Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ikamet eden Türk kökenli bir vatandaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğü ile iletişime geçerek, kendisinde bulunan Osmanlı Devlet Armasını, Türkiye’ye teslim etmek için başvuruda bulundu.
Osmanlı Devlet Arması, Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın talimatının ardından Los Angeles Türk Başkonsolosluğu yetkililerince teslim alındı ve diplomatik kargo ile Türkiye’ye, Etnografya Müzesi Müdürlüğüne teslim edildi.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğü tarafından incelemeye alınan Osmanlı Devlet Armasındaki tuğranın, Sultan II. Mahmud’a (1808-1839) ait olduğu ortaya çıktı. Armadaki güneş simgesi, devletin büyüklüğünü, güneşin ortasındaki tuğra en büyük Müslüman-Türk Hanedanını, kavuk; saltanat ve hilafeti, çiçekler; müsamahayı, terazi; adaleti, kitap; Kuran-ı Kerim’i, silahlar; orduyu, madalyonlar; çeşitli milletlerden oluşan Osmanlı toplumunu temsil ediyor. Atlas kumaş üzerine renkli ipliklerle işlenen armanın çerçevesi ise günümüze ait. (DHA)
**II. Mahmud kimdir?
**
II. Mahmud (20 Temmuz 1785 – 1 Temmuz 1839), 30. Osmanlı padişahı ve 109. İslam halifesidir. Osman Gazi ve Sultan İbrahim'den sonra Osmanlı hanedanının üçüncü ve son soy atasıdır. Son altı Osmanlı padişahından ikisi onun oğlu dördü ise torunudur.
Tahtta kaldığı 31 yıl, Osmanlı tarihinin siyasi açıdan en bunalımlı dönemlerinden biridir. Balkanlarda imparatorluğun dağılma sürecini başlatan Sırp ve Yunan isyanları, Rus, İngiliz ve Fransız donanmalarının Navarin'de Osmanlı donanmasını imha etmesi ve asi ilan ettiği Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın ordularının Suriye ve Anadolu'yu geçerek Kütahya'ya kadar gelmeleri gibi olaylar ile karşı karşıya kalan Sultan II. Mahmud, bir diğer taraftan gerçekleştirdiği reformlarla imparatorluğun çehresini değiştirerek Osmanlı modernleşmesinin temellerini atmış, ölümünden dört ay sonra ilan edilen Tanzimat Fermanı'na giden yolun hazırlayıcısı olmuştur. Hükümdarlığı dönemindeki icraatları nedeniyle, bazıları kendisini devleti tekrar ihya etmek üzere her yüzyılda bir gelmesi beklenen müceddid olarak kabul edip büyük sıfatıyla yad etmiş, muhalifleri ise gavur padişah olarak nitelendirmişlerdir.