Yaşamlarını İzmir'de sürdüren Blöchlinger çifti, "hayır" oyu kullanmalarının gerekçesini açıkladı. İsviçre'nin, bütün kültürlere kapılarını açan bir ülke olduğunu belirten Marcus Blöchlinger, İsviçre'de minare sayısının gün geçtikçe arttığını, bunun da insanlarda korkuya neden olduğunu ifade etti.
Blöchlinger, "İsviçre'de çoğu insan İslamiyet'i bilmiyor, gerçekten Müslümanları tanımıyor. O yüzden çok minare yapılması İsviçrelilere aykırı geliyor. İç çatışmalardan korktuğu için ülke, bu konuda çekimser kalıyor" dedi.
İsviçre'nin turizm ülkesi ve dünyanın her yerinden ziyaretçi çeken bir kayak merkezi olduğunu vurgulayan Marcus Blöchlinger, ülkede yaşayanların "turizm ülkesi" imajına zarar gelmesini istemediğini belirtirken, ülkede, İslamiyete inanan sadece Türklerin yaşamadığı, Arap ülkelerinden de yaşamını İsviçre'de sürdüren çok kişi bulunduğuna işaretle şöyle dedi:
"İsviçre dağ köyleriyle ünlü bir yer. Küçücük bir köyde, birçok farklı kültürün yaptırdığı birden fazla minare insanları korkutuyor, gelenlerde de burası 'Müslüman ülkesi mi?' diye bir düşünce oluşturabilir. Turistlerin yanlış anlamaması gerekir. İsviçre inanç özgürlüğünü yaşatan bir ülke. Katoliğine de Protestanına da Müslümanına da kapılarını açmış bir yer. Ben olayı turizm boyutuyla düşünüp 'hayır' oyu kullandım. Sırf o köyde birden fazla Müslüman topluluk var diye hepsi minare inşa ederse, orada İsviçre köyü, İsviçre köylüsü kalmaz."
-ŞEFİKA BLÖCHLİNGER:HAYIR DEDİM-
Uzun yıllar İsviçre'de yaşadıktan sonra İzmir'e dönen Şefika Blöchlinger de, çifte vatandaşlığı bulunduğunu ve referandumda kendisinin de yeni minare yapılması konusunda "hayır" oyu kullandığını söyledi.
Şefika Blöchlinger, "hayır"ın gerekçesini, İsviçre'deki yaşamına değinerek açıkladı. İsviçre köylerinde yaşayan bazı Müslüman toplulukların, geçmiş dönemlerin alışkanlıklarını devam ettirdiklerini, bunlardan İsviçreli vatandaşlardan görmediği baskıyı gördüğünü dile getiren Şefika Blöchlinger, şöyle devam etti:
"Herkes özgür düşünüyor ama bu özgür düşünceyi istemeyen çok kesim var. Ben Katolikle evlendiğim için oradaki bazı Müslümanlar beni dışladı. İsviçre toplasanız 7 milyon nüfusu olan bir ülke. Her tarafına minare dikmemek gerekir. Turizm merkezi olduğunu da göz önünde bulundurarak ben de hayır oyu kullandım. Bizim oturduğumuz köyde 2-3 minare, cami var. Çok baskı da olabiliyor. Ama bizim dinimizde baskı yoktur. Yabancı insanları içlerine almıyorlar. Bir köyde 10 tane olmasının minarenin anlamı yok.
Marcus'un annesi koyu Katolik, ama bizim bir dini bayramımızda arayıp kutluyorlar. Orada İslamiyet'in dini bayramlarında İsviçrelilerle bayramlaştım. Orada bulunduğum süre içinde kendi dinimi anlattım ve çok da iyi tepkiler aldım. Evimize de dini farklılıkların getireceği sorunları sokmuyoruz."
Eşinin İslamiyet'e çok saygı duyduğunu, Marcus'un Almanca Kuran-ı Kerim okuduğunu, oğlunun nüfus cüzdanında "İslam" yazdığını belirten Şefika Blöchlinger, şunları anlattı:
"Eşim dinimize çok sıcak bakıyor, hatta sünnet oldu. Kurban Bayramı gelince 'Bu bayram ne keseceğiz' diye bana soruyor. Ben Kuran okurken hiç rahatsız etmiyor, camide ben teravih namazı kılarken dışarıda beni bekliyor. Aynı saygıyı ben de gösteriyorum. Bizim evliliğimizde dini farklılıkların hiçbir olumsuz rolü olmadı. Hatta bizi birbirimize daha da bağladı. Çünkü dinler arasında büyük benzerlikler olduğunu gördük. Birbirimize olan aşkımızı, sevgimizi de dinlerin üstünde tuttuk. Ben İsviçre'de yaşadığım süre içinde Katoliklerden, Marcus'un ailesinden herhangi bir baskı görmedim. Aynı saygıyı farklı toplulukların da birbirine göstermesi gerekli."