HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Mesut Yılmaz: 1991-99 yılları arasında üç kez başbakanlık yapan siyasetçi

Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, 30 Ekim 2020'de, 72 yaşında hayatını kaybetmişti. Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte ANAP'ın kurucuları arasında yer alan Yılmaz, çeşitli bakanlıkların yanı sıra 1991-99 yılları arasında üç koalisyon hükümetinde başbakanlık görevi üstlendi.

Mesut Yılmaz: 1991-99 yılları arasında üç kez başbakanlık yapan siyasetçi

***Bu haber ilk kez 30 Ekim 2020'de yayımlanmıştır.

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, 30 Ekim 2020'de İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 72 yaşında yaşamını yitirmişti.

Türkiye'nin 8'nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte Anavatan Partisi'nin (ANAP) kurucuları arasında yer alan Yılmaz, çeşitli bakanlıkların yanı sıra 1991-99 yılları arasında, üç koalisyon hükümetinde başbakanlık görevi üstlendi.

Aslen Rizeli olan Yılmaz, 1947'de İstanbul'da doğdu.

Ortaöğretimine Avusturya Lisesi'nde başladı ve İstanbul Erkek Lisesi'nde bitirdi. 1971 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nden mezun oldu. Daha sonra Almanya'nın Köln Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde yüksek lisans yaptı.

Siyasette "Alman ekolü" olarak anıldı. Siyasete girdiği 1983 yılına kadar özel sektörde yöneticilik görevi yaptı.

Özal, ANAP'a davet etti, kurucu oldu

Mesut Yılmaz, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında Özal'ın davetiyle siyasete girdi. Liberal ekonomi iddiasıyla yola çıkan Özal'la birlikte ANAP'ın kurucuları arasında yer aldı.

Darbe sonrasına yapılan ilk serbest seçimde iktidar olan ANAP'tan Rize Milletvekili seçildi.

Aynı zamanda partinin Genel Başkan Yardımcılığı'nı üstlendi. Özal hükümetlerinde, 1986 ve 1990 yılları arasında önce Dışişleri Bakanı, daha sonra da Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev aldı.

mesut yılmaz

Akbulut'a karşı kazandı

Turgut Özal'ın 31 Ekim 1989'da Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP içinde, bir anlamda "iktidar" tartışması da başladı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Özal, Çankaya'ya çıkınca, yerine, kimilerine göre "iddiasız" bir isim olan Yıldırım Akbulut'u başbakan olarak görevlendirdi.

Özal'ın bu ataması, muhalefet tarafından, "ANAP'tan elini çekmek istememesi" olarak yorumlanırken, ilk kez "başkanlık sistemi" tartışmasını da başlattı.

ANAP içinde ilk ciddi çatlağın yaşandığı bu dönemde, Mesut Yılmaz, Dışişleri Bakanlığı görevinden istifa etti.

Kazandığı ilk kongre başbakanlık getirdi

Özal'ın Çankaya'ya çıkmasının ardından, "dört eğilim" partisi olarak kurulan ANAP'ta, "muhafazakar-liberal" çekişmesi başladı. Öyle ki; Özal'ın eşi Semra Özal, İstanbul İl Başkanlığı'n aday oldu , Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Hüsnü Doğan'ın da aralarında bulunduğu isimler pasifize edildi.

ANAP'ın en karışık olduğu 1991'deki 3'üncü Olağan Kongre'de, arkasına Özal'ın desteğini alan Yıldırım Akbulut'un karşısında, Mesut Yılmaz ve Hasan Celal Güzel aday olarak çıktı.

Çekişmeli geçen kongrede, muhafazakar kanattan Hasan Celal Güzel, Akbulut lehine adaylıktan çekilmesine karşın, Mesut Yılmaz, genel başkan seçildi.

Genel başkanlığı kaybeden Yıldırım Akbulut, Başbakanlık görevinden istifa etti. ANAP Genel Başkanı olarak Başbakanlık görevini üstlenen Yılmaz, "yeni" ve "gençlik" avantajını kullanmak istedi ve erken seçim istedi.

20 Ekim 1991'de yapılan genel seçimlerde, yüzde 24 oy almasına karşın, seçimden ikinci parti olarak çıktı ve muhalefete düştü.

Süleyman Demirel liderliğindeki Doğruyol Partisi (DYP), Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile koalisyon hükümetini kurdu. Mesut Yılmaz, 1995'e kadar anamuhalefet partisi lideri oldu.

ANAYOL hüsranı

24 Aralık 1995'te yapılan seçimlerde, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi (RP), yüzde 21,3 oyla birinci çıktı, ancak tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini, seçimden ikinci parti olarak çıkan ANAP'ın lideri Mesut Yılmaz'a verdi ve ideal koalisyon ortaklığı olarak da Demirel'in kurucusu olduğu DYP düşünülüyordu.

Ancak DYP Genel Başkanlığı görevini Çankaya'ya çıkan Demirel'den devralan alan Tansu Çiller ile Yılmaz'ın koalisyon görüşmeleri çok zorlu geçti, hatta bazı görüşmelerde sert tartışmalar yaşandı, zaman zaman taraflar masayı terk etti.

Ancak, siyasi tarihe "ANAYOL" hükümeti olarak geçen ve ömrü sadece üç ay süren Mesut Yılmaz liderliğindeki 53'üncü hükümet 6 Mart 1996'da kuruldu.

Ecevit liderliğindeki Demokratik Sol Parti'nin (DSP) dışarıdan desteklediği azınlık hükümetinin Başbakanı olan Yılmaz'ın kurduğu hükümet, 257 üyenin oyuyla güvenoyu aldı.

Ancak Erbakan'ın itirazı üzerine, Anayasa Mahkemesi, Bakanlar Kurulu'nu o dönem 544 olan üye tam sayısının yarısından bir fazlasının oyunu alması gerektiği gerekçesiyle, güvenoyunun iptaline karar verdi.

RP'nin 27 Mayıs verdiği gensorunun TBMM'de kabul edilmesi üzerine, 6 Haziran 1996'da Mesut Yılmaz, Başbakanlık görevinden istifa etti.

mesut yılmaz

Yumruklu saldırıya uğradı

Mesut Yılmaz, ana muhalefet liderliğini üstlendiği dönemde 24 Aralık 1996'da Budapeşte'de Veysel Özerdim adlı kişinin yumruklu saldırısına uğradı ve burnu kırıldı.

Saldırı olayının arkasında ayrıca, Ismail Koçkaya, Ziya Kortu ve Veysel Özgür'ün olduğu belirlendi.

Bu saldırı olayının nedeni aydınlatılamadığı gerekçesiyle siyasi muhalifleri tarafından yumruk olayı zaman zaman Yılmaz aleyhine kullanıldı.


ANASOL-D azınlık hükümetinin başbakanı

ANAYOL Hükümetinin bozulmasının ardından, RP Lideri Erbakan, koalisyon kurmak için DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile anlaşıp, REFAHYOL olarak anılan koalisyon hükümetini kurdu.

Ancak Türkiye siyasi tarihinde "post modern darbe" anılan 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararının ardından başlayan sürecin ardından, koalisyon sona erdi.

Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini, Erbakan'la "dönüşümlü başbakanlık"ta anlaşan Tansu Çiller'e vermedi.

Bunun yerine, hükümet kurmakla görevlendirilen Mesut Yılmaz, Ecevit liderliğindeki DSP ve DYP'den ayrılan Hüsamettin Cindoruk'un kurduğu Demokrat Türkiye Partisi (DTP) ile koalisyon hükümetinin başbakanı oldu. ANASOL-D bir azınlık hükümeti olarak CHP desteğiyle kuruldu.

Türkbank skandalı başbakanlığına mal oldu

Türkbank ihalesiyle patlak veren iddialar, hükümetin sonunu getirdi.

