Financial Times Suriye'deki çatışmaların Türkiye'deki bir fay hattını gözler önüne serdiğini yazıyor.
Abigail Fielding-Smith ve Daniel Dombey imzalı yazı, Antakya'da kilisilerin, camilerin Suriye'nin hemen kuzeyinde yanyana durduğu belirtilerek başlıyor.
Esnaftan Naim, arada birilerinin gelip kendisine "Alevi mi, Sünni mi olduğunu" sorduklarını söylüyor.
Habere göre, esnaf Naim devamla şöyle diyor: "Suriyeliler buraya gelmeden önce kimse Alevi misin, Sünni mi sorusu sormazdı".
Financial Times muhabirleri, Suriyeli mültecilerin dini çeşitliliği olan Antakya'da gerginlik yarattığını yazıyor.
100 bin ve belki kayıt altında olmayan diğerler mültecilerin çoğunun Beşar Esad yönetimine ayaklananları desteklediğinden, Beşar Esad'ın da Antakya'da yoğunlaşan Arap Alevi grupla aynı kimlik ayrıntılarına sahip olduğundan söz ediliyor.
Antakya'daki Arap Alevilerin geçen ay Ankara'nın Suriye'deki silahlı muhalefete desteğini protesto ettiklerini; Antakya'daki Suriyeli mültecilerin de bunu kendilerine karşı düşmanca bir tavır olarak gördükleri yazılıyor.
Financial Times'daki haberde Türkiye'de Arap olmayan milyonlarca Alevi'nin de Ankara'nın Şam'a karşı duruşuna rıza göstermediği söyleniyor.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'nin Suriye politikasını boy vermeye başlayan bir mezhepçiliğin ürünü olarak gördüğünden, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bunu reddettiğinden söz ediliyor.
Financial Times muhabirleri Antakya'nın Harbiye ilçesindeki kimi tezgahlarda Esad desenli kilim veya halıların turistik eşya olarak satıldığını aktarıyor.
Humus kentinden Suriyeli bir kadının, Harbiye'de bir lokantaya girdiğinde nasıl içerde Beşar Esad'ı destekleyen Alevi bir grubun toplantı yaptığına tanıklık ettiğini anlatıyor.
Financial Times muhabirleri, resmi yetkililerin Antakya'daki gerilimi önemsiz olarak gösterme eğiliminde olduklarını da yazıyor.
Financial Times muhabirlerinin Suriyeli bir aktivist dediği Ebu Raman, Türk hükümetinin komünistler, Aleviler ve Suriye'deki rejimi destekleyenleri karşısında bulduğunu ama öbür tarafta da mülteciler ve mültecilerin haklarını savunmaya çalışan uluslararası kuruluşlar olduğunu; hükümetin iki ateş arasında kaldığını söylüyor.