İSTANBUL (İHA) - Uluslararası ilişkiler uzmanı Danimarkalı Prof. Dr. Georg Sorensen, 2006 yılının Ocak ayından itibaren "Dinler çatışması mı yaşanıyor?" sorusunu dünya gündemine taşıyan karikatür krizinin köklerinin dinde değil, Danimarkalılar'ın liberalizm anlayışında aranması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Georg Sorensen, İstanbul'da bir sempozyumda yaptığı "Liberal Karikatürler: Liberal Dünya Düzeninin Yarışan Değerleri" başlıklı konuşmanın ardından İHA'ya açıklamalarda bulundu. Sorensen, "Liberalizmi çok odalı bir eve benzetebilirsiniz. İslam'daki mezheplerde olduğu gibi, liberalizmde de pek çok yorum ve özen gösterilen değerler vardır" dedi.
Sorensen, "Bir kısım liberal, ifade özgürlüğünü sınırsız bir hak olarak görüyor, diğerlerinin de bunu 'dokunulmaz bir hak' olarak algılamasını istiyor. Ancak diğer taraftan, liberalizmin hoşgörü ve diğerlerine saygı gibi başka değerleri de var. Pek çok durumda, bu değerlerin çakıştığını görürsünüz. Hem ifade özgürlüğü, hem de başkalarına karşı saygı ve hoşgörü istenir. Bu, liberalizmde ender rastlanan bir durum değildir. Liberaller de özgürlüğü ve bireylerin başkalarına zarar vermeden her istediklerini yapmalarını ister, ancak aynı zamanda da eşitliği savunurlar. Herkesin belli standartlara sahip olmasını ve herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isterler. Ancak liberaller bu değerlerin öncelik sırası konusunda mutabakata varmış değildirler. Bence karikatür olayında gördüğümüz de temel olarak bu" şeklinde konuştu.
Sorensen, Danimarka'dan sonra pek çok ülkede de basılan ve Müslüman dünyasından, bu ülkelerin ürünlerini boykota, büyükelçiliklerin yakılmasına hatta büyükelçilerin geri çekilmesine kadar varan karikatür tepkilerinin sebeplerini şöyle açıkladı: "Gazetenin de, kimsenin de bu işin buralara varacağını hesapladığını sanmıyorum. Zaten bütün bu tepkiler, karikatürlerin basılmasından 4-5 ay sonra başladı. Bu olay, sadece karikatürlerin yayınlanmasından değil de, başka pek çok sebepten de kaynaklandı. Danimarka'da, ülkenin konuya karşı tutumdan memnun olmayan Müslümanlar vardı ve bu konu Ortadoğu'ya taşındı. Ayrıca sanırım şunu da söylemek haksızlık olmaz; Danimarka hükümeti, bu konuda ne yapacağına uzun süre karar veremedi ve hiçbir açıklama yapmadı. Yani olayın neden bu kadar büyüdüğünü açıklayan değişik unsurlar var. Ama bunun bu hale geleceğini kimsenin tahmin ettiğini sanmıyorum".
"Ortad**a ne bir haçlı seferi, ne de cihat var"**
Danimarkalılar'ın konuya yaklaşımını da açıklayan Prof. Dr. Sorensen, "Danimarka toplumunun geneline bakarsanız, her grup son derece alaycıdır ve bu hükümete, hatta Kraliçe'ye karşı da böyledir. Bu anlamda, ülke basınında da saldırganlık ve alaycılık bir gelenek halinde sürmektedir. Pek çok Danimarkalı, 'Bunu her gruba yapacaksanız neden olmasın' diyecektir. Ancak bu tür bir tepki geldiğinde, 'İfade özgürlüğü adına bu karikatürleri basmalı mısınız? Bu gerçekten meşru mudur? Yoksa buna gerek yok mu?' şeklinde yeni bir tartışma gündeme geliyor. Buna da hak vermek gerek" şeklinde konuştu.
Büyük bir Müslüman nüfusa sahip olan Danimarka'da dinlere veya özellikle İslam'a karşı saygısızlık amacının söz konusu olmayacağını savunan Prof. Sorensen, "İfade özgürlüğünün uygulanması açısından, Danimarka'da bütün grupların alaycı olduğunu düşününce görürsünüz ki, bu olay Danimarka'da olağandışı bir durum olarak düşünülmüyor" dedi.
Öte yandan, söz konusu karikatürlere bazı Müslüman ülkelerde aşırı tepki verilmesi, elçilik binalarının yakılması ve son dönemde bazı terör örgütlerinin İslami söylemlerde bulunmaları, bazı çevrelerce terörizm ve İslam kelimelerinin birarada kullanılmasına neden olmuştu. Bu durumun Müslüman toplumlarda rahatsızlığa neden olması üzerine AB, "İslamcı terör" ifadesini lügatından çıkardığını açıkladı.
AB'nin bu kararını yorumlayan Hindistanlı Prof. Dr. Shams Ud Din ise terörün herhangi bir dinle veya inanışla bağdaştırılamayacağının altını çizerek, "Terörün İslam ile ilgisi yok. Eğer bir Müslüman terörist olursa, ona Müslüman terörist deriz. 'İslamcı terör' diye bir şey olmaz. Bu bir Müslüman, inanmayan biri veya bir Hıristiyan da olabilir, terörist teröristtir. Zaman zaman medyada, sanki bir Müslüman-Hıristiyan savaşı varmış gibi provokasyon yapıldığını ve sansasyon oluşturulmaya çalışıldığını görürsünüz. Halbuki ortada ne bir haçlı seferi, ne de cihat vardır. Bu bir güç problemidir. Bazı insanlar bazı şartlar altında ıstırap çekiyor ve isyan ediyor. Bunların Müslüman olması, onların Müslüman terörist veya İslamcı terörist olması anlamına gelmez. Bu tabire katılmıyorum. Kimse bu tabiri resmi olarak kullanmıyor. Bazı aydınlar ve akademisyenler bunu benimsedi, ancak Doğu'daki ve Batı'daki önde gelen akademisyenlerin pek çoğu bu tabiri kullanmıyor" ifadelerini kullandı.
Jawaharlal Nehru Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Bölümü'nde çalışmalar yürüten, Orta ve Batı Asya uzmanı Shams Ud Din, konuya hem eski Sovyetler Birliği perspektifinden bakıyor, hem de Ortadoğu'daki yeni dünya düzeninin oluşturulmasında "tek süper güç" müdahalesi üzerine çalışmalar yapıyor.