Türkbank ihalesini 1998'de 600 milyon dolara işadamı Korkmaz Yiğit aldı.

Ancak, ihale için organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın devreye girdiği ve ihaleye girmek isteyen diğer işadamlarını tehdit ettiği iddiaları üzerine, hükümeti dışarıdan destek veren CHP'nin verdiği gensoru ile Mesut Yılmaz hükümeti düşürüldü.

TBMM'de hakkında soruşturma komisyonu kuruldu, ancak sonuçlanmadı.

Yılmaz, Türkbank dosyası nedeniyle Yüce Divan'a sevk edildi

Yüce Divan'da yargılandı

2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar, CHP de tek muhalefet partisi olarak parlamentoya girdi.

Yarım kalan ya da kadük olan dosyalar tekrar açıldı. Türkbank dosyası da bunlardan biriydi.

Hakkında Türkbank dosyası nedeniyle, dönemin Devlet Bakanı Güneş Taner ile birlikte Meclis Soruşturması açılan Yılmaz, "Türkbank ihalesine fesat karıştırarak devlet zararı oluşmasına neden olduğu" iddiasıyla Yüce Divan'a sevk edilen ilk Başbakan oldu.

Dava, kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak bilinen 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası uyarınca erteleme kapsamına girdi.

Son koalisyonun Başbakan yardımcısı oldu

Mesut Yılmaz, Anavatan Partisi'nin kurucusu olarak başladığı siyasi yaşamını, Türkiye Cumhuriyeti'nin son koalisyon hükümetinin başbakan yardımcısı olarak tamamladı.

1999'daki genel seçimlerde hiçbir siyasi parti tek başına iktidar çoğunluğunu sağlayamadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini, seçimlerde 136 milletvekili çıkararak birinci çıkan DSP Lideri Bülent Ecevit'e verdi.

Ecevit, seçimden ikinci parti çıkan Devlet Bahçeli liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi ve Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP'la, 2002 seçimlerine kadar sürecek koalisyon hükümetini kurdu.

Yılmaz, hükümette Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı olarak görev aldı.

Koalisyonda yaşanan krizler ve dönemin Başbakan Yardımcısı Bahçeli'nin de çağrısıyla 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlerde, koalisyon ortağı üç partiden hiçbirisi yüzde 10 barajını geçemedi ve parlamentoya giremedi.

Mesut Yılmaz, geçmişte koalisyon ortaklığı yaptığı Tansu Çiller gibi, partisinin genel başkanlığından istifa ederek, aktif siyasete ara verdi.

"Yine buradayım"

Mesut Yılmaz'ın siyasete verdiği ara beş yıl sürdü.

2007 genel seçimlerinde Rize'den bağımsız milletvekili seçildi. Kimilerine göre yeniden ve bağımsız adaylığı, hakkındaki Meclis soruşturmaları ve Yüce Divan'a gönderilmesine yanıttı.

Bağımsız milletvekili seçilmesinin ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında CHP'nin verdiği gensoru önergesinin Meclis'teki görüşmelerinde, kendisiyle ilgili ihale yolsuzluğu iddialarına kürsüye çıkarak şu yanıtı verdi:

"Sonuç olarak söyleyeceğim şu, bir parti adına konuşmuyorum. 1,5 sene başbakanlık yapıp, 3,5 sene denetlenen tek insan benim. Hakkımda denetlenmedik dosya bırakmadınız. Hepinize teşekkür ediyorum. Sonuçta yine ben buradayım..."

ANAP kurucuları arasında yer alan ve son olarak Bağımsız milletvekili olarak parlamentoya giren Yılmaz, siyasi yaşamını, 2009'da katıldığı ANAP-DYP birleşmesi sonrasında kurulan Demokrat Parti'de, 2011'de noktaladı.

mesut yılmaz

Evlat acısı yaşadı

Mesut Yılmaz'ın yaşamındaki en önemli dönüm noktalarından birisi ise büyük oğlu Yavuz Yılmaz'ın trajik ölümü oldu.

Yılmaz ailesinin büyük oğlu 38 yaşındaki Yavuz Yılmaz, İstanbul Beykoz'daki evlerinde, 16 Aralık 2017'de yaşamına son verdi.

Rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir tedavi gören Yavuz Yılmaz'ın, hastalığının giderek ağırlaşması üzerine, yaşamına son verdiği açıklandı.

Eşi Berna Yılmaz ile evlat acısı ile yıkılan Mesut Yılmaz, oğlunun, yedi yıldır çare aradıkları "Temporal Lob Epilepsi" hastalığı için tedaviyi reddettiğini belirtip, "Göstermediğimiz doktor kalmadı, çare bulamadık..." demişti.

Erdoğan: Allah taksiratını affetsin

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yılmaz'ın vefatına ilişkin başsağlığı mesajı paylaştı.

Erdoğan, "Uzun bir süre rahatsızlık geçirdi. Ben sabah eşleri Berna Hanım ile bir telefon görüşmesi yaptım. Allah taksiratını artırsın. Ne zaman defnedilecek kararı verilmemişti henüz ben görüştüğümde. İki yer üzerinde durduklarını söylediler. Marmara İlahiyat ve Çamlıca Camii üzerinde duruyoruz dediler" diye konuştu.

Siyasilerden taziye mesajları

Mesut Yılmaz'ın vefatının ardından pek çok siyasetçi taziye mesajı yayımladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter'da yaptığı paylaşımda, "Eski Başbakanlarımızdan, değerli siyaset ve devlet adamı Mesut Yılmaz'ın vefatından dolayı derin üzüntü duydum" ifadelerini kullandı.

https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1322080386608934912

İYİ Parti Lideri Meral Akşener de yaptığı paylaşımda, "Ülkemiz önemli bir değerini kaybetti..." dedi.

https://twitter.com/meral\_aksener/status/1322090066446004224

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Eski Başbakanımız Mesut Yılmaz'ın vefatını büyük üzüntüyle öğrendik" paylaşımında bulundu.

https://twitter.com/suleymansoylu/status/1322080772304547840

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise Twitter paylaşımında Yılmaz için, "Bir süredir tedavi gören ve durumunu yakından takip ettiğimiz Eski Başbakanlarımızdan Sayın Mesut Yılmaz'ı kaybettik" dedi.

https://twitter.com/drfahrettinkoca/status/1322078699064348672

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de Twitter paylaşımlarıyla Mesut Yılmaz için başsağlığı mesajı yayımladı.

Çiller: Darbeler merkez sağın tasfiyesine sebep oldu

Eski Başbakan Tansu Çiller de Habertürk TV yayınına katılarak, Yılmaz ailesine başsağlığı diledi. Çiller programda, darbelerle birlikte merkez sağın bölündüğünü ve tasfiye edildiğini söyledi. Bunun sonucunda da hem kendisinin hem de Mesut Yılmaz'ın da koalisyon hükümetlerinin zorluklarını yaşadığını ifade eden Çiller şunları söyledi:

"Merhum Özal Cumhurbaşkanı ve Demirel de Başbakan'dı. Bunun ne kadar yıpratacağını gördüm. Onların ömürleri yetmedi bütünleşmeye.

"Çiller ve Yılmaz da aynı rekabete sahne olmaya mecbur kaldı. Aynı kesime hitap ediyorsunuz. Birleşmeye çalışsanız da doğal bir rekabet ve darbelerin getirdiği bölünmüşlüğü ve getirdiği faturalar sizle beraber devam ediyor.

"Parlamenter sisteminin çıkardığı zorlukları yaşayarak gördüm. Bugünkü başkanlık sisteminin kendi doğasında bu koalisyonları bertaraf etmesi daha olası. Belki ufak tefek değişiklikler olacaktır, olmalıdır. Ama netice olarak başkanlık sistemi buna daha yatkındır. Pandemi gibi, dış politikanın çalkantılı olduğu dönemlerde daha önemlidir."

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler