‘Lise son sınıftayken, okul çıkışında kapıya biri tarafından benim adıma bir çiçek bırakılmıştı. Müdürümüz çok kızmıştı. Okuldan atılıyordum. Bunu unutamam.’
'Çok güzel ve disiplinli bir okulda okumuştum. Ama okulun kıyafet disiplinine hiç uymazdım. Örneğin; okul formasında gömlek pembeyse, ben sarı giyerdim. Bir gün sırf bu nedenle kayıp eşya odasında tüm gün boyunca bekletilmiştim.’
‘Fatih Kız Lisesi’nde okudum. Çok başarılı bir öğrenciydim. 9 aldığımda, kağıdımın 10’luk olduğuna inanıp, öğretmenle kavga ederdim. O yıllarda aynaya fazla bakmazdım ve arkadaşlarım yapsa da, ben kaşlarımı almazdım. Bir gün beden eğitimi öğretmenimiz, ‘Kaşlarını neden alıyorsun?’ diye tutturdu. Ertesi gün protesto etmek için kaşlarımı jiletle kazıyıp gittim okula. Deli unvanım buradan geliyor.’
‘Çemberlitaş Kız Lisesi’nde okurken sahne çalışmalarına başladım. Tabii gece sahne çalışmaları, gündüz okul yürümedi. Benim şarkıcı olduğum ortaya çıkınca da müdür yanına çağırdı ve ‘Ya okul, ya sahne’ dedi. Ben sahneyi seçtim!’
‘Lisedeyken Fenerbahçe’de oturuyorduk. Okulum Taksim’deydi. Otobüste hep okul arkadaşlarımla şakalaşırdık, herkesi rahatsız ederdik. Bir gün yine otobüste fazla gürültü yapınca bizi kolumuzdan tutup yarı yolda aşağı atmışlardı.’
‘İlkokul birinci sınıfta törende şiir okuyacaktım. Günlerce çalıştım ve şiiri ezberledim. O sıralarda babam, İstanbul dışındaydı ama törene geldi. Babamı görünce her şeyi unuttum. Çok utanmıştım ve bir ay teneffüse çıkmamıştım.’
‘Konservatuar ikinci sınıftayken oyunun başlamasına bir dakika kala perdenin arkasındaki ipe takıldım. O koca ip koptu ve sahneye düştüm. Seyirciler çok gülmüştü.’
‘İlkokulda arkadaşım 'Çok ödev yapmışsın' dedi. Ben de fazla yaptığım ödevleri sildim. Sonra bir baktım ödevlerini saklamış. O gün bugündür, kimsenin söylediği lafla hareket etmem.'
‘Kandilli Kız Lisesi’nde okudum. Çok güzel bir grubumuz vardı. Özellikle bahar aylarında okulu kırıp Boğaz’da gezmelere giderdik. Bir gün matematik öğretmenimiz bizi yakalamıştı ve ‘Bir daha bu hatayı yapmazsanız sizi affederim’ diyerek kimselere bir şey söylememişti!’
‘Fen öğretmeni Şehriban Hanım ile matematik öğretmeni Sami Bey’in kızıyım ben. Hayatım iki öğretmenle başladığı için olsa gerek, öğretmenlerin yeri bende çok başkadır. Ama okul yıllarında çok haylaz olduğumu söyleyebilirim. Zaten ziraat okurken, ikinci sınıfta bıraktım, müziğe devam ettim. Çok güzel yıllardı onlar.’
‘Çok yaramazdım. Öğretmenimiz karnemizi her gün imzalamazsa, yaramazlık yaptığım anlamına geliyordu. İmzalamadığı günler eve gittiğimde dayak yiyordum.’
‘Ben çok sakardım ve okulda sürekli yere düşerdim. Bir gün zil çaldı, sınıfa koşarken bir arkadaşım beni itti ve demir parmaklıkların üzerine düşmüştüm. Her tarafım kan içinde kalmıştı. O günü unutamam, çok canım acımıştı. Bir de aşıdan çok korkardım, sürekli kaçardım. Öğretmenlerimden bu yüzden çok azar işitmişimdir.’
‘Kuzguncuk İlkokulu’ndan sonra, Beylerbeyi Ortaokulu ve Kadıköy Akşam Ticaret Lisesi’ne gittim. Eğitim dönemi unutulmuyor, askerlik anıları gibi... Kanlıca’da ilkokulu okurken, öğretmenim babama ‘Bu çocuk dahi’ demiş. Sonra babam bana basit bir problem sordu, bilemedim. Öğretmenimle kavga ettiğini hatırlıyorum!’