Ateşkesin ardından, öldürülme riski olduğundan daha önce mümkün olduğunca dışarı çıkmayan Gazze'deki Filistinliler, İsrail'in ne yaptığını daha iyi görmek için mahallelerinde dolaştılar.
İnsanlar, İsrail'in yıktığı apartmanlardan kalan büyük beton yığınlarını görmek için duruyordu. Bazı yerlerde enkaz sokakları tıkamıştı. Buldozer operatörleri fazla mesai yaptı. Buldukları hiçbir şey aslında şaşırtıcı değildi. Neler olduğu uzun uzun televizyonlarda gösterilmişti. Ancak insanlar yaşananları kendi gözleriyle görmek istiyordu.
Gazze'deki Han Yunus'ta, İsrail'n hedef aldığı tünellerde öldürdüğü dokuz savaşçının cenazelerine gittim.
İsrailli siyasetçiler ve komutanlar, Gazze'de Hamas ve diğer daha küçük örgütler tarafından yönetilen, kendi ifadeleriyle "terör altyapısına" ağır hasar verdiklerini iddia ediyor. Binalardaki hasar açıkça görülebiliyor. Yeraltındaki askeri tesisleri göremedim, ancak burada konuşulanlara bakılırsa Hamas, mensuplarının yeraltında güvende olduklarını düşünürken, İsrail tarafından öldürülebilmesi karşısında şoke oldu.
Gazze'deki silahlı gruplar arasındaki moral ise bir başka mesele. Moraller sağlam, hatta 11 günlük savaşla daha da artmış gibi görünüyor.
Han Yunus'taki yaşam cenazeler için durdu. Birkaç bin erkek bir spor sahasında namaz kıldı ve Filistin bayrağına sarılı cenazeleri taşıyan sedyeleri takip etti. Mezarlığa gidene kadar da slogan attılar.
İsrail de Hamas da zafer ilan etti.
İsrailli liderler, yıkılan binaları, hedef alınan Hamas komutanlarını ve mensuplarını ve Demir Kubbe füze savunma sisteminin kayda değer başarısını sıraladılar.
Hamas ise zaferi hayatta kalmasıyla tanımlıyor. Gazze'deki lideri Yayha Sinwar, ateşkesten bir gün sonra saklandığı yerden zafer kazanmış gibi çıktı. Ancak Hamas, siyasi tabloya da memnuniyetle bakabilir.
Hamas sloganları, Gazze'den yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta, Kudüs'teki El Aksa Camii'nde atıldı. Hamas Filistinliler'e, Kudüs'teki hakları için savaşmaya ve bedel ödemeye hazır olduğu mesajını verdi. İsrailliler Kudüs'ü ebedi ve bölünmez başkantleri olarak görüyor. Filistinlilerin ise başka düşünceleri var.
Filistin lideri Mahmud Abbas, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Filistin Yönetimi başkanlığı üzerinden uluslararası alanda halkının sesi olarak tanınıyor. Filistin Yönetimi işgal altındaki toprakların bir kısmını yönetiliyor ve şu anda can çekişen 1990'lardaki Oslo Anlaşmaları'nda bir hükümet ya da bağımsız bir devlete evrilmesi öngörülmüştü.
Ancak Filistinliler, başkanlarının perfomansından hiç hoşnut değil. Kaybetmesi beklenen Mayıs'taki seçimleri iptal etti. Filistinliler 2006'dan bu yana başkanlık veya meclis seçimlerinde oy kullanmadı.
Buna karşılık, Hamas'ın Kudüs için ölene kadar savaşacağı yönündeki basit mesajı, bağımsız devletleri için istedikleri, işgal altındaki topraklarda, uluslararası hukuka aykırı Yahudi yerleşimlerinin inşasını durdurmak bir yana yavaşlatmayı bile başaramayan Abbas'a bakan Filistinliler'de karşılık buldu.
İsrail'de de Başbakan Benyamin Netanyahu, Hamas'la girişilen 11 günlük çatışmasından önce yürüttüğü siyaseten hayatta kalma mücadelesine geri dönecek.
Netanyahu, o kadar ciddi yolsuzluk iddialarıyla yargılanıyor ki, selefi Ehud Olmert gibi hapse girebilir. Hamas'ın Kudüs'e roket atarak çatışmayı büyük ölçüde yükselttiği 10 Mayıs'ta Netanyahu, koltuğunu kaybetmeye yakındı.
Son iki yıldaki dördüncü sonuç alınamayan seçimin ardından, görevini vekaleten yürütüyordu. Netanyahu, bir ay uğraşmasına karşın, parlamentoda koalisyon hükümeti kurmak için gereken 61 oyu bir araya getiremedi.
Sıra başlıca rakibi Yair Lapid'e gelmişti ve hükümet kuraca çoğunluğa ulaştığını açıklamasına günler, hatta saatler kalmış gibi görünüyordu. Hala bu oyları toplaması için zamanı vara ama beşinci genel seçim daha büyük bir olasılık.
İsrail ayrıca, Yahudi çoğunluk ve nüfusun yüzde 20'sini oluşturan Filistinli Arap azınlık arasındaki birlikte yaşamın çöküşüyle uğraşmak zorunda.
Netanyahu'nun kutuplaştırıcı söylemleri ve aşırılık yanlısı Yahudi milliyetçileri kucaklaması, zaten ötü olan durumu iyice kötüleştirdi.
İsrail ve Hamas arasında daha önce yaşanan çatışmalarda olduğu gibi, ateşkes sadece bir duraklama. Sorun çözülmesi bir yana, dondurulmadı bile. Ateşkes, bir krizle sınanana kadar sürecek. Bu Gazze'ye atılan bir roket ya da İsrail Polisi'nin Kudüs'te Filistinlilere yönelik şiddeti olabilir.
Ya da işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Şeyh Cerrah'ta, Yahudi yerleşimciler tarafından Filistinliler'in evlerinden çıkartılması için açılan dava. Evlerinden çıkartılan Filistinli ailelerin yerine daha fazla Yahudi yerleşimcinin konulması, Kudüs'teki şiddetin başlıca nedenlerinden biriydi.
Davadaki karar, durumu sakinleştirmek için ertelendi. Ancak dava düşürülmedi ve en nihayetinde bir karar verilecek. İsrail'deki hukuki sürecin takvimi, ateşkesin ilk büyük sınavı olabilir.