HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Kabul edilemez bir tutum"

ANKARA (İHA) - Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker, her türlü ikiyüzlülüğe alerjik bir bünyeye sahip olduğunu belirterek, "Bir an önce tarih verilmesinden ziyade, Avrupa'nın sürekli Türkiye'ye ders vermeye devam etmesi benim için kabul edilemez bir tutumdur" dedi.

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Junker, Senningen Köşkü'nde ortak gerçekleştirdikleri basın toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladılar. Bir gazetecinin Erdoğan'a yönelttiği, "Avrupa başkentlerindeki gezinizden sonra Avrupa'da size 'hoş geldiniz' denildiğini düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruya AK Parti Genel Başkanı, "Gördüğüm hava şüphesiz ki olumlu. Yani Türkiye'nin Helsinki'deki adaylığıyla zaten olumlu bir adım atıldı. Biz şu anda üyelik sürecinin, bir müzakere tarihi verilmesiyle hızlanmasını arzu ediyoruz" yanıtını verdi. Erdoğan sözlerini, "Bunun için de son 18 ay içinde, Anayasa'da 48 önemli madde değişikliği yapılmak suretiyle Kopenhag kriterlerinin gerekleri yerine getirildi. Şu anda uyumda uygulamada bazı eksiklikler var. Bunları da iktidarımızda süratle gidermenin gayreti içerisindeyiz. Hedefimiz Kopenhag'tan arzuladığımız müzakere tarihini alabilmektir" diye sürdürdü.

Erdoğan'ın soruya cevap verdiği sırada, Lüksemburg Başbakanı Juncker de söz alarak, eklemek istediği bir nokta bulunduğunu belirtti. Lüksemburg hükümetinin bu konudaki taahhüdünün şüphe götürmediğini kaydeden Juncker, "Uzlaşıya dayalı 15 ülkenin kararlarının, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda bir yol haritası çizmesini temenni ediyoruz. Bu şekilde halihazırda görebildiğimizden daha açık bir şekilde bir tarih belirlenmesini ümit ediyoruz ve Türk dostumuza bu bakımdan Danimarka Başbakanı ile Kopenhag Zirvesi öncesinde görüşmesini ve bu konuda Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kabul edilebilir bir anlaşmaya varmalarını temenni ettim" diye konuştu.

Bir başka gazetecinin, Türkiye'nin AB'ye girişinde Erdoğan'ın milletvekili olamamasının kendilerine endişe verip vermediği yönündeki soru üzerine Juncker, "Sayın Erdoğan öyle faziletlere sahiptir ki biçimsel bir takım nedenlerle hali hazırda Meclis'te milletvekili olarak bulunamasa bile Türkiye'de seçimleri kazandı" şeklinde konuştu.

Juncker, Erdoğan'ın seçimleri kazanmasının nedeninin 'Türk halkının büyük çoğunluğunun büyük güvenini kazanmış olmasının olduğunu vurgulayan Juncker, yargı alanında bazı uygulamaların, Erdoğan'ı Türkiye'de milletvekili olmasını engellemesinin bir an önce çözümlenmesini ve mecliste hakettiği yeri bulmasını temenni etti. Juncker, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erdoğan'ı Türk seçmenlerin büyük çoğunluğunun temsilcisi ve saygıdeğer bir kişi olarak ağırladım. Tabii ki bir hükümet başkanının Millet Meclisi'nde temsil edilmeyen bir kişiyi ağırlaması pek alışılagelmiş bir şey değildir. Ancak kendisini ağırlamakta hiçbir zorluk çekmediğim gibi bunu büyük bir zevkle ve memnuniyetle yaptım. Resmi bir gerekçe gerekiyor olsaydı, her birimiz geçmişte bir büyükşehir belediye başkanlığı yapmış olduğumuz için kendisini bu sıfatımla ağırlayabilirdim. Gördüğünüz gibi istikbal vaat eden belediye başkanları var."

Juncker, Türkiye'nin diğer aday ülkelerle birlikte eşit muameleye tabi tutulduğunu düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine ise, "Evet" yanıtını verdi. Juncker, diğer aday ülkelerin bütün kriterlere tamamıyla uygunluk arz etmediğini ancak müzakerelerin başlayabildiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Müzakereler buna rağmen başlayabilir ancak Türkiye ile AB arasındaki kriterlerle diğer aday ülkeler arasındaki kriterlerin doldurulması arasında önemli bir fark olduğunu da görmek lazım. Ancak şunu da görmek lazım. Türkiye'de geçtiğimiz aylar içerisinde gösterilen ilerlemenin, önümüzdeki haftalarda da kaydedileceğini göz önünde bulundurarak ve Kıbrıs, NATO-AB ilişkileri gibi konuları göz önünde bulundurularak, AB'nin bir değerlendirmeye varması mümkündür diye düşünüyorum."
"Türkiye'ye bir tarih verilmeyeceği inancına mı sahipsiniz?" sorusu üzerine Juncker, Erdoğan'a böyle bir tarih verileceğini söylemenin kolay olacağını ancak kendisinin bunu dile getirmediğini ifade etti.

Juncker, Türkiye'nin AB üyeliğine daha çok Hristiyan demokrat partilerin karşı çıkmasının ve bu konuda dinsel bir temel oluşup oluşmadığının sorulması üzerine, Hristiyan demokrat partilerin Türkiye ile ilgili olarak belli bir tavrının olmadığını dile getirdi. Kendisinin de Hristiyan Demokrat Parti üyesi olduğuna temas eden Juncker, her şeyden önce diğerlerini seven ve saygı duyan bir zihniyete sahip olduğunu belirtti.

HRİSTİYAN DEMOKRATLARA BAĞLANMAK AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, bir yabancı gazetecinin, bazı AK Partililer'in Avrupa Konseyi Parlamentosu üyesi olduğunu belirterek, bunun güçlü delegasyon olacağı anlamına mı geldiğini sorması ve "AK Parti enternasyonal Hıristiyan demokratlara bir bağlanma talebinde bulunacak mı?" şeklinde ikinci bir soru yöneltmesi üzerine, şunları söyledi:

"Bizim bu dönemde partimize ait 8 milletvekili, muhalefet partisine ait 4 milletvekiliyle toplam 12 milletvekili orada bulunacak. Şu anda bizim bu konuda Hristiyan demokratlarla mı, sosyal demokratlarla mı yoksa liberallerle mi, yeşillerle mi bu konuda verilmiş bir karar yok. Şu anda komisyonların belirlenmesinden sonra da bunun kararını verip ona göre adımımızı atacağız. Daha önce Hristiyan demokratlarla, Türkiye'de parlamentoya giremeyen ANAP müşterek hareket ediyordu. CHP, sanıyorum sosyal demokrat grupla hareket edecek. Biz de değerlendirmeyi yapıp, kararımızı önümüzdeki günlerde vereceğiz."

"TAKVİM AÇISINDAN AÇIKLIK OLMASI GEREKİR" Bir gazetecinin yönelttiği Kopenhag'taki kararı, Helsinki artı olarak açıkladınız. Bu konuda biraz açık konuşur musunuz? Helsinki artı, şartlı bir tarih mi verecek Türkiye'ye, yoksa başka bir sefer Türkiye konusunu ele almak için mi bir tarih olacak" şeklindeki soruya, Lüksemburg Başbakanı Juncker şu karşılığı verdi:

"Sizin önerdiğiniz iki versiyon, 'Helsinki artı'ya tekabül ediyor. Ancak 'Helsinki artı artı' terimini kullandım. Bunun da biraz daha ileri gitmeyi kastettiğini anlıyorum. Kopenhag'ta açık bir referans çerçevesi olmalı ve bu çerçeve Türkiye'ye takvim açısından her türlü taahhüdü vermeli ve Kopenhag'ta ille bir tarih verilmesi gerekmez. Ancak takvim açısından açıklık olması gerekir. Yani bir an önce bir tarih belirleyip, başka bir prosedüre girmeden müzakerelerin ne zaman başlayacağını bilmeden işlerin sürüncemede kalması şeklindeki ikiyüzlülüğe karşıyım ben. Müzakereler ne zaman başlayacaksa o gün başlamalıdır. Beni güldüren bir şey var. Kopenhag'ta 'Helsinki artı artı olmalı' dedik. Burada bir taahhüt olmalıdır ve zaman itibariyle de hem Türkiye hem de AB açısından buna hazırlanma zamanı olmalıdır. Bu 15 ülkenin uzlaşısıyla sağlanmalıdır. Burada taahhüdün açıkça belirtilmesi gerekir. Türkiye'nin Avrupa'daki yeri artık tartışmasız bir konudur. Bu karar alınmıştır, Türkiye bir aday ülkedir. Ciddi olalım, Türkiye halkına saygı gösterelim. Önce 15 ülke olarak kendi aramızda uzlaşıya varalım. Türkiye halkının artık kendisini AB tarafından reddedilmiş olarak görmesine mahal bırakmayalım ve bunu açıkça belirtelim. Tabii ki koşulların yerine getirilmesi gerekir. Kopenhag'ta Türk dostlarımızla birlikte buna bakacağız."

Juncker, bir tarih verildi mi bunun gerçek bir tarih olması gerektiğini belirterek, "Yarın sabah Türkiye ile müzakerelere başlayacağız deyip ondan sonra onlarca yıl bu işi sürüncemede bırakmak ve beklentileri boşa çıkarmak olmaz" diye görüş bildirdi.

"Kopenhag Zirvesi Helsinki'den fazla bir şey olmalıdır" derken birçok şey söylemek istediğini ifade eden Juncker, 'Türkiye AB'nin parçası olmasın' diyen bir perspektifin karşısında olduğunu vurguladı. Kopenhag'tan itibaren yol haritasının 'açık seçik bilinmesi' gerektiğini ifade eden Juncker, Erdoğan'ın reformlara ilişkin açıklamasını değerlendirirken de bunları 'içten ve samimi' bulduğunu kaydetti.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler