Owen Bennett-Jones
BBC muhabiri, Lahore
Navaz Şerif'in adı ülke tarihine Pakistan'ın en başarılı siyasetçisi olarak geçti.
Bunun tek sebebi, daha önce hiç olmadığı şekilde, üçüncü kez başbakan seçilmesi değil.
Şerif, sonu gelmeyen yolsuzluk suçlamalarından, popülerliğini ve desteğini kaybettiği zamanlardan, hapsedilmekten, sürgüne gönderilmekten ve askerî darbeyle devrilmekten yılmadı ve geri döndü.
1990'ların sonunda Başbakanlık Konutu'ndaki son döneminde, tek amacı kendisine karşı olan herkesten kurtulmaktı.
Parlamento'daki muhalefetten bunalan Şerif, ülkeyi şeriat yasalarıyla yönetmesine olanak sağlayacak bir anayasa değişikliğini meclisten geçirmeyi denedi.
Şerif, ülkedeki diğer güç odaklarının da karşısındaydı.
Taraftarları Yüksek Mahkemeyi basıp yerle bir etti.
Pakistan'ın güçlü ordusunun dizginlerini de ele almaya çalışan Navaz Şerif, 1999'da iki üst düzey ordu komutanını peş peşe görevden aldı.
Bu girişim General Pervez Müşerref liderliğindeki askerî darbeyle sonuçlandı.
Ordu, Navaz Şerif'i, General Müşerref'in uçağını kaçırmaktan suçlu buldu.
Önce hapse atılan Şerif ardından Suudi Arabistan'a sürgüne gönderildi.
Navaz Şerif'in ordudan ve özellikle de General Pervez Müşerref'ten öç almak isteyip istemediği henüz açık değil, bunu zaman gösterecek.
General Pervez Müşerref, İslamabad'da ev hapsinde tutuluyor.
Hakkında pek çok suçlama bulunan Müşerref, Navaz Şerif'in seçim zaferini televizyonda dehşet içinde izlemiş olmalı.
1999 yılında Navaz Şerif iktidardan indirildiğinde, onu yolsuzluklara bulaşmış, başarısız, gözünü güç hırsı bürümüş bir siyasetçi olarak tanımlayan pek çok Pakistanlı rahat bir nefes almıştı.
Pakistan halkı, haftasonundaki seçimlerde, bu yakın tarihi göz ardı edip kendisine güçlü şekilde onay vererek, Şerif'in şimdi daha olgun ve daha akıllı bir siyasetçi olduğunu düşündüğünü gösterdi.
Öte yandan, seçmenler, iş dünyasıyla iç içe, ticaretle uğraşan bir aileden gelen Navaz Şerif'in, iflas etmek üzere olan Pakistan ekonomisini kurtarabileceğini umuyor.
Navaz Şerif, pek çok seçmenin kendisine oy verme sebebinin bu olduğunun farkında.
Seçim zaferinin kutlamaları sırasında, öncelikleri sorulduğunda "Ekonomi, ekonomi, ekonomi" dedi.
Navaz Şerif, ülkede pek çok altyapı projesinin mimarı olarak görülüyor.
İslamabad ve Lahor arasındaki otoyol en gurur duyduğu projelerinden birisi.
Bu kez, Karaçi ve Peşaver arasında bir hızlı tren vaadinde bulunuyor.
Büyük düşünme becerisinin yanısıra, Şerif, muhafazakâr görüşleri ve Pencaplı kimliğiyle destek buluyor.
Pencap Pakistan'ın en varlıklı ve kalabalık eyaleti.
Parlamento'daki sandalyelerin yarıdan fazlası da Pencaplı vekillerin.
Doğrusu, Navaz Şerif'in Pencap dışındaki desteği oldukça az.
Navaz Şerif, dindar orta sınıf ve küçük kasaba esnafına hitap eden bir siyasetçi.
Sessiz, utangaç kişiliği, seçmenlerde 'güven duygusu' yaratıyor.
Öte yandan 1998'de verdiği nükleer denemeler yapılması talimatı, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne kafa tutabilecek güçlü bir siyasetçi imajı çiziyor.
Seçimin ardından yaptığı konuşmada, pek çok seçmenin duygularını yansıtır şekilde "Tüm kalbimle, Pakistan'ın saygı duyulur bir ülke olduğunu görmek istiyorum" dedi.
Navaz Şerif, çelik ve diğer ağır sanayi girişimlerinden büyük para kazanan bir aileden geliyor.
Varlıklı bir hayattan geliyor olsa da, dünyanın farklı yerlerinde gayrimenkulleri bulunsa da, Pencaplı seçmenlerin gözünde Şerif, yıllarca ülkeye egemen olan toprak sahiplerinin iktidarda olmasından çok daha iyi bir seçenek.
70'li yıllarda Zülfikâr Ali Butto'nun solcu politikaları ve izlenen kamulaştırma programından ailenin gördüğü büyük zarar, Navaz Şerif'in politikaya girmesindeki başlıca neden.
Ailesinin çıkarlarını korumak için siyasete başlayan Şerif, General Ziya ül-Hak'ın dikta yönetimi sırasında göze çarpan ve giderek daha önemli pozisyonlara getirilen bir siyasetçi oldu.
Pakistan seçiminin ardından, Washington yönetimi, Navaz Şerif'in dinci militanlar konusundaki tavrının net olmamasından endişeli.
Bu seçimde, partisinin bazı adaylarının sicilinde 'cihad sempatizanlığı' var.
Destekçileri bunu başarılı bir siyasî taktik olarak görürken, dindar aşırılığa hoşgörü gösterdiğini savunan karşıtları ise stratejik bir hata olarak değerlendiriyor.
Kampanya sürecinde, laik adaylara ve onların destekçilerine karşı düzenlenen sayısız saldırıya rağmen, Navaz Şerif, isim vererek Taliban'ı eleştirmedi.
Karşıtları, Navaz Şerif'in partisinin ve adaylarının bu nedenle hiçbir saldırıya uğramadığını, saldırı korkusu olmadan kampanyalarını sürdürebildiklerini savunuyor.
Navaz Şerif'in kampanya konuşmalarında güvenlik ve dış politika konularındaki muğlak sözleri ise, şimdi kendisine geniş bir manevra alanı sağlayacak.
Pakistan'ın, Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki terörle savaşa verdiği desteğin sona ermesi ve Pakistan'daki Taliban'la görüşmeler yapılması gerektiğini söylese de, siyasi yorumcular, göreve başladığında, ordunun 'Geçmiş tüm görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı. Tek yol bize saldıran cihad yanlılarıyla savaşmak' söylemine ayak uyduracağını belirtiyorlar.