Sanayi ve Ticaret Bakanı Çağlayan, MYNET HABER'den Emin Pazarcı'nın sorularına şu cevapları verdi:
Soru: Türkiye'de muhalefet de dahil pek çok çevre, "Türkiye'nin çok sıkıntılı ve buhranlı bir döneme girdiği" yorumunda birleşiyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntılar ekonomi ve sanayiyi nasıl etkiliyor?
Çağlayan: Türkiye, son 5,5 yılda ekonomik anlamda son derece önemli gelişmeler kat etti. Ben bir sanayici olarak bunları filan yaşadım ve gördüm. Gerek Türkiye'nin dünyadaki ekonomik sıralamasında, gerek ihracat performansında, gerek kişi başına milli gelirde çok önemli gelişmeler kaydedildi. Bunların temelinde tabii ki siyasi istikrar vardı. Bunların hepsi, siyasi istikrarın sayesinde oldu. Siyasi istikrarla birlikte ekonomik istikrar da sağlandığı zaman, iş aleminin önü açıldı, ona gerekli güven ortamı sağlandı. Yapısal reformlar yapıldığında ve rekabet edebilecek bir noktaya kavuşturulması yolunda yapılan düzenlemeler olduğu zaman, Türk özel sektörünün de başarısı ortaya çıktı. Burada, bu işin birinci derecede pay sahibi siyasi istikrardır. O sağlandığında ekonomik istikrar gelir. Ancak bir laf vardır, "Tarlada izi olmayanın, harmanda sözü olmaz" derler. Dolayısıyla Türk Özel Sektörü de bu dönemde siyasi istikrarın kendisine sağladığı avantaj ve bir bir önündeki önündeki problemlerin kaldırılması ile özellikle Ak Parti hükümetlerinde özel sektör-kamu diyalogunun yüksek bir şekilde tesis edilmesiyle başarısını ispatladı. Bugün 659 milyarlık gayri safi milli hasıla Türk Özel Sektörü marifetiyle olmuştur. İhracat Türk Özel Sektörü marifetiyle olmuştur. Yani, Trük Özal Sektörü'nün önünü açtığınız zaman tutana aşk olsun. Yeter ki ona uygun ortamı sağlayalım.
Soru: Ancak bu siyasi istikrar bozulma noktasına geldi. Önümüzde bir kapatma davası var…
Çağlayan: Şuna geleceğim… Bu istikrarın sağlanması ile beraber, Türkiye'ye dışarıdan gelen yabancı sermaye de ilgi gösterdi, Türk Özel Sektörü'nün dışında. Yıllardır 1 milyar doları görmeyen yabancı doğrudan sermaye biliyorsunuz geçen yıl 22 milyar dolara çıktı. Türkiye, ihracatta çok önemli aşamalar kat etti. Burada tekrar söylüyorum, bunların hepsinin altında birinci derecede siyasi istikrar ve siyasi istikrarın getirdiği ekonomik istikrar var. Yani iş alemi önünü gördü. Bugün Türkiye'ye dışarıdan doğrudan yabancı sermaye gelmişse, Türkiye'nin geleceğine güvenerek geldi ve Türkiye gerçekten çok önemli bir konumda. Bugün rekabet imkanını kaybetmiş bir Avrupa ve yüksek anlamda rekabet imkanını yakalamış Uzak Doğu arasında çok önemli bir koridoruz. Türkiye bugün lojistik alt yapısı ve bu coğrafi konumuyla baktığınız z aman çok önemli avantajlar elde edebilecek bir konumda.
Soru: Benim soruma gelirsek…
Çağlayan: Şimdi geliyorum sizin sorunuza… Tabii, şu andaki gelişmeler ister istemez ekonomiyi etkiliyor.
Soru: Nedir bu etkiler?
Çağlayan: Birincisi, bir kere dünyada çok önemli bir ekonomik kriz yaşanıyor. Türkiye bir dünya ülkesi. Dünyanın 17. büyük ülkesi ve Haziran sonu itibariyle 124 milyar dolar ihracat yaptık. İhracatımızın yüzde 60p'ını Avrupa Birliği'ne yapıyoruz.
Soru: Ama bunun büyük bir bölümü de ithalata dayalı. İhracat artarken, ithalat da artıyor.
Çağlayan: Katılmıyorum. Artacaktır, mutlaka. İthalatın tamamını getirip ihracat şeklinde koyarsak, yanlış bir yönlendirme olur. Tabii ki burada faizin yüksek olması ve dövizin düşük olmasının getirdiği bir dezavantaj var. İthalatın fazla olması bu yüzden. Ancak, otomotiv sektöründe yapılan her 100 dolarlık ihracata karşı 43 dolarlık ithalat söz konusudur. Bakın ben size Türkiye'nin ihracat birincisi sektörden bahsediyorum. Olaya böyle bakmak lazım. İthalattaki sebep kur politikasıdır. Kurun düşük tutulup, Türk lirasının aşırı değerlenmesidir, diğer taraftan faizlerin yüksekliğidir. Tekrar şuna geleceğim, dünyada çok önemli bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bugün Amerikan ve İngiltere merkez bankaları banka kurtardılar. Böyle bir alışkanlıkları yoktu onların, bizde vardı bu eskiden. Niye, çünkü mortgage kaynaklı kriz çok önemli gelişmeler yaşattı. Bununla beraber gerek şu anda Amerikan ekonomisinde devam eden sıkıntılar, gerek Avrupa ekonomisindeki durgunluklar, biliyorsunuz ABD'de Başkan Bush bu durgunluğu aşmak için 150 milyar dolar para dağıttı. Faizler 5,25'ten 2'lere düştü. Yüzde 60 mertebesinde bir düşüş bu. Niye, bir durgunluk söz konusu. Türkiye, böyle bir ortamda bugün içinde bulunduğumuz maalesef problemlerle karşı karşıya kaldı. Bunlarla birlikte yabancı doğrudan sermayenin Türkiye'ye gelişinde bir kararsızlık başladı.
Soru: Çıkış da var mı?
Çağlayan: Çıkış sıcak portföyde, doğrudan sermayede yok. Yatırım çünkü öyle kısa vadeli gelip çıkamaz. Onlar para hareketi, sermaye hareketi. Ben onlardan bahsetmiyorum. Benim bahsettiğim Türkiye'ye yatırım için gelecek olan yabancı doğrudan sermayede şu anda "acaba"lar var. Onlar Türkiye'nin siyasi istikrarına geldiler ve serbest piyasa ve liberal ekonominin kurallarını uygulayan bir hükümet olduğu için geldiler. Olmazsa yine gelmezler. Tek başına siyasi istikrar da yetmez. Ekonomik mantalitenin koymuş olduğu şartlar da önemlidir. Bunların hepsini alt alta koyduğumuzda, evet sıkıntının birincisi dışarıdaki ekonomik menfi gelişmelerdir, Türkiye'nin de bir dünya ülkesi olması, ihracatıyla ve gerek ithalatıyla. İkinci olarak içerideki bu sıkıntı.Üçüncüsü de faizlerin yükselmesidir.
Soru: Ne kadar Türkiye'nin faizlerin yükselmesindeki kaybı?
Çağlayan: Ben onu bilmem. O konuda bir rakam getirirsek yanlış bir yorum olur. Çünkü bu çok göreceli bir uygulamadır, bugün böyledir, yarın değişir. Faizlerin yüksek olduğu ortamlarda insanlar tüketim taleplerini ertelemeye başlarlar. İster istemez ilk sıkıntısı da bunun esnafta ortaya çıkar.
Soru: Pek çok çevre "Türkiye'de kriz var ve krizin ilk vurduğu kesim de esnaf" yorumunu yapıyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Çağlayan: Yani kriz kelimesi çok yanlış bir kelime. Ben kesinlikle kriz kelimesine katılmıyorum. Krizin insan vücudunda çok önemli hasarlar getireceği aşikardır. Baş ağrısına kalkıp "kriz" demek doğru olmaz. Bugün siyasi istikrar konusunda şüphelerin sıkıntıların olduğu, diğer taraftan faizlerin yüksek olduğu ortamda insanlar alış-veriş yapmazlar. Elbise almazlar, ayakkabı almazlar, yiyecek içeceklerini kısarlar, ev ve araba almazlar. Bu yüzden ekonomi süratle durgunluğa gider. Girdiği zaman da ilk tokadı esnaf kesimi yer.
Soru: Şu anda esnaf tokat yemiş durumda mı?
Çağlayan: Berberdir, kasaptır, manavdır, küçük tadilatçıdır bunlar. Esnaf kesimindeki sıkıntılar bir değişim ve gelişimle ortaya çıkmıştır. 5 yıl öncesinde Türkiye'de ikinci el otomobiller satılırdı. Bu insanlar da giderler atölyelerde tamirat yaptırırlardı. Bugün Türkiye otomobil üretimi ve satışında çok önemli bir merhale kat etmiş durumda. Satılan bu otomobillerin yüzde yüzü 2 yıldan başlayan ücretsiz bakım garantisine sahipler, yedi yıla kadar gidiyor bu. Böyle bir ortamda oto sanatkarlarının iş yapması mümkün değildir. Bugün 249 YTL'ye 8-10 taksit gülmek ve kravat dahil elbise satıldığı bir ortamda bir 300 YTL'ye elbise dikmesi mümkün değildir.
Soru: Bu durum işsizliği de körüklüyor.
Çağlayan: Her şeyi körükler. Bakın bugün kuraklık olması ve çiftçinin sıkıntıya girmesi de ister istemez esnaf kesimini etkiler. Çiftinin elinde para olacak ki, gidip esnaftan alış-verişini yapsın. Burada bütün mesele şu: Türkiye önü açık bir ülke. Ben bunu 27 yıl sanayicilik yapmış bir insan olarak söylüyorum. Ayrıca Türkiye ekonomik anlamda çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Gerek turizmde, gerek sanayide, gerek ticari potansiyelinde. Biz bunları tek tek görüp, tek tek fotoğraflıyoruz. Trük müteşebbisi dünya ile tanışmış, dünya ile kucaklaşmış. 2008 yılında 125 milyar dolarlık ihracat hedefimizi Haziran ayında yakaladık, biliyorsunuz. 124 milyar dolarlık rakam yakaladık. Bu tablo içinde biz uygun ortamı, uygun iklimi yakalarsak, inşallah çok kısa süre içinde daha iyi yerlere gelir. Yargı, tabii ki yargıya karşı saygımız sonsuzdur, en önemli temel unsurlarımızdan biridir, yargının bağımsızlığı son derece önemlidir, inanıyorum ki Türkiye için en doğru karar verilir.
Soru: Peki bir kapatma kararı Türk ekonomisini ve sanayisini nasıl etkiler?
Çağlayan: Ben olumsuz bir şey olmayacağı kanaatindeyim. Ben hukukla ilgili bir konuda şunu söylüyorum: Benim temennim inşallah Türkiye için en doğru şey neyse onun olacağıdır.
Soru: Siz Türk ekonomisinin ayaklarının sağlam bastığını söylüyorsunuz. Olumsuz bir durumda ciddi bir kriz çıkar mı?
Çağlayan: Olmaz, hayır. Bakınız niye olmaz. 2001'de kriz olduğunda bir kere koalisyon hükümetleri vardı. Koalisyon ortakları arasında da sorun bulunuyordu hatırlarsanız. Dışarıdan bakan getirilmek zorunda kalınmıştı. Diğer taraftan 2001 yılındaki Türkiye'nin borç yapısı ile bugünkü borç yapısı birbirinden çok farklı. 2001 yılındaki Merkez Bankası'ndaki stokla bugünkü stok çok farklı. Bugün kamunun net iç ve dış borcunun Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranı yüzde 30'un altındadır. Avrupa Birliği kriterleri yüzde 60'dır. Diğer taraftan bugün Türkiye'nin bütçe açığı Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 1,5'inin altındadır. Mastrich kriterleri yüzde 3'tür. Bütçe açığınız fazla değilse, borcunuzun Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranı çok düşükse, ekonomik anlamda bir stabilite sağlamışsanız ve Merkez Bankası'nda da 75 milyar dolarlık bir döviz rezerviniz varsa niye kriz çıksın?
Soru: Zaman içinde ortaya çıkabilecak siyasetteki bilirsizlikler bir sıkıntı ortaya çıkartmaz mı?
Çağlayan: Sıkıntı ayrı, kriz ayrı. Kriz kelimesi bana göre çöpe atılmıştır. Bu konuda aksini söyleyecek kim varsa da tartışmaya hazırım. Bugün saniyede Cumhuriyet tarihinin çok önemli bir çalışmasını yapıyoruz. Ben yıllarda Sanayi Odası Başkanı olarak bunu çok istedim. Şimdi sanayi envanteri çalışması yapıyoruz. Türkiye'nin neresinde ne kadar sanayi tesisi var, ne üretiyor, ne kadar insan çalıştırıyor, bunların karlılığı ne kadardır, aktif pasif dengesi nedir, hepsini tek tek şu anda inceliyoruz. Ondan sonra sanayi stratejisini bu YILIN Eylül sonuna kadar bitireceğiz, Sanayi envanteri ve sanayi stratejisi, Cumhuriyet Tarihi'nin ilk çalışmasıdır. Bu bittikten sonra hangi sektörü nerede ve nasıl destekleyeceğimizi Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nda belirleyeceğiz. Yeni bir teşvik sistemi ortaya çıkaracağız. Bu yıl sonuna kadar Türkiye ilk olarak bir sanayi envanteri ve sanayi stratejisini belirleyecek. İlk defa sanayi bilgi sistemine sahip olacak. Bu canlı bir ortam olacak ve bunun üzerine yeni bir teşvik sistemi getireceğiz. Yeni teşvik sistemi sektörel, bölgesel ve proje bazında olacak.
Soru: Tabii Hükümet'in ömrü vefa ederse…
Çağlayan: Hükümet'in ömrü yeter.