Alpaslan Akkuş
İstanbul
3 yıldır sürekli örselendiğini düşünen bir camia, 7 ay önce sopalarla sokak ortasında dövülerek öldürülen gencecik bir çocuk.
Operasyona kurban edildik diyerek adalet isteyen bir kulüp, oğlunun kurban gittiği cinayetin aydınlanması için çabalayan bir anne...
Dünyanın bütün ağır duyguları Kadıköy'de buluştu dün. Acı, umut, hüzün, isyan, heyecan, coşku.
Bir insanın bir ömürde yaşayacağı bütün duygular. Hepsi bir arada.
Önce yürüyüş.
Bağdat Caddesi'ni baştan başa kaplayan büyük yürüyüş. Hangi renge gönül vermiş olursanız olun, üzerine uzun uzun düşünmeyi gerektiren yürüyüş.
Polis rakamlarına göre, 300 binden fazla insan. İçlerinde ulusalcısı da var, solun en uzak ucunda duranı da. Milliyetçisi de orada, liberali de. Zengin fakir, yaşlı genç 300 bin insan, 300 bin dünya görüşü.
Galatasaraylılar var mesela, Beşiktaşlılar. Üstelik o saatlerde Beşiktaş'ın maçı var. Üstüne üstlük Fenerbahçe ve Beşiktaş Ataşehir'de basket maçında rakip. Caddede taraftar yan yana.
'Neden?' diye sormak gerekiyor. Konu hep dönüp dolaşıp şikeye, 'tarla sürmeye' kilitleniyor. Oysa bir kulak verseniz, caddede yürüyenler işin o boyutu ve o alanda verilen cezalarla zerre ilgilenmiyor.
Küme düşmek, kupa hiç birinin umrunda değil. Sadece şunu söylüyorlar: Af değil, adalet arıyoruz. Sanıldığı gibi lige tutunmak değil, aksine "Gerekirse en dipten başlayalım, bu sistemde yer almak istemiyoruz." diyorlar.
O an kulüp 'Takımı ligden çekelim' dese, 4 puan öndeyken bile yüzde 80'i evet diyecek. Yıllardır aynı şeyi söylüyorlar: "Bir senaryo oynanıyor ve biz o filmde oynamak istemiyoruz."
Aziz Yıldırım figürü hep tartışılıyor. Kimine göre asırlık geleneğe leke süren adam, kimine göre yıkılmayan son kalenin komutanı.
Bu konuda herkesin fikri o kadar kemikleşti ki, ne söylense boş. Ama bugün iç çekişme çıkınca gücünü daha iyi algıladığımız bir mekanizmaya karşı duruşu, son düzlükte onu başka bir yere taşıdı. Özellikle de Ali İsmail Korkmaz'ı sahiplendikten sonra.
Korkmaz ailesi Yoğurtçu Parkı'ndaBaşkan arabanın üzerinde bayrak sallayarak yüzbinleri selamladığı saatlerde o Ali İsmail'in annesi de Yoğurtçu Parkı'na ilerliyordu.
Orada Cadde'dekinden daha farklı bir hava vardı.
Coşkunun yerini hüzün ve acı almıştı. Anne Emel Korkmaz alkışlar arasında girdiği parkta 'Alişinin' fotoğrafı ve ölümsüzleşen tezahüratıyla ağırlandı.
Artık tüm ülke sokaklarını çınlatan o besteyi yapan çocuklarla tanıştı, onlara sarıldı, onlarla dertleşti. Cadde'deki isyan, parkta gözyaşlarına karıştı. Ali İsmail ve Fenerbahçe tezahürattan sonra ilk kez bu kadar iç içe geçti, ete kemiğe büründü.
Emel Hanım'la birlikte, baba Şahap Bey; yine Gezi Parkı eylemlerinde başından vurulan ve aylardır uyutulan Berkin Elvan'ın babası da oradaydı. Dünyanın bütün duyguları Kadıköy'de toplandı dün. Ali İsmail'in acısı Berkin Elvan'ın umuduna karıştı.
Sonra Cadde'de yürüyenler parkta toplananlarla statta buluştu. Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi 50 bin kişilik korodan dinledi oğullarına yakılan ağıdı.
Maç da tam günün ruhuna uygun geçti. Gergin, karmaşık; gitti geldi ve sonunda kazandı Fenerbahçe. Son düdük çaldı, stat boşalmadı. Cadde'yi, parkı dolduran o ses daha gür yankılandı Papazın Çayırı'nda.
Emel Korkmaz dayanamadı, eşlik etti sonunda taraftara, bir ağızdan selam gönderdiler. '19 yaşında özgür dünyayı düşlerken' yitirdikleri evlada. Öptüğü çubuklu formaya sarıldılar. Ağladılar.
Çıkarılacak derslerSonra herkes kendine göre bir anlam çıkardı günden. Fenerbahçelileri, Ali İsmail Korkmaz figürünü şike davasına alet etmekle suçlayanlar oldu mesela. Ya da Aziz Yıldırım'ı taraftarın arkasına saklanmakla itham edenler.
Oysa bugün düşünülmesi gereken bunlar değil, Cadde'deki yürüyüşten nasıl ders çıkarılacağıdır.
O ders şudur: Futbola siyaset karışmayacaksa eğer önce siyasiler çeksin elini. İki aydır 'paralel' ilan edilen yargının yıllardır yaktığı canlara empati yapılsın biraz. Adalet sağlansın, sonra yine kim ne ceza alırsa alsın. Eğer suçluysa çubuklular, gerekirse amatör ligden başlasın. Sistemin devamı için, daha fazla decoder için kimse kollanmasın.
İnsan hayatı söz konusuysa renk ayrımı yapılmasın, o rekabet sahada kalsın. Gençler özgür dünya düşleyebilsin, sopalarla öldürülmesin. Başka Ali İsmail'ler olmasın, Burak Yıldırım'lar sokak ortasında bıçaklanmasın. Emel Korkmaz'ın gözündeki hüzün başka annelerin gözüne çökmesin.
Aziz Yıldırım iktidarı eleştirirken, kendi tribününe iktidarla aynı hatalarla yaklaşmasın. O tribündekiler başka hesaplara girmesin.
Temizleneceksek eğer bu TOMA suyuyla olmasın. Herkes kendi kapısının önünü süpürsün. Yani Ali İsmail'ler 'korkmasın', başka analar ağlamasın.