HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Meme kanserinde erken tanının önemi

Meme kanseri erken teşhis edilirse, büyük oranda tedavi edilebiliyor. Bu nedenle mamografi, meme kanserinin erken tanısında bir tarama testi olarak çok önem taşıyor. 40 ile 49 yaş arasında her kadının özgeçmiş ve soygeçmişe bağlı olarak bir ya da iki yılda bir düzenli olarak mamografi çektirmesi gerekiyor. Daha önce saptanan meme kitlesi varlığında ya da anne, teyze ve kız kardeş gibi yakın akrabalardan birinde meme kanseri bulunan kadınlar ise her sene mamografi kontrolünden geçmeli.

Meme kanserinde erken tanının önemi

Meme ve prostat kanseri teşhisinde kullanılan yöntemlerle ilgili bilgi veren Uzm.Dr. Ufuk Denizci, mamografinin meme kanserinin ve diğer iyi huylu meme hastalıklarının tanısında, X ışınları kullanılarak gerçekleştirilen özel bir inceleme olduğunu söyledi. Bu incelemenin, kadınlarda görülen kötü huylu tümörler arasında üst sıralarda yer alan meme kanserinin erken tanısında kullanıldığını belirten Denizci, "Meme kanseri erken teşhis edilirse, büyük oranda tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle mamografi, meme kanserinin erken tanısında bir tarama testi olarak çok önemlidir" dedi.

Mamografi için en uygun zamanın, adet bitiminden sonraki 2 hafta ise de herhangi bir zamanda çekimin gerçekleştirilebildiğini ifade eden Denizci, "İncelemede küçük ayrıntılar önemli olduğundan, yanıltıcı etkenleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. Ter, parfüm, deodorant ve pudra gibi kalıntılar, incelemenin doğru şekilde yorumlanmasını zorlaştırabilmektedir. Bu nedenle muayeneden önce duş alınması ve koltuk altlarında bu maddelerin kullanılmaması gerekmektedir" uyarısında bulundu.

Bu işlem için geliştirilmiş özel bir röntgen cihazı ile her iki meme dokusunun incelenmesinin sağlandığını söyleyen Denizci, toplam çekim süresinin birkaç saniye sürdüğünü, inceleme sırasında uygulanan baskı nedeniyle hafif bir ağrı hissedilebilirken, kısa süre içerisinde ağrının kendiliğinden geçtiğini kaydetti. Denizci, yoğun meme dokusu varlığında ya da şüpheli bir görünüm saptadıysa ek bir mamografi çekimi ya da ultrasonografiyle değerlendirmeye gerek duyabileceğini belirterek, "Mamografide saptanan lezyonların katı ya da sıvı içerikli olup olmadığının belirlenmesinde ultrasonografi kullanılmaktadır. Ayrıca, elle hissedilen kitlesi olan 30 yaş altı kadınlarda, tercih edilmesi gereken inceleme yöntemi ultrasonografidir" diye konuştu.

RİSK FAKTÖRLERİ NASIL AZALTILABİLİR

40 ile 49 yaş arasında her kadının, özgeçmiş ve soygeçmişe bağlı olarak bir ya da iki yılda bir düzenli olarak mamografi çektirmesi gerektiğinin altını çizen Denizci, "Örneğin, daha önce saptanan meme kitlesi varlığında ya da anne, teyze ve kız kardeş gibi yakın akrabalarınızda meme kanseri varsa, her sene mammografi kontrolü gerekmektedir. 50 yaş ve üzerindeyseniz her yıl mamografi çektirmelisiniz" uyarısında bulundu.

Radyoloji uzmanının gerek gördüğü durumlarda, saptanan kimi lezyonların takibi için 6 ay sonra kontrol mamografi incelemeleri istenebileceğini belirten Denizci, "Eski ve yeni filmlerin karşılaştırılması, erken kanser tanısında yardımcı olabilmektedir. Bu nedenle önceden yapılmış tetkiklerinizi yanınızda getirmeniz oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.

Mamografinin, meme kanserine erken tanı konulmasını sağlayabildiğini hatırlatan Denizci, "Kadınlarda yaşamları boyunca meme kanseri gelişme riski bulunmaktadır. Tanı konduğunda kanser ne kadar küçükse, tedavi şansı o kadar yüksek olabilmektedir" dedi.

Ultrasonografi, insan kulağının işitemeyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarından yararlanılarak, iç organların incelenmesinde kullanılan bir tanı yöntemi. Prostatın iyi ve kötü huylu büyümelerinin saptanmasında kullanılan ultrasonografik inceleme, karın ön duvarından (Trans Abdominal Ultrason /TAUS), ya da makat yolu ile (Trans Rektal Ultrason /TRUS) yapılabilmekte.

TAUS işleminde mesanenin dolu olması gerekirken işlemden 1.5 - 2 saat önce 1.5 litre (yaklaşık 6 bardak) su içilmesi yeterli. TRUS işleminde ise, bağırsak temizliği gerektiğinden, bir gün önce akşam yemeği sonrası müshil ilacı içilmesi ve işlemden hemen önce mesanenin boşaltılması gerekiyor.

Ultrasonografinin prostat kontrolünde önemli bir avantajı, hastaya zarar vermemesi. Kolay uygulanması, maliyetinin düşük olması ve iyonize radyasyon içermemesi diğer belirgin avantajlar. Transabdominal ultrason işleminde prostatın boyutu, ağırlığı ve anatomik şekli belirlenirken, Transrektal ultrason işleminde bunların yanı sıra prostatın doku detayları da değerlendiriliyor. Bu işlem esnasında Renkli Doppler ve Power Doppler metodlarıyla kanserden şüphelenilen alanların kanlanması değerlendirilebiliyor, aynı seansta ön hazırlık koşuluyla biopsi işlemi de gerçekleştirilebiliyor. Ultrasonografi incelemesi hekime, hastanın prostatı hakkında ayrıntılı bilgi verebilirken, doğru tanıya ulaşmada ve uygun tedavinin planlamasında yardımcı olmakta.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler