Türkiye ile ABD arasında bir dönem diplomatik kriz yaşanmasının nedenleri arasında yer alan Metin Topuz davasında bugün karar çıkması bekleniyor.
Mart ayında yapılan duruşmada savcı esas hakkındaki mütalaasını vermiş ve Topuz'un "terör örgütü üyeliğinden" 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istemişti. Bugünkü duruşmada savunmanın mütalaaya karşı beyanda bulunması ve daha sonra da kararın açıklanması öngörülüyor.
ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli Topuz, Eylül 2017'de gözaltına alınmış ve aynı yılın Ekim ayında da tutuklanmıştı.
Fethullah Gülen Yapılanması ile ilgili açılan bir soruşturma kapsamında tutuklanan Topuz hakkında 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Topuz, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından tutuklanan, ABD diplomatik misyonlarında görev yapan üç isimden birisi.
Amerikan diplomatik misyon çalışanları ile bazı vatandaşlarının tutuklanması, iki ülke arasında diplomatik bir krize yol açmıştı.
ABD, Topuz'un tutuklanmasına tepki olarak 2017 yılında bir süre Türkiye'den göçmen olmayan vize başvurularını askıya almıştı.
Metin Topuz, ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda ülkenin uyuşturucu ile mücadeleden sorumlu güvenlik birimi DEA'nın, Emniyet Müdürlüğü'nün narkotik birimleriyle arasındaki teması sağlayan irtibat memuru olarak görev yapıyordu.
Topuz'un 1982 yılından bu yana konsoloslukta çalışıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2016'daki darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Yapılanması ile bağlantılı olduğu düşünülen bazı savcı ve polis memurlarıyla irtibatı olduğu gerekçesiyle Topuz hakkında soruşturma başlattı.
Savcılık, Topuz'un özellikle 2013 ile 2016 yılları arasında savcı Zekeriya Öz ve 17-25 Aralık'taki yolsuzluk soruşturmalarında görev yapan dönemin emniyet yetkilileri Yakup Saygılı ve İbrahim Şen gibi isimlerle telefon görüşmeleri yaptığının tespit edildiğini açıkladı.
Savcılık ayrıca, Topuz'un darbe girişimi öncesinde bu girişimde rol aldığı söylenen bazı askerlerle de temas kurduğunu öne sürdü.
Bu görüşmeler nedeniyle Topuz, Eylül 2017'de gözaltına alındı.
Metin Topuz, Ekim ayı başında çıkarıldığı mahkeme tarafından ''anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme'', ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme'' suçlarından tutuklandı.
Topuz hakkında Şubat 2019'da hazırlanan iddianamede, ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme'', ''Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme'', ''Hukuka Aykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetmek'', "Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme'' ve ''Gizliliğin İhlali'' suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ile 20 yıldan 35 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Mart ayında yapılan duruşmada, savcı, esas hakkındaki mütalaasını okudu ve Topuz'un "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
Mütaalada, Topuz'un kendisine yöneltilen "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek", "verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve gizliliğin ihlali" suçlarından ise beraatine karar verilmesi istendi.
İddianamenin kabul edilmesinin ardından Metin Topuz'un yargılanmasına Mart 2019'da başlandı.
Metin Topuz, yargılandığı davanın Fethullah Gülen Yapılanması ile ilgili yürütülen diğer bazı başka davalarla birleştirilmesi talepleri Mahkeme tarafından reddedildiği için tek sanık olarak mahkeme karşısına çıkıyor.
Topuz, mahkemedeki savunmasında, hakkındaki iddiaları reddetti ve adı geçen kişilerle Başkonsolosluk'taki görevi nedeniyle temas kurduğunu söyledi. Mayıs 2019'daki duruşmada, "Bağlantılarım işimin bir parçasıydı. Karar mercii ben değilim, üstüm tarafından söyleneni yaptım" dedi.
Metin Topuz, Aralık 2019'daki duruşmada da hakkındaki iddiaları reddederek, görüştüğü kişilerin o dönemde devlet tarafından atanan makam sahibi kişiler olduğunu vurguladı.
Topuz, "ABD başkanlarının ziyaretinde ve üst düzey yetkililerin planlama aşamasında, güvenliğin sağlanmasında görevlendirilen amirlerime tercüman olarak refakat ettim. Tercümanlık görevlerime baktığımda uyuşturucuyla ilgisi olmayan birimlerle irtibatım olduğu yönünde savcılık iddialarının doğru olmadığı görülecektir" dedi.
İddianamede, Fethullah Gülen Yapılanması ile bağlantılı olduğu iddia edilen eski savcı ve polis müdürlerinin dışında kalan 209 kamu görevlisiyle yaptığı görüşmelerin gözardı edildiğini belirten Topuz, mahkemeye sunduğu belgelerin hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu kanıtlayacağını vurguladı.
Topuz'un yargılandığı davada duruşmaları ABD konsolosluk yetkilileri de takip etti.
Metin Topuz'un tutuklanması, 2017 yılının sonlarında Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi bir kriz yaratmıştı.
Topuz'un tutuklanmasından "büyük rahatsızlık" duyduğunu belirten ABD, bu gelişmeye sert tepki göstererek, Türkiye'den yapılan göçmen olmayan vize başvurularını askıya aldı.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada kararın gerekçesi, "Son zamanlarda yaşanan olaylar ABD hükümetini Türkiye'nin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin verdiği güvenlik taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır" olarak açıklanmıştı.
Türkiye de karşılık olarak ABD vatandaşlarına uyguladığı e-vize uygulamasını durdurdu.
Topuz'un tutuklanmasından birkaç ay önce de ABD'nin Adana Konsolosluğu'nda tercüman olarak çalışan Türk bir görevli de PKK ile ilgili yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştı.
Bir dönem, Türkiye'de ABD'nin diplomatik misyonlarında çalışan üç görevli ve en az altı ABD vatandaşı, ağırlıklı olarak Fethullah Gülen Yapılanması ile ilgili soruşturmalar kapsamında tutuklu durumdaydı.
Özellikle ABD vatandaşı Rahip Andrew Brunson'ın tutukluluğu, Washington yönetiminin Türkiye'ye yaptırım uygulamasına neden olmuştu.
Brunson ve diğer bazı diplomatik misyon çalışanları ile ABD vatandaşları serbest bırakıldı ve yürütülen görüşmelerle ilişkilerde bir normalleşme süreci başlatıldı.