HABER

Söke'de canavar söylentisi yine alevlendi

Söke'de canavar söylentisi yine alevlendi

Aydın’ın Söke İlçesi’ne bağlı Burunköy’de geçen yıl bir çobanın koyunlarının parçalanmasıyla gündeme gelen canavar söylentisi, bu yıl küçük yabani bir yavrunun ölü bulunmasıyla yeniden alevlendi. Çoban köpeklerinin boğarak öldürdüğü yaklaşık 15 günlük yavrunun, kedigillerden bir canlı olabileceği belirtildi.


Geçen yıl Söke’ye bağlı Burunköy’ün Göl Dağı bölgesinde çobanlık yapan Turan Cengiz’in koyunları, bilinmeyen vahşi hayvanlarca parçalandı. Günlerce nöbet tutulmasına karşın yırtıcı hayvanın izine rastlanamadı. Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) bölgede foto kapanlar kurdu, ama sonuç alınamadı. Köy halkı arasında ise bir canavarın varlığından söz edilir oldu.


Canavar söylentisi, geçtiğimiz günlerde çoban köpekleri tarafından yabani bir yavrunun öldürülmesiyle yeniden gündeme geldi. EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, bulunan ve 15 günlük olduğu tahmin edilen kedi görünümlü hayvanın fotoğrafını çekerek Orta Doğu Teknik üniversitesi (ODTÜ) Biyoloji Laboratuvarı ile irtibata geçtiklerini söyledi. Sürücü, "Çobanlar köpeklerin böyle bir canlıyı öldüğünü haber verince bölgeye geldik.


Kediye benzeyen bu yavrunun fotoğrafını çekip ODTÜ Biyoloji Laboratuvarında Doç. Dr. Can Bilgin’e gönderdik. Hocamız fotoğraflardan tespitin zor olacağını, kedigiller familyasında tüm yavruların birbirine benzediğini söyledi. Türünün kesin olarak belirlenmesi için doku örneği istedi. Bugün doku örneğini alarak DNA örneği çıkarılması için ODTÜ’ye gönderdik. Tahminlerimize göre bu yavru bir ’kara çakal’a ait. Çevredeki çobanlar zaman zaman bölgede kara çakal gördüklerini söylüyordu" dedi.


Çevredeki köylüler ise yavrunun geçtiğimiz yıl Burunköy’de Turan Cengiz’e ait çobanları parçalayan canavarın yavrusu olduğunu öne sürdü.


Bazı dönemlerde görüldüğü iddia edilen ilginç yaratıklarla ilgili ilginç bilgiler.


‘Keçi yiyen’in görüldüğü zamanlar El Chupacabra’da 1970’lere dayansa da ünü 1990’larda hızla internette yayıldı. 1995’te Puerto Rico’da çiftçilerin tavuk, ördek, hindi, tavşan ve keçilerini öldüren yaratığın bulunması için polise başvuranların sayısı artınca gerginlik arttı. Vahşi hayvanların çiftlik hayvanlarını nasıl öldürdüğünü bilen çiftçiler yakın zamanda olanların metodunun farklı olduğunu iddia ettiler. Yemek için öldürmeyen bu yaratığı görenlerin tanımlamalarında ‘şempanze boyutlarında, kanguru gibi zıplıyor, parlayan büyük gözleri, gri bir derisi ve kıllı elleri, yılan dili gibi uzun bir dili, keskin pençeleri, omurgasının üstünde kirpi gibi dikenleri var’ gibi tabirler kullanılıyor.

90’ların sonunda bu olaylar arttı ve Meksika, Güney Teksas, Güney Amerika ülkelerinin birkaçında ve Şili’deki olaylardan bu yaratık sorumlu tutuldu.


Ortalama boydaki bir insandan daha uzun, koyu kestane ya da kahverengi saç ve sakalı olan, itici bir kokuya sahip, büyük ayaklı, insanları sevmeyen, aşırı yüksek şekilde kahkaha atan yaratıklara Sasquatch ismi verilmiştir. Bunlardan beyaz saçlı olanlarına ise Karadam denir ve dünyanın her bir köşesinde dağlık ve ormanlık alanlarda bulunur.

Hala Sasquatch’ın hangi türe ait olduğu bilinmiyor fakat tahminlerin çoğu, insanların eski evrelerinin vahşi doğadaki kalmış hali olduğu yönünde. Amerika’da Sasquatch hakkında bilgi bulmak için kurulan organizasyonlardan bazıları Amerika’nın kuzeybatısında ormanlara yerleştirdikleri kameralarla bu tür hakkında bilgi toplamak konusunda umutlu.


Son derece gelişmiş elektronik aletlere rağmen günümüzde göl yaratıkları hala bilim adamlarını şaşırtmakta. Loch Ness canavarı, diğer adıyla Nessie bugünün en popüler su yaratığı. Dünyadaki diğer yaratıklardan Chesapeake’teki Chessie, İsveç’teki Storsjön gölündeki Storsie, Norveç’teki Seljordsvatnet’teki Selma ve New York’taki Champlain gölündeki Champ’in özellikleri hep birbirine benzer: Uzun boyunlu büyük bir yaratık, ata benzeyen bir kafa ve kambur.


1700’lerde savaşın ya da felaketin habercisi olarak görülen, 1900’larda sık görülmeye başlanan, yüzyıllar boyunca görgü tanıklarının 2000’i geçtiği ve hala günümüzde olduğuna inanılan yaratığın özellikleri:

Yaklaşık bir metre boyunda, İskoç çoban köpeği gibi bir kafası, at gibi bir yüz, turna gibi arka bacakları, uzun bir boynu ve kanatlar var. Arka bacakları üzerinde yürüyor ve öndeki bacaklarını önde tutup pençeleriyle kendini koruyor.


Batı Virginia’da Point Pleasent bölgesinde Kasım, 1966’da başlayıp 13 ay süren değişik görüntüler meydana geldi. UFO raporları ve gürültülü cinler dışında bir sürü görgü tanığı daha önce görmedikleri bir yaratığın varlığından söz etti. Yaklaşık olarak iki metre uzunluğunda, kanat genişliği üç metreden fazla olan, gri, pullu bir derisi olan, büyük ve kırmızı, hipnoz eden gözlere sahip, saatte 161 metre gidebilen, köpekleri öldürmeyi ya da yemeyi seven, televizyon ve radyolarda parazit yapan ve zihni biraz da olsa kontrol edebilen bu yaratığın kontağa geçtiği kişiler üzerinde etkisini bıraktığı fark edildi.


Genellikle periler ormanda yaşayan, küçük, kanatlı faniler olarak tanımlanır. Elfler de ormanda yaşar ama perilerin aksine minyon olmaları dışında görünüşleri insanlara benzer. İnsanların dünyasından uzak bir yerde, kendi küçük medeniyetleri içinde görüntülenir. 1919 yazında, 13 yaşındaki Harry Anderson ay ışığında parlayan, 20 tane küçük adam ordusunun yanından geçtiğini gördü. Adamların üzerinde gömlek yoktu, keldiler ve solgun, beyaz tenleri vardı. 1842 yılında, İngiltere’de bir adam da perilerle karşılaştığını iddia etti.


21 Nisan 1977’de Massachusetts’te Dover’da garip olaylar yaşanmaya başladı. 17 yaşındaki Bill Bartlett ve üç arkadaşı saat 22.30 sıralarında New England yakınlarındaki bir kasabaya arabayla giderlerken karanlıkta çok garip bir yaratık ile karşılaştılar. Bu olaydan birkaç saat sonra 15 yaşındaki John Baxter da kız arkadaşının evinden kendi evine yürürken aynı yaratığı gördüğünü iddia etti. Ertesi günü Bill Bartlett’in arkadaşlarından 15 yaşındaki Abby Brabham da aynı yaratığı gördüğünü iddia edince ortalık karıştı.

Tariflere göre yaratık iki ayağı üstünde yaklaşık olarak 1.2 metre uzunluğunda, saçsız, sert derili, karpuz kafalıydı ve uzun ve şeftali renginde cılız uzuvlara sahipti.


İki farklı yerde, iki farklı polisin bu yaratığı gördüğünü iddia etmeleri, bu yaratığın var olduğuna dair olan inançları arttırdı. 3 Mart 1972’de, günün erken saatlerinde Ohio’daki Loveland’deki Miami Nehri’nde polis arabayla giderken önce yoldakinin bir köpek olduğunu düşündü. Arabayı durdurup yaratığın yanına yaklaşınca yaratık iki ayağının üzerine kalkar ve polis gördüğü yaratığı isimlendiremedi. 1-1.2 metre boylarında, 23-34 kilogram ağırlığında, kayış gibi bir derisi olan, yüzü kurbağa ya da kertenkeleye benzeyen bu yaratık iki hafta sonra başka bir polis tarafından da görüldü.


Hepimiz Jurassic Park filmlerinin inanılmaz gerçekçi dijital efektleri sayesinde dinazorların birgün klonlanabilceği düşüncesine inanmışızdır. Peki ya gerçekten dinazorlar hala yaşıyorsa? Bazı insanlar bunun gerçek olabileceğine inanıyor. Afrika’da yada Güney Amerika’da yaşayan yerli kabileler büyük yaratıklarlar yaşamaya alışkın.Bu hayvanlara ‘jago-nini, dingonek, ol-umaina, chipekwe’ gibi ismler veriyorlar. Kabileler komşularını şöyle tarif ediyorlar.
• Pürüzsüz kahverngi-gri renkli bir cilt
• Neredeyse bir fil kadar büyük,9 metre uzunluğunda
• Uzun ve hassas bir boyna sahip
• İnsnalrı tehlikede olduğu anda öldürür ama yemezler çnkü vejeteryanlar.


19.yüzyılda Londra’da geceleri gölge yerlerden ortaya çıkan Jack kurbanlarının bedeninde korkunç bir biçimde tırmıklar bırakır ve yakalanmamak için insanüstü bir biçimde gözden kaybolur. Yay ayaklı Jack İngiltere Victoria döneminde tamamen çözülememiş ve açıklanamamıştı.Hikayeyi bilenlere göre saldırıları 1837 yılında güneybatı Londra’da başlamıştı. Polly Adams adında bir bar çalışanı yay ayaklı Jack’in o eylül ayında saldırdığı üç kadından biriydi. Jack kadının blüzünü yırtmış ve boynunu demir gibi tırnaklarıyla parçalamıştı.

Kurbanları ona böyle bir portre çiziyor:

• İnsan gibi ama çirkin bir yüzü var.
• Keskin demir gibi tırnak ve pençeleri var.
• Uzun ince ve güçlü
• Parlak gözlü
• Ağzından mavi alevler çıkıyor.
• Dar kıyafetlerin üzerine koyu renkli bir palto giyiyor.
• Değişik bir kask takıyor
• İnanılmaz yüksekliklerden ve mesafelerden atlayabiliyor.

Saldırıları 1838’in ilk zamanlarına kadar sürdü. Londra belediye başkanı Jack’i yakalatmak için bir hareket başlattı.Jack hakkında konuşulanlar 1870’lere kadar devam etti. Görüntüsüyle insanları korkuttuğu iddaa edildi.İlginç ama yay ayaklı Jack kimseyi ciddi bir biçimde zarar vermedi yada öldürmedi, 18 yaşındaki Lucy dışında. Jack, Lucy’nin yüzüne saçtığı alevlerle kör kalmasına sebep olmuştu.

En Çok Aranan Haberler