Tarık Demirkan
Budapeşte
Budapeşte, 16-19 Mayıs tarihleri arasında bu yılın katılım ve ziyaretçi açısından en kitlesel uluslararası toplantısına ev sahipliği yaptı: Dünya Köpek Fuarı’na 70 ülkeden 30 bin köpek katıldı.
Köpeklerin sahipleri, bakıcıları, eğitmenleri ve berberiyle 100 bin civarında ziyaretçi, fuar alanını doldurdu.
Havlayan, hırlayan, horuldayan, homurdanan, mırıldanan, dili dışarıda kesik kesin nefes alan, kuyruk sallayan, gözünü sahibinden ayırmayan, her bir köşeyi koklayan, birbirinin ardından koşan, oyun isteyen irili ufaklı, cins cins on binlerce köpek... Sahiplerinin gözbebeği onlar.
Budapeşte Köpek Fuarı'nda sahiplerinden daha ön planda olanlar; görünüşüyle, becerileriyle sınanan; oyun yeteneğiyle, kendisine anlatılan ödevleri kavrama kabiliyetiyle sınava çekilen; koruma, kollama, alanını sahiplenme eğitimi ölçülen; uyuşturucu ve bomba üzerine uzmanlıkları ve arama kurtarma becerileri test edilen; fiziksel, zihinsel ve görme engellilerin hayatlarını kolaylaştırmadaki becerilerine göre puanlar verilen; güzelliği, kâkülü, tüylerinin kesim biçimi gibi kriterlere göre madalyalara layık görülen on binlerce dört ayaklı.
Evet, insanoğlunun hayvanlar dünyasından çıkarıp kendine eş seçtiği ilk canlılardan biri belki de. Kaderini insana bağlayan, sahibinde tanrısını gören bu dört ayaklılar, fuara kırmızı halılardan mağrur yürüyüşleriyle geçerek katılıyorlar.
İnsanoğlu abartmaya eğilimli elbet. Bazıları 'annesinin miniciğini' bebek arabasına benzeyen köpek arabalarıyla getiriyor.
Kimileri bütün bir yıl boyunca bu fuara hazırladığı, eğittiği, şımarttığı, vitaminlerle beslediği, haftada bir kuaföre, ayda bir veterinere götürdüğü, kulaklarının arasına kırmızı fiyonk bağladığı köpeğini kucağından bir an bile bırakmadan gazetecilere poz vermekle meşgul.
Gazeteciler röportajlar yapıyor; kıvırcık tüyleri ipek gibi taranmış köpek hayatından çok memnun görünüyor. Rus sahibi ise çok yorgun! Uçakla Budapeşte’ye gelişini, köpeğinin stresini azaltmak için o uyumadan uyumadığını, sabah beşte kalkıp kuaföre gittiklerini, minnoşunun nasıl hazırlandığını anlatıyor.
Gazeteciler başlarını sallıyor, notlar alıyor, fotoğraflar çekiyorlar.
Canlı yayın araçları takipte! Televizyonlar görüntüleri sadece ulusal kanallara değil, uluslararası ajanslara da geçiyorlar.
Bu tür uluslararası yarışmalara katılan köpeklerin sadece günlük gıda ve vitamin giderleri, kuaför ve veteriner ödemeleri değil, bu tür fuarlara katılım başvurusu için ödenen bedeller de çok yüksek.
Ayrıca kırmızı halılı podyumda köpeği dolaştıran özel eğitimli kişilerin ücretleri de el yakıyor.
“Ama bir ödül kazanması her şeye, bütün zahmetlere değiyor” diyor bir Alman mikrofonlara: “Benim başka kimim var bu dünyada? Gerekirse arabamı satar, yine fuara getiririm köpeğimi.”
Yarışmaya 30 köpeğini birden getiren bir İtalyan, basının gözdesi. Etrafında biriken kameralara köpeklerini tanıtıyor. Her bir köpeğinin Budapeşte’ye getirilmesi, uçak bileti, katılım harcı vd. giderlerin, köpek başına kendisine bin euroya mal olduğunu gururla anlatıyor.
Gazetecilerden biri dayanamayıp soruyor: “Bu tür çok pahalı köpek gösterilerine gerçekten ihtiyaç var mı sizce? Bu kadar parayla dünyanın pek çok ülkesinde sokaklara atılan sahipsiz köpekler için çiftlikler kurulsa daha iyi olmaz mıydı?”
İtalyan şöyle bir süzüyor gazeteciyi. Gözlerindeki, karşısındaki insanın meselenin özünü kavrayamadığı yolundaki imayı saklamaya bile gerek görmüyor; “Dünyada her yıl insanlar için de güzellik yarışması yapılmıyor mu? Oysa dünyanın tüm başkentleri evsizlerle dolu!”
Gazeteci tartışmaya girmiyor elbette... Kamera İtalyan’ın dünyadan habersiz kuyruk sallayıp, öbür yanındaki dört ayaklıya ulaşmaya çalışan sevimli köpeğine doğru 'zum' yapıyor.
İnsanoğlu abartmayı seviyor elbette; bu kibirli İtalyan’ın tarzı buna bir örnek. Ancak, çevredeki stantlara göz attığımızda, fuara girebilmek için, bilet kuyruğunda sıra bekleyen binlerce Budapeşteliye baktığımızda, insanlarla köpeklerin ne kadar çok yönlü ve karmaşık bir ilişki içinde olduğunu görüyoruz.
Şu mavi gezegende, diğer canlıların arasından yükselen ve dünyayı istediği gibi dönüştürmeye başlayan insan türünün ve onun en yakın ve en sadık dostları olan köpeklerin ortak ve gizemli macerasının uzun bir süre daha devam edeceği kesin.