BURSA (İHA) - İnegöl’e bağlı Sulhiye köyünde toplanan Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya, Rüştiye, Yeniköy, İhsaniye, Kınık ve Özlüce köyleri ile Kurşunlu beldesi sakinlerinin eylemine Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Başkanı Murat Demir, DOĞADER Genel Sekreteri Caner Gökbayrak, dernek üyeleri, İnegöl Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği yönetimi ve İnegöl Müteahhitler Derneği Başkanı Fahrettin Baykan da destek verdi. Kadın ve çocukların da katıldığı eylemde köylüler, ellerindeki döviz ve pankartlarla Karaburun Deresi’ne yürüdüler. Dere kenarında köylüler adına basın açıklaması yapan Sulhiye Köyü Muhtarı Kerem Ay, insanı, doğayı susuz bırakmanın ölüme terk etmekten farklı olmadığını belirterek, "Bizler İnegöl'ün Karaburun Deresi’nden can bulan köylerden geliyoruz. Burada toplanmamızın nedeni, yüzyıllardır bize yaşam veren Karaburun Deresi’nin suyunu almak isteyen Tüfekçikonağı Hidroelektrik Santrali’ne karşı başlattığımız mücadeleyi Türkiye'ye duyurmaktır. Karaburun Deresi suyunun Tüfekçikonak köyünde yapılması planlanan hidroelektrik santrale taşımak için çalışma başlatıldığını çok yakın bir zaman önce öğrenmiş bulunuyoruz. Karaburun Deresi suyu ile can bulan bizler, Sulhiye, Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya, Rüştiye, Yeniköy, İhsaniye, Kınık ve Özlüce köyleri ile Kurşunlu beldesinden geliyoruz. Bizler yüzyıllardır bu topraklarda yaşadık. Ekmeğimizi, aşımızı, Karaburun Deresi ile suladığımız bu topraktan çıkardık. Karaburun Deresi’nin suyu ile beslenen kaynak suyunu içtik. Vergimizi ödedik, vatan savunması için oğullarımızı askere gönderdik ama vatan saydığımız kendi köyümüzde susuz kalmakla karşı karşıya bırakıldık. Devletimizin yetkili kurumları ilgili bakanlıları canımız olan suyumuzu alırken bize dahi sorma gereği duymadılar. 2010 yılında yapıldığını öğrendiğimiz Tüfekçikonak Hidroelektrik Santrali, Boğakaya, Bıçkıdere ve Karaburun Regülatörü projesi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından Tüfekçikonak Hidroelektrik Üretim A.Ş. adlı şirkete lisans verdiğini öğrendik. Bursa Valiliği, İl Çevre Orman Müdürlüğü tarafından aynı yıl ÇED gerekli değildir kararı verildiğini öğrendik. ÇED Çevre Etki Değerlendirme Raporu yani çevre zararını araştıran bir rapor olduğunu öğrendik. Ormanla kaplı vadimizi ve Karaburun dere yatağını susuz bırakacak bir proje için devletin yetkili kurumu tarafından ÇED gerekli değildir kararı nasıl verilebildiğini anlamamız mümkün değildir. Bu proje gerçekleştirilse Karaburun Deresi’nden akan suyla can bulan dokuz köy ve bir beldede yaşayan binlerce insan susuz kalacaktır. Su yalnızca insanların değil, yaşayan her türlü canlının hakkıdır. Karaburun Deresi çevresindeki ormanlık alanda yaşam süren binlerce canlı da susuz kalacaktır. İnsanı, doğayı susuz bırakmak, ölüme terk etmekten farklı değildir. Susuz bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılan köylerin muhtarları olarak, tüm bu kaygılarımızı devletin yetkili kurumlarına anlatmak için itiraz dilekçemizi bu hafta içinde Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne verdik. İtirazımız kabul edilmezse, susuz kalmamız devletin yetkili organları tarafından önemsenmezse mücadelemizi mahkeme önünde dava açarak yürüteceğimizi burada dosta düşmana ilan ediyoruz" dedi.
DOĞADER Genel Sekreteri Caner Gökbayrak ise, "Proje 2010 yılında başlatılmış ancak köylülerin bu projeden haberi yok. Karaburun Deresi’nin suyu, 2 kilometre uzaklıkta yapımına başlanan HES projesine taşınacak. Taşınması ile birlikte köylünün içme suyu da kalmayacak. Suyun olmadığı yerde yaşam olmayacağı için köylülerin yok olması anlamına geliyor. Bizde DOĞADER olarak bunun böyle odluğunu öğrendiğimizde bilgi alma dilekçeleri gönderdik ve aldık. Bugün yapmış olduğumuz mücadeleyi başlatmadır. DOĞADER olarak tüm çevre sorunlarında var olduğumuz gibi suyun satılamaz olduğunu yetkili kurumlara bildirmek için mücadele içerisindeyiz. Su bir yaşamdır. HES’i elektrik üretmek için yapmıyorsunuz. Hidroelektrik santrali yapan, kiraladığı derenin suyuna da sahip oluyor. Sorun aslında burada. Yani HES yapanlar suya sahip olduğu için su sorunu ortaya çıkıyor. Aslında biraz da suya sahip olmak için yapıyorlar" diye konuştu.
Ellerinde hazır şişe suyuyla tepki gösteren köylüler, "Bu suyla yemek yapılır mı? Çeşmeden sularımız akmıyor. Nasıl yıkanacağız? Köyümüzde su istiyoruz. Suyumuzu ellemeyin. Şişe suyla ne yemek olur ne de yıkanılır. Herkesin suyunun akması lazım. Susuz olmuyor. Suyumuzu kesmesinler. Susuz, memleket olmuyor" dediler.