İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü, ramazan ayında sağlıklı beslenmenin önemine dikkati çekerek, bununla oluşabilecek sağlık problemlerinin önüne geçilebileceğini bildirdi.
Müdürlükten yapılan yazılı açıklamada, ramazan ayında bireylerin günlük yaşantıları ve beslenme alışkanlıklarında büyük değişliklikler görüldüğü ve normalde üç ana öğün ve birkaç ara öğünden oluşan beslenme düzeninin bu ayda iki öğüne düştüğü belirtildi.
Bu nedenle tüketilen gıdaların dikkatle seçilmesinin önemine değinilen açıklamada, ramazan ayında günlük alınması gereken enerji ve besin ögelerinin değişmemesine rağmen ay boyunca genellikle kırmızı et, pilav, makarna, ekmek, hamur işi ve tatlıların tüketiminin arttığına işaret edildi.
Açıklamada, buna karşılık yetersiz sıvı ve meyve, sebze tüketimiyle karşılaşıldığı vurgulanarak, şunlar kaydedildi: 'Her zaman olduğu gibi ramazan ayında da sağlıklı beslenmeye önem verilmeli ve olası sağlık problemlerinin önüne geçilmelidir. Oruç, metabolizmada bazı değişikliklere sebep olmaktadır. Bunlardan bazıları uzun süreli açlık sonucu metabolizma az enerji harcamaya başlar, vücut hareketleri yavaşlar, bazal metabolizma hızı düşer.
Eğer oruç döneminde beslenme düzenine dikkat edilmezse fazla kilo alınır ve vücut yağ oranı artar. Oruç döneminde yemekten sonra üşüme hissi ve uyuklama isteği oluşabilir, bunun sebebi aç kalan vücuda hızlı ve fazla miktarda besin girmesi sonucu kan şekerinin hızla yükselip düşmesidir.'
'Sahura kalkmamak, en büyük yanlışlardan': Ramazan boyunca sahurun mutlaka yapılması gerektiği bildirilen açıklamada, bu ayda yapılan en büyük yanlışlardan birinin, gece geç yemek yiyip sahura kalmamak veya sahura kalkıp sadece su içmek olduğu belirtildi.
dikkat! Açıklamada, bu durumun açlık süresini uzattığı ve metabolizmanın yavaşlamasına neden olduğu aktarılarak, günlük tüketilmesi gereken sıvı miktarının yaklaşık 2,5 litre olduğu ve sıvı ihtiyacını karşılarken tüketilen çay, kahve gibi içeceklerin suyun yerini tutmadığı vurgulandı.
Yeterince sıvı tüketilmezse, su-tuz dengesinin bozulduğu, halsizlik, işte verimsizlik, depresyon, konsantrasyon güçlüğü, uyuklama, mide ağrısı, hazımsızlık gibi durumların ortaya çıktığı kaydedilen açıklamada, 'İftarda fazla miktarda yemek, boş mideye yüklenmeye sebep olacaktır ve bu durumda sindirim sistemi zorlanacak, midede ağırlık hissi, ekşime, yanma ve bulantı oluşacak, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sorunlar ortaya çıkacaktır.
Yemekler yavaş yavaş, az porsiyonlarda ve iyi çiğnenerek tüketilmelidir. Sahurda fazla miktarda ve yağlı yiyecekler tüketilmemelidir' ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, sahurda metabolizmanın hızı yavaş olduğu için vücuda alınan besinlerin yağa dönüşümünün daha fazla olacağı belirtilerek, bu nedenle yağlı besinler yerine daha hafif, yağ oranı düşük, günlük alınması gereken protein ihtiyacının karşılanması bakımından protein içeriği yüksek, kan şekerini hızlı yükseltmeyen kompleks karbonhidratlardan (bulgur pilavı, kepekli makarna, kepekli ekmek gibi) oluşan bir öğün hazırlanması gerektiği kaydedildi.
İftar ve sahurda kızartma, yağlı besinler ve şarküteri ürünleri yerine ızgara, haşlama, buğulama yöntemleri kullanılarak pişirilmiş hafif yemeklerin tercih edilmesi gerektiğine değinilen açıklamada, şu önerilerde bulunuldu: 'Çay ve kahvenin içinde bulunan maddeler, demirin emilimini azalttığı için bu içecekler yemeklerden en az bir saat sonra tüketilmelidir. Hava sıcaklığı nedeniyle kaybolan su ve mineral kaybını yerine koyabilmek amacıyla, iftardan itibaren sahur sonuna kadar bol su ve sıvı alımına özen gösterilmelidir. İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine, sindirimi daha kolay olan sütlü tatlılar veya meyveli tatlıları tercih edilmelidir. Haftada üç kez düzenli olarak hafif egzersiz yapılmalıdır. Ramazan ayı süresince yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir.
Yeterli ve dengeli beslenmek için 4 besin grubunda yer alan besinlerden yeterli tüketilmesi gereklidir. Bu dört besin grubu süt ve süt ürünleri, et, yumurta, baklagiller grubu, sebze, meyve grubu ile ekmek ve tahıllar grubudur.'
'Beslenme canının çektiği şeyleri yemek değildir': Açıklamada, şeker ve tansiyon, mide, diyaliz, kanser ve koroner kalp hastalarının, kalp krizi geçirmiş, düzenli ilaç kullanan ve ağır enfeksiyon veya ateşli hastalığı olan kişilerin, ayrıca hamile olanların, emziren kadınların, çok yaşlı ve hasta kişilerin ve çocukların oruç tutmasının sağlık açısından sakıncalı olabileceği belirtildi.
Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlığın temeli olduğu vurgulanan açıklamada, 'Beslenme açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canının çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Beslenme, sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin ögelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır' değerlendirmesine yer verildi.