Hediye Levent
Halep
İsrail'in Gazze'ye yönelik günlerdir süren bombardımanı dünya gündeminin üst sıralarında.
Gazze'de yaşanan insanlık trajedisi, İsrail'in açıklamaları, barışa fersah fersah uzak taraflar arasında en azından ateşkes sağlamak üzere yapılan girişimler haberlerin ana unsurları. Ancak şimdilik Arap basınında yer alan tartışılan konulardan biri Gazze ile birlikte tekrar gündeme gelen Filistinli direniş gruplarının durumları...
Direniş Ekseni olarak adlandırılan ve İsrail'e karşı savunma hattı işlevi gören yapıda İran, Suriye, Lübnan Hizbullah'ı ve Filistin direnişi en sıkı müttefikler olarak öne çıkıyor. Arap ayaklanmasının başlamasının ardından hem Filistinli direnşçi gruplar hem de Suriye gibi ülkelerde yaşayan Filistinliler arasında bölünme yaşandı. Filistinliler arası çatlağın en keskin yaşandığı ülke Suriye oldu.
Hamas, safını muhaliflerden yana belirleyip Şam'daki merkezini Katar'a taşıdı. Merkezi Şam'da bulunan İslami Cihad faaliyetlerini durdurdu ancak merkezini taşıdığı yönünde herhangi bir açıklama yapmadı.
Yine ayaklanmanın başından itibaren İslami Cihad'dan "taraf olmadıkları ve Suriye'ye sıçrayan ayaklanmanın direniş hattına zarar verebileceği" şeklinde değerlendirmeler öne çıktı. Bazı Filistinli gruplar ise Suriye yönetiminin safında yer aldıkları ve Suriye ordusu ile birlikte hareket edeceklerini duyurarak bu yolu izledi.
Ancak Suriye'de aktif olan en güçlü grup Hamas olduğu için, tarafsız kalan ya da yönetimin yanında yer alan Filistinli yapılardan çok Hamas'ın tavrı öne çıktı.
Filistinliler'in Suriye içinde ÖSO ile başlayıp Nusra Cephesi saflarına kadar savrulması, ayaklanma boyunca Müslüman Kardeşlerle aynı çizgiden hareket eden Hamas'ın silah, para ve eğitim desteği aldığı ülkelerle ilişkilerinin bozulması veya sarsılması İsrail'in Gazze saldırıları ile birlikte tekrar tartışılmaya başlandı.
Bu tartışmalarda Hamas en fazla eleştirilen/desteklenen ya da "şimdi eleştirmenin zamanı değil" yaklaşımı ile şerh düşülen yapı.
Bu çerçevede Hamas'ın ayaklanmanın başından itibaren taraf olması nedeniyle;
Filistin direnişi için gerekli para, silah, askeri eğitim ve siyasi desteğin sürekliliğine zarar verdiği,Suriye gibi Filistinli mültecilerin yoğun olduğu ülkelerde yaşayan Filistinlileri riske attığı öne sürülüyor.Hamas'ın İran ile soğuyan, Suriye ile kesilen, Lübnan Hizbullah'ı ile siyasi düzeyde gel-gitlerle askeri düzeyde aksaklık olmadan devam eden ilişkileri onarmak için harekete geçtiği biliniyor.
Bu çerçevede Hamas, İran'ı birkaç defa ziyaret ederken ayaklanma sürecinde tarafsız ve "direniş ekseni" üzerinde duruş belirleyen İslami Cihad'ın sarsılan ilişkileri düzeltmek üzere ayaklanma öncesinden çok daha aktif rol aldığı söylenebilir.
İsrail'in Gazze'ye saldırmasının ardından yoğunlaşan bu girişimler bölgedeki siyasi gidişat ve Hamas dahil Filistinli grