Göz hastalıkları özellikle soğuk kış aylarında ortaya çıkabilir. Kırmızı göz hastalığı olarak da bilinen konjonktivit rahatsızlığının en tipik göstergesi gözlerde meydana gelen kızarıklıktır. Sıklıkla üst solunum yolları enfeksiyonları ile birlikte ortaya çıkan ve gözde çapaklanma ile meydana gelen bu hastalık genellikle hafif seyreder. Ancak bazı durumlarda şiddetli belirtiler ortaya çıkabilir ve hastalık bulaşıcı bir forma dönüşebilir. Peki kırmızı göz hastalığı nedir?
Kırmızı göz hastalığı, adenovirüs adlı bir virüs nedeniyle ortaya çıkan oftalmolojik bir rahatsızlıktır. Tıptaki adı ile adenoviral konjonktivit olarak tanınan kırmızı göz hastalığı sonbahar sonunda kışa girişle birlikte ortaya çıkar. Hafif semptomların izlendiği vakalarda alerjik bir rahatsızlıkmış gibi görünen konjonktivit, ilerleyen durumlarda diğer insanlara da bulaşabilen bir enfeksiyon haline dönüşebilir.
Kırmızı göz hastalığı nedenleri arasında bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte göz mukozasına yerleşen adenovirüsü gösterilebilir. Bunun dışında konjonktivit oluşuma neden olan diğer virüsler; varisella zoster virüsü (VZV), pikornavirüsü ile herpes simpleks virüsü (HSV)'dür.
Kırmızı göz hastalığına neden olan adenovirüsü vücuda girdikten sonra enfeksiyon oluşturması 4 ila 10 gün sürer. Hastalığın en riskli yanı, tamamen iyileşinceye kadar bulaşıcı özelliğini korumasıdır. Rahatsızlığın oluşmaya başlamasıyla birlikte görülen kırmızı göz hastalığı belirtileri şunlardır:
Birçok göz hastalığında bu belirtilerin ortak olduğu düşünülürse, hiç vakit kaybetmeden bir doktora görünmek gerekir. Kırmızı göz hastalığının en tipik belirtilerinden biri göz kapaklarında meydana gelen şişliktir. Ayrıca gözün kornea alanlarında beyaz noktalar da oluşabilir. Oluşan bu noktalar gözde batmaya ve bulanık görmeye neden olabilir.
Adenovirüs nedeniyle oluşan konjonktivit tanısı konurken, özel bir test yapılmasına gerek duyulmaz. Sadece belirtiler izlenerek de tanı konabilir. Ancak enflamasyonun neden olduğu bazı şiddetli durumlarda, atipik konjunktiva reaksiyonlarında ve kronik hale gelen kırmızı göz hastalığının altında yatan diğer nedenleri tespit etmek amacıyla birtakım testlerin yapılması gerekir. Benzer şekilde hastalığı yaşayan ancak tedaviye yanıt vermeyen kişilerin ileri seviye tedavilerinde örnek kültür alım yöntemine de başvurulabilir. Alınan örnek kültür, oluşan iltihabın karakterize edilmesine yardımcı olur.
Kırmızı göz hastalığı tedavisi konusunda özel bir prosedür mevcut değildir. Önerilen tedavi yöntemleri ancak semptomların hafifletilmesine yönelik destekleyici nitelikte tedavi çeşitlerinden oluşur. Diğer bir deyişle, hastalık doğrudan tedavi edilmez ve genellikle hastanın yaşadığı rahatsızlıkların azaltılması ile konforuna odaklanılır. Çünkü adenoviral kırmızı göz hastalığı kendi kendine iyileşebilen bir hastalıktır.
Kırmızı göz hastalığına yakalanan kişilerde rahatlama sağlanması için genellikle soğuk kompres yöntemi önerilir. Ayrıca çok kaşıntılı semptomların varlığında antihistaminikler ya da topikal vazokonstrikler kullanılabilir. Eğer hastada özel hassasiyet oluşursa, bakteriyel süper enfeksiyonu önleme amacıyla antibiyotik tedavisine de başlanabilir.
Adenoviral kaynaklı konjonktivit tedavisi kendiliğinden iyileşse de bu süreci hızlandırmak için evde yapılabilecek yöntemler de mevcuttur. Bunlardan biri olan yeşil çay, içeriğinde bulunan flavonoid sayesinde viral ve bakteriyel enfeksiyonlarla mücadele eder. Bu sayede kırmızı göz hastalığı vakalarında yeşil çayın tahriş ve iltihapları hafifletici etkisinden faydalanılabilir. Bu konuda etkili yöntemlerden biri de zerdeçal ile kompres yapmaktır. İçeriğinde iyileştirici bileşikler bulunan zerdeçal, iltihaplanmayı büyük ölçüde azaltır. Bir fincan kaynamış su içerisine iki çorba kaşığı zerdeçal eklenir ve 10-15 dakika demlenmeye alınır. Karışıma temiz bir pamuk batırılır ve göze sıcak kompres yapılır.
Kırmızı göz hastalığı iyileşme süresi bakımından kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de sıklıkla 2 ile 3 hafta boyunca devam edebilir. İlk 15 günlük süreçte hastalığın bulaşma ihtimali en yüksek seviyede olduğu için gerekmedikçe hasta kişilerle temastan kaçınılmalıdır.
Vücutta yer alan en hassas organlardan biri de gözdür. Bu nedenle genel bağışıklığın kuvvetlendirilmesi yanı sıra gözün korunmasına yönelik birtakım önlemlerin alınması gerekir. Bu kapsamda, A, C, B2, E vitaminleri ile omega 3 ve omega 6 açısından zengin besinler tüketilmeli, gerekiyorsa magnezyum ve çinko gibi minerallerin de takviye edici formda alınması gerekir.
Kırmızı göz hastalığı son derece bulaşıcı olduğu için hastalığın yayılmasını önlemek adına bulaş riski olan kişilerle temas edilmemesi gerekir. Özellikle kalabalık alanlarda çok sık bulunulmamalıdır. Bulunulması gerekli durumlardan sonra ise derhal eller yıkanmalı, uygun ürünlerle dezenfekte edilmeli ve asla göz ile temas edilmemelidir. Öte yandan aile üyelerinden birinde kırmızı göz hastalığı varsa, hastanın kullandığı havlu, nevresim takımı ve kozmetik ürünler diğer kişilerle paylaşılmamalıdır.
Kırmızı göz hastalığına yakalanan kişinin toplum sağlığını tehdit etmemesi için kalabalık alanlardan bir süre uzak durması, işe/okula gitmemesi gerekir. Eğer kontakt lens kullanılıyorsa, semptomlar düzelinceye kadar lens kullanımına ara verilmesi gerekir.