibi konularda yaşanılan sorunların müzakere sürecinde tekerrür etmemesi için gereken çalışmaların şimdiden başlaması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin üyeliği Avrupa Birliği'ne yalnızca stratejik açıdan değil, ekonomik açıdan da fayda getireceğini kaydeden Oğuz Satıcı, "Türkiye, bölgesinde de en yerleşik ve en güçlü piyasa ekonomisine sahip ülke olarak, Avrupa Birliği adayı ülkeler arasında en hızlı büyüme oranlarına sahiptir. AB Komisyonu'nun da belirtmiş olduğu gibi, Türkiye'nin ekonomik büyüme potansiyeli ileri yıllarda da yüksek seyredecektir. Bizim beklentimiz, Aralık Zirvesi'nde AB 25 Devlet ve Hükümet Başkanı'nın Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlaması için 2005 yılının ilk aylarında olmak üzere üyelik müzakerelerini başlatma kararı vermesi ve Türkiye'ye artık önünün görmesini sağlayacak 'net bir yol haritası' sunmasıdır" diye konuştu.
Satıcı, "61 gün sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk ve ümit ediyoruz ki son olarak para birimimizden 6 sıfır atacağız ve paramızın adı bir süreliğine 'yeni' olarak anılacak. Bu yeniliğin tüm ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz. Uluslararası alanda paramızın itibarını artıracak olan bu uygulama neticesinde ekonomik işlemlerin
daha da kolaylaşacağını ümit ediyoruz" dedi.
Oğuz Satıcı, enflasyon ve buna bağlı olarak üretim maliyetleri ile hayat pahalılığının 1970'lerden beri halkın üzerindeki yıkıcı etkisini azaltırken, bu durumun hem sevinç ve hem de kuşku ile karşılandığını, yıllardır aralarındaki koordinasyonu sağlayamamış para ve maliye politikaları, bir türlü üretime ve istihdama odaklanamamış iktisadi politikalar ve en önemlisi elle tutulur bir stratejiye sahip olmayan ekonominin, acaba birkaç yıl sonra yeniden bol sıfırlı rakamlarla mı ifade edilecek, şeklinde düşüncelerin hakim olduğunu söyledi.
YTL'nin tedavüle çıkışından itibaren hem üreticileri hem de tüketicileri aklı selim içinde davranmaya davet ettiklerini ifade eden Oğuz Satıcı, "Buna ek olarak, ekonomi politikalarını tasarlayanlara da arz ve talep cephesinde dengesizlik oluşturacak uygulamalardan imtina etmelerini istiyoruz. Günümüzde ekonomiler ulusal gelişmelerden çok uluslararası gelişmelerden etkilenmektedir. Bu nedenle statik yanı durağan bakış açısından çok, dinamik ve tüm değişkenleri hesaba katan bir bakış açısına sahip olunmalıdır. AB'den alınacak müzakere tarihi tek başına ekonomiyi rahatlatacak bir olgu değildir. Petrol fiyatları, çevremizdeki tehlikeli gelişmeler ve ABD ile AB ekonomilerindeki iniş çıkışlar ile rakip ekonomilerin durumu da geleceğimizi belirleyecek değişkenler arasında yer almaktadır. İşte bu nedenle, yeni dönemde atacağımız sıfırların geri dönüşünü engelleyecek ekonomi politikalarının 3. Bin yıla yakışır tarzda dizayn edilmesi gerekmektedir. Şu ana kadar bu konuda fazla bir detaya rastlamadığımızı, üzülerek ifade etmeliyiz. Bir ülkenin borcu ne kadar çoksa, yaratıcılığa gereksinimi o kadar artıyor" diye konuştu.