İSTANBUL (İHA) - Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında savunmasına devam eden tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük, "Devlet vatandaşına komplo kuramaz. Bu komplo Veli Küçük'e değil, Veli Küçük üzerinden TSK'ya yapılmıştır" dedi. Küçük, "Emniyet ve savcılık sorgumda hedefte Türk ordusu vardı. Bana ordu ile sözde örgüt arasındaki bağlantılar soruldu" diye konuştu.
Davanın bugünkü duruşmasının öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük savunmasına kaldığı yerden devam etti. Küçük savunmasında, "Kişiler birbirlerine komplo kurabilir. Ancak devlet vatandaşına komplo kuramaz. Bu komplo Veli Küçük'e değil, Veli Küçük üzerinden TSK'ya yapılmıştır. Bu ülkenin ordusuna olan kini anlayamıyorum. Savcılık ifadelerimde beni tanımadığını söyleyen kişilere "Tanırsın, tanırsın" demiştir. Hayatım PKK, DHKP-C ve Dev-Sol gibi örgütlerle mücadele içinde geçmiş ve bunun için devlet bana koruma verdi. Veli Küçük yol olabilir, bu önemli değil. Ama unutulmamalıdır ki TSK ve Türk devleti ilelebet var olacaktır. Gizli tanıklar ve Osman Yıldırım'ın ifadelerini dava dosyasından çıkarılmasını talep ediyorum. Hakkımda ki komplolar ben cezaevine girdikten sonrada devam etti. Basında savcı Zekeriya Öz'ü arattırarak tehdit ettiğim yer aldı. Söz konusu haberde telefon numaraları da yer aldı. Telefon numaralarına yapılan incelemelerde birisi Alman Konsolosluğu'na birisi ise Şişli Adliyesi'ne ait çıktı" dedi.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, iddianamede medyayı kontrol altına aldığı yönünde iddialar olduğunu hatırlatarak, "Eğer kontrol altına aldıysam aleyhime olan haberleri neden engellemedim? İddianamede sözde örgütün Kürt, Türk çatışmasına yol açmaya çalıştığı belirtiliyor. Ben Kürt sorunu yok diyorum, Doğu sorunu yok diyorum. Kürt ve Türk aynı soydan diyorum. 17 bin kilometre toprağım Azerbaycan'da işgal altında. 71 bin kilometrelik Azerbaycan toprağının 17 binin Ermeniler tarafından işgal edildiğini söylediğim için buradayım. Ben tutuklandığımda Ermeni TV şenlikler düzenledi. Bu bana dokundu. Beni Türk yargısı yargılayacak, asarsa da kabulüm. Ama Ermeni TV şenlik düzenleyemez. İddianamede adım 1874 defa geçiyor. İddianameyi okuyan biri suçlu olup olmamam önemli değil adımı 1874 defa okuyunca zaten bilinç altında benimle ilgili bir kanı oluşturacaktır. 2001 yılında Tuncay Güney'in mülakatında da 533 kere adım geçmektedir" diye konuştu.
İddianamede yer alan telefon görüşme sayılarını abartılı bulduğunu ve kabul etmediğini belirten Küçük, "E-mail adresim yok. Eğer e-mail adresim olsaydı iddianame 2455 sayfa daha fazla olurdu. Emniyet ve savcılık sorgumda hedefte Türk ordusu vardı. Bana ordu ile sözde örgüt arasındaki bağlantılar soruldu. Beni sorgulayanlar senaryoya kendilerini o kadar çok kaptırmışlardı ki bende neredeyse bir an inanacaktım. Öyle bir şey varda benim haberim yok mu diye düşünmeye başladım. Buradaki sanıklara iki tane okey masası kur deseler, kuramazlar. Sanıkların bir çoğu birbirini tanımıyor. Tanıyanlarında bir çoğu birbiriyle tartışmalı durumdalar. Buradaki tüm tutukluluları serbest bıraksanız yarısı İstanbul'a gidecek parası olmadığından İstanbul'a gitmek için kamyon beklerler. Bunlar mı örgüt, bunlar mı devleti yıkacak, biz mi devirecektik bu hükümeti. Takdirinize bırakıyorum. Emniyet ve savcılıkta "söz ettiğiniz yapılanma ordunun alt kademesinde var ise bu konuda size yardım etmek eski bir asker olarak benim görevim" dedim. Ancak senaryoya orgeneraller konulmuş. Orgeneraller ile ilgili konuşmamı istediler. Bu iddianame ile ilgili ortaya çıkan bilgi ve belgeler için yabancı bir istihbarat ajansı duyduğum kadarıyla "milyonlarca dolar harcasaydık bunları ele geçiremezdik" demiş. Buna çok üzüldüm. Belki başka üzülenler de olur. Görevim sırasında her zaman istihbarat ihtiyacım olmuştur. Yurt dışı, sınır ötesi istihbari bilgilerine de ihtiyacım vardı" şeklinde konuştu.
Küçük, kendisine istihbari bilgilerin tek kaynaktan gelmediğini anlatarak, "Bazen posta ile de bilgiler gelirdi. Gelen postalardan birinde Adil Serdar Saçan ile ilgili bilgiler vardı. Bu iddianame hazırlandıktan sonra anladım ki 2001 yılında Adli Serdar Saçan yaklaşık bir yıl boyunca mahkeme kararıyla telefonu dinlettirmiş ve benim bundan ötürü kendisine yönelik bir tavır almam istenmiştir. Ama ben iki kurumun bu tür şeylerde çatışmaya girmesine karşıyım. Danıştay saldırısı yaşam felsefeme ters. Örgütsel toplantılara katıldığım iddiası yalandır. Hedefe konulduğum konuşma Hilton Otel'de Öztürkler internet sitesinin gecesinde yaptığım konuşmadır. Ticaretle ilgilendiğim doğrudur. Yüzde 20 ortağı olduğum güvenlik şirketim var. Bu şirket ortaklarına hiçbir zaman kar vermedi. Çünkü hiç kar etmedi. Veli Küçük olarak yaşama çok zor. Bana borçları olan alacaklılardan paramı alamadım. Başkası olsa gider oturur, dişini söke söke alır parasını. Ama ben Veli Paşa olarak arayıp "neden para mı vermiyorsun" desem ertesi gün basında "Veli Küçük tehdit etti" diye yer alır. Ya tam olarak aklanmalıyım, yada yok olmalıyım" açıklamasını yaptı.
Küçük savunmasını, "Hakkımdaki iddialar çok ağır iddialar. Hizbullah'ı, PKK'yı, DHKP-C'yı kontrol ettiğim yönündedir. Bu suçlar taşıyabileceğim suçlar değildir" sözleri ile tamamladı.
Duruşmada şu sıralar Veli Küçük'e emniyet, savcılık ve nöbetçi mahkemede verdiği ifadeler Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından okunarak, sorular soruluyor.