Morgan Stanley Gelişmekte Olan Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan Sorumlu Başekonomisti Serhan Çevik, Türkiye'nin bundan sonra büyüme hızını tıkayan noktaları aşabilmek için mikro reformlara ağırlık vermesi gerektiğini belirterek, hükümetin para politikalarında olduğu gibi daha şeffaf bir bütçeleme sistemini içeren mali bir anayasa hazırlaması gerektiğini söyledi.
Serhan Çevik, önümüzdeki dönemde görüşülmeye başlanacak olan bütçenin aslında 3 yıllık bir programı ortaya koyacağını hatırlatarak genel bütçe dengesine, özellikle harcama kalemlerine tavan koyması ve öngörülebilir bir mali sistem oluşturması gerektiğini anlattı.
Çevik, hükümet programının birçok noktaya değindiğini ama Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan ilacın bundan sonra yeni nesil reformların hayata geçirilmesi olduğunu belirterek, "Hükümetin Türkiye'de büyüme hızını tıkayan noktaları aşabilecek bu sıkıntıları kaldırabilecek reformları yapması gerekiyor. Herkes mikro reform diyor ama, bunun içinin doldurulması lazım. Türkiye'nin bunları çoktan tartışmaya başlaması gerekirdi. Vergi reformunun nasıl yapılacağı konusunda bile kapsamlı bir çalışma yok" diye konuştu.
Bugün herkesin Türkiye ile ilgilenen tüm uluslararası yatırımcıların, 'sapmalar olsa bile enflasyon hedefinin yüzde 4 olduğunu bildiğini kaydeden Çevik, "Bağımsız Merkez Bankası belki çok eleştirildi, ama hedefe ulaşmak için elinden geleni yapıyor. Kredibilitesinde artış var" dedi.
Hükümetin de Merkez Bankası gibi güçlü sınırlar koyması gerektiğini anlatan Çevik, şöyle devam etti:
"Bir mali anayasa hazırlaması gerekiyor. Aynı Merkez Bankası'nın enflasyon hedefinde olduğu gibi yıkılamaz, değiştirilemez hedeflerin mali tarafta da olmasından yanayım. İster Maastrich kriterini alın yüzde 3 deyin, ister farklı bir oran uygulayın yüzde 2 deyin, ama genel bütçe dengesinin sürdürülebilir ve öngörülebilir olması gerekiyor. Fakat asıl sorun harcamalarda. Harcamalara tavan konulması gerekiyor."
Toplam kamu harcamalarının milli gelire oranının belli bir seviyede sabit tutulması gerektiğini ücretler gibi bazı büyük harcamalarda kalemleri için özel sınırlar belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Çevik, yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla (FDF) hedefinin ise seçimlerin bütçe üzerinde oluşturduğu tahribatı düzeltmek için 2008'de devam ettirilmesi gerektiğini söyledi. Kuvvetli bir 2008 bütçesine ihtiyaç olduğunu düşünen Çevik, 2008'de FDF hedefi korunarak 2009-2010 yıllarında Türkiye artık yeni kurallar seti
ile tanıştırılması gerektiğini ifade etti. Çevik, "Böylece daha öngörülebilir bir mali sistem yaratmış oluruz. 2008'den sonra yüzde 6.5'lik FDF hedefi geçerliliğini yitirecek. Bu hedef Türkiye'nin bundan sonra yapması gereken reformlar açısından da bir anlam ifade etmeyecek. Üstelik yapılacak bütçede orta vadenin öne çıkartılması IMF ile olan ilişkileri de rahatlatır" şeklinde konuştu.
"IMF'Yİ ŞİMDİ REDDETMENİN ANLAMI YOK"
"Global oynaklığın arttığı bir ortamda IMF'den borçlanmadan teknik destek alarak mezuniyetini tamamlamak Türkiye'ye avantaj sağlayacaktır" diyen Serhan Çevik, IMF-Türkiye ilişkileri üzerinde son dönemde yaşanan tartışmalarda yürürlülükteki stand-by anlaşması ile Türkiye'nin yapmak istemediği şeyleri zorla yaptırıldığı imajının hakim olduğuna dikkat çekti.
Çevik, "Türkiye atması gereken adımları attı ve bunu yaparken IMF'den destek aldı. O gün Türkiye'nin milli geliri 180 milyar dolardı bugün 400 milyar dolar. Türkiye'nin IMF'ye ödeyeceği 8 milyar doların altında bir rakam var. Türkiye'nin IMF'den yeniden kaynak almaya ihtiyacı var mı? Yok. Ama bugün dünyada bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda IMF'den para çekmeden de onun teknik kapasitesinden yararlanılabilir. Bunu reddetmenin hiçbir gereği yok. IMF zaten stand-by anlaşması bittiğinde ülkeleri izlemeye devam ediyor. Türkiye para çekmeden bir tür alternatif stand-by yapabilir" dedi.
Global dalgalanmanın yaşanmaya başlamasıyla öngörülen risklerin bugün yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladığını söyleyen Çevik, bunun en kuvvetli örneklerinin istihdam tarafından geldiğine dikkat çekti. Morgan Stanley'in ABD ekonomisi için yaptığı büyüme tahminini yüzde 2.6'dan yüzde 2'ye ve dünya ekonomisinin büyüme hızını ise yüzde 4.5'e düşürerek revize ettiğini belirten Çevik, ABD ekonomisindeki olası bir yavaşlamadan Türkiye'de dahil olmak üzere tüm ülkelerin etkilenmesinin ise kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Global ticaret ve küresel piyasalardaki etkileşimin ABD'ye ihracatı sadece yüzde 5 seviyesinde olan Türkiye'yi de etkileyeceğini hesapladıklarını anlatan Çevik şöyle konuştu:
"Yaptığım hesaplamalara göre son yıllarda ülkelerin ABD ekonomisine korelasyonunda ciddi artış var. Yani ABD büyüdükçe bu ülkelerde büyümüş, küçüldükçe küçülmüş. Mesela Türkiye'de 1990'larda bu korelasyon çok zayıf. Bunu bazı ülkeler için hele hele petrol ihracatçısı ülkeler için ticaret bağı ile açıklamak çok kolay. Fakat Türkiye gibi ABD ile olan ticari ilişkisi yüzde 5 ile son derece sınırlı olan ihracatının yüzde 60'ını Avrupa'ya yapan bir ülkenin korelasyonunun bu kadar artması ilginç. Bunu globalleşmenin ikincil etkilerine bağlıyoruz. ABD'ye doğrudan ihracatımız az ama başka ülkeler aracılığıyla bağımlılığımızda artış var. Ayrıca finansal globalleşme nedeniyle Türkiye dalgalara daha açık hale geldi. ABD ekonomisinde yaşananlardan Türkiye etkilenmez, Türkiye'deki hiçbir kurumun subprime piyasasına erişimi yok demek naif bir yaklaşım olur."
"TEKSTİL VE TARIMDAN BÜYÜMEYE DESTEK GELİR"
Sorunun nereye gittiği veya nasıl kaldırılacağı konusunda fikirlerin net olmadığını, ama global ekonomilerde bundan sonra büyüme hızlarının biraz daha yavaşlamasının beklenebileceğini kaydeden Çevik, yatırımcıların uluslararası bankaların 3. çeyrek bilançolarını da görmek isteyeceğini belirtti.
İkinci çeyrek büyüme rakamlarının beklentilerine paralel geldiğini anlatan Serhan Çevik, üçüncü çeyrekte toparlanmanın başlamasını beklediğini söyledi. Yılın tamamında yüzde 5.6lık bir büyüme rakamı beklediklerini aktaran Çevik, 2008 yılında ise rakamın yüzde 7
yi aşmasını öngördüğünü kaydetti.
Çevik, dünya ekonomilerinde yavaşlama olsa bile geçen yıl iyice sıkılaştırılan para politikasının etkisi ile biriken enerjinin faiz düşüşlerinin yaratacağı psikolojik etki ile Türk ekonomisinin büyüme rakamını yüzde 5`in altına düşürmeyeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Çevik, enflasyon tahminini ise bu yıl sonunda yüzde 6.2, 2008 sonunda ise yüzde 3.8 olmasını beklediğini kaydetti.
Son 5 yılda ihracatın alt kalemlerine bakıldığında otomotiv, elektronik gibi sektörlerin yıldızının parladığını belirten Çevik, önümüzdeki dönemde tekstil ve tarım ihracatından ise umutlu olduklarını belirterek, "Tekstilin alt kategorilerinde, daha katma değerli alanlarda iyileşmeler söz konusu. Dünyadaki fiyat artışları ile beraber eskiden hiç kıpırdamayan tarım ihracatı artmaya başladı, bunun devamını bekliyorum" şeklinde konuştu.
Tekstilde iş modellerinin değişmeye başladığını Türkiye`de marka bilincinin artmasıyla birlikte Avrupa'da mağaza açan firmaların gün geçtikçe artmaya başladığını kaydeden Çevik, şöyle devam etti:
"Birkaç sente satılacak bir tişört üretiyorsanız Çin`e karşı şansınız yok, ama ürününüze farklılık getirdiğinizde öne çıkıyorsunuz. Tekstilin öldüğünü, battığını değil, değişim geçirdiğini görüyorum. Mesela katma değeri yüksek, sermaye yoğun ev tekstilinde yükselen bir grafik var. Aynı şey tarım ihracatında da geçerli."
İHA