HABER

Kanserde erken teşhis hayat kurtarıyor

Kocaeli'nin Gebze İlçesi'nde bulunan Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) Onkolojik Bilimler Bölümü'nden Prof. Dr. Necdet Üskent, kansere karşı kesin koruma sağlayan ve direkt koruyan bir aşının olmadığını belirterek, ancak kanser türlerine göre bazı korunma yöntemleri olduğunu söyledi.

Kanserde erken teşhis hayat kurtarıyor

ASM Onkolojik Bilimler Bölümü'nden Prof Dr. Necdet Üskent, kanserde erken teşhisin hayat kurtardığını ve kanser türlerinden korunmak için bazı yöntemlerin olduğunu belirterek, "Sigara içiminin durdurulması, düzenli ve kalorisiz beslenme şekli, aktivitenin artırılması, vücut ağırlığının ayarlanması ve düzenli olarak meme muayenesi, özellikle 40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi çektirilmesi, meme kanserinden korunmada çok önemlidir. Ailede meme kanserli bir yakının bulunması, meme kanseri riskini artırır. Ayrıca meme kanseri için, hiç doğum yapmamış kadınlar, geç doğum yapmış kadınlar, ilk adetini 12 yaş ve altında gören, menopoza geç giren yani üretkenlik süresi uzun olan kadınlar risk grubundadır. Sigara içmeye son vermek ve sigara içilen ortamlardan uzak durmak ise, akciğer kanserinde en önemli korunma yolu olarak kabul edilir. Yapılan epidemik çalışmalar ise, yüksek kalsiyum içeren diyetlerin, kolon riskini azalttığını göstermiştir.

Ayrıca lifli gıdalar tüketmek, sebze ve meyve yönünden zengin beslenmek de riski düşürmektedir. Romatizma tedavisinde kullanılan COX-2 inhibitörlerinin, kalın bağırsakta yer alan polipleri azalttığı yönündeki çalışmalar da halen sürdürülüyor. Prostat kanserinde de, beslenme ve sigara içmenin yanında yaş da çok önemli bir faktör. Bu nedenle 50 yaşından sonra tarama testlerinden faydalanmak gerekir. Ailesinde prostat kanseri olanlar ise, bu testlere daha erken yaşlarda başlamaları gerekmektedir" dedi.

Kansere karşı kesin koruma sağlayan ve kanserden direkt koruyan bir aşının olmadığını da ifade eden Prof. Dr. Necdet Üskent, "Ancak Hepatit B aşısı gibi endirekt koruyan aşılar var. Bu aşı karaciğeri hepatitten koruduğu gibi, Hepatit B virüsünün ileride kansere yol açmasını da engelleyebiliyor. Bu yüzden hepatit aşısı, bugün kansere karşı koruyucu bir aşı olarak kabul edilebilir. Kadınlarda, rahim ağzı kanserine yol açan, en önemli virüs olan HPV virüsüne karşı da bir aşı geliştirildi. Yakında üretime geçecek olan bu aşının, rahim ağzı kanserini önlemede önemli bir aşama oluşturacağı düşünülüyor. Ayrıca, gastrik kanserlerin önlenmesi için, Helicobacter Pylori (HP) aşıları da geliştirilmiştir. Bunun dışında, HP'nin antibiyotikle ortadan kaldırılması da, mide kanserlerini önlemede önemli bir araçtır" diye konuştu.

Erken teşhisin, pek çok kanser türünde hayat kurtarıcı bir rol üstlendiğini de vurgulayan Üskent, "Erken teşhis amacıyla, birçok kanser türünde kanser taramaları önem kazanıyor. Özellikle meme, rahim, kolon ve cilt kanserlerinde, erken evrede yapılan teşhis, adeta yaşam kurtarıyor. Meme kanserinin erken tanısında kullanılan en önemli yöntem ise mamografidir. 50 yaşın üstünde yapılan yıllık mamografi ve kendi kendini muayene yöntemiyle, ölüm oranlarının yüzde 20-30 arasında azaldığını gösteren birçok çalışma var. Eğer, ailede çok genç yaşlarda meme kanseri görülmüş ise, mamografik taramalar, ultrason desteğinde 30-35 yaşlara kaydırılabilir" dedi.

"TÜM KADINLAR CİNSEL YAŞAMA BAŞLADIKLARI YAŞTAN İTİBAREN HER YIL PAP SMEAR TESTİNE TABİ OLMALIDIR"

Prof. Dr. Necdet Üskent, bütün kadınların cinsel yaşama başladıkları yaştan itibaren, her yıl Pap Smear testine tabi olması gerektiğini kaydederek, "Cinsel yaşamın başlamasıyla, Human Papilloma Virus (HPV) enfeksiyonu riski de artmaktadır. HPV, serviks kanserinde bugün bilinen en önemli etiolojik faktördür. Yaklaşık 30 yaşına kadar üst üste 3 normal test geçirenlerde taramalar, her 2-3 yılda bire azaltılabilir. Taramalar 70 yaşında sonlandırılır. HPV için aşı çalışmaları da başlatılmıştır. Kolay, ucuz ve ağrısız olması nedeniyle en çok uygulanan tarama testidir" şeklinde konuştu.

ASM Onkolojik Bilimler Bölümü'nden Prof. Dr. Necdet Üskent, diğer kanser türlerindeki korunma yöntemlerini de kısaca şöyle özetledi:

"Kolorektal kanser taramalarında, büyük abdestte gizli kan saptanması en ucuz ve kolay bir yöntemdir. Yılda bir kez yapılan bu test ile, koleraktal kanser ölüm oranlarında yüzde 30 azalma sağlandığı gösterilmiştir. Ancak yanlış pozitivitesi yüksektir. Büyük abdestte gizli kanı pozitif olan olguların, ancak yüzde 2-10'unda kanser saptanır. Yüzde 20-30'unda ise iyi huylu polipler bulunur. Bu nedenle pozitif çıkan testler, kolonoskopi girişimlerini gereksiz olarak arttırsa da, mortaliteyi azaltıcı etkileri gözlenmiştir. Normal bireylerde ve 50 yaş üstündekilerde her 3-5 yılda bir kolonoskopi yapılması önerilir. Prostat kanseri için ise, en sık önerilen tarama testleri, Prostat Spesifik Antijen (PSA) ve rektal muayenedir. PSA'nın kolay uygulanabilir bir test olması nedeniyle, ABD ve Avrupa'da, prostat kanserini, yılda en fazla teşhis edilen kanser sırasına yükseltmiştir. Ancak erken tanının, ölüm oranları üzerine olumlu bir etkisi olmamıştır.

PSA ölçümleriyle henüz hastalık belirtisi göstermeyen pek çok prostat kanserine erken tanı konması mümkündür. Ancak bunların birçoğu sağlığı gerçek olarak tehdit etmeden çok yavaş seyredecek ve tedavi gerektirmeyecektir. Agresif seyredenlerin çoğunun tanı konduğunda iyileşme şansı yoktur. Bu nedenle bazı otoriteler, prostat kanseri taramalarına karşı çıkmakta, klinik olarak önemsenmeyecek ve belirti vermeyen, yavaş seyirli kanserlerin teşhisinin morbidite ve gereksiz tedavi nedeniyle mortaliteyi arttırdığını ileri sürmektedirler. Over kanseri için ileri sürülen tarama testleri, pelvik muayene, transvajinal ultrason ve serum Ca-125 testleridir. Pelvik muayene over kanserinden ölüm oranlarını azaltacak kadar duyarlı bir test değildir. Transvajinal ultrason ve Ca-125 testleriyle yapılan bilimsel çalışmalar ise henüz sonlanmamıştır. Akciğer kanseri taramasında da, akciğer filmi, bilgisayarlı tomografi ve balgam sitolojisi erken tanı amaçlı kullanılmıştır. Spiral BT'ler, tanıyı daha erken evrelere getirmekle birlikte, yanlış pozitif bulgular nedeniyle sağkalım üzerine etkileri tartışmalıdır. Mide kanserlerinde ve lenfomalarında, Helicobacter Pylori ve Helicobacter Felis bakterilerine yönelik olarak yapılan tedavinin, kanser gelişimini önlediği bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Japonya gibi, mide kanseri insidansı çok yüksek olan ülkelerde ise, Gastroduodenoskopik taramalar ile kanser sadece cerrahiyle tedavi edilebiliyor ve çok erken evrede yakalanabilmektedir. Reflü özafajitler sonucu gelişen Barrett Özafagusunun erken saptanması ve tedavisi, özafagus kanserlerinin en azından bir kısmının gelişmesini engelleyecektir."

En Çok Aranan Haberler