BİZE ULAŞIN
Karboksiterapi uygulanan haliyle gelişimi son dönemde tamamlanmış bir metotdur. Güvenilir bir uygulama olup yan etkisi minimum düzeydedir.
Bu tarz uygulamadan öncede tıbbın çeşitli alanlarında tedavi ve yardımcı amaçlar için CO2 uzun yıllardır kullanılmaktadır.
Gaz halindeki CO2 ‘in tedavi amacıyla kullanılmasının kökeni 30'lu yıllara Fransa'daki Royat kaplıcalarına kadar dayanır. 1994 yılına kadar 20.000 damar hastası tedavi edilmiştir. Bu kadar yüksek hasta sayısı sadece tedavinin etkinliğini değil aynı zamanda metodun güvenirliliğini de açık bir biçimde göstermektedir.
Bu metodla ; daha çok bölgesel yağ birikimi olan veya sellülitli alanlara CO2 gazının derialtına enjekte edilmektedir.Aslında kullanım alanı sadece bununla sınırlı değildir, ayrıca bacak ve karın duvarında rastladığımız fazla kilo alıp vermeyle veya gebelik sonrası görülen çatlakların tedavisinde de kullanılır.
Bir başka faydalandığımız alansa cildin regenerasyonu yani yenilenmesidir. Sedef hastalığı lezyonları için yapılan uygulamalarda sonuçlar memnunluk verici düzeydedir.
Karboksiterapi uygulaması rahatsızlık verici bir metod değildir. Çok ince iğne uçlarıyla deri altı alana CO2 gazı zerkedilir.Bu noktadan CO2 çevre dokuya kolayca yayılır.Hasta uygulama esnasında ciddi bir acı hissetmez , biraz ağırlık hissi ve sonrasında karıncalanma gibi tariflenebilir duyumlardır.
CO2 in etkisi ; direkt olarak yağ hücrelerini yıkıma uğratır, ayrıca kılcal damarlarda vazodilatasyon yaparak uygulama yapılan alanda daha güçlü dolaşıma sebep olur.sonuç olarak yağ hücrelerinde azalma ve beraberinde daha sıkı ve yenilenmiş bir doku ortaya çıkar.
Karboksiterapinin herhangi bir yan etkisi yoktur .Yüksek dozlarda verildiğinde bile toksik etkisi görülmemiştir.
Ortalama olarak 15 – 20 seanslık kürler tavsiye edilmektedir. Etkiler 5.seansdan itibaren kendini gösterir. 8-10.seanslarda cildin sıkılaşmaya başladığını farkedersiniz. Tedavi sonrası cildiniz daha gergin ve sellülitten arınmış olacaktır.
Yazı: Atilla Okcal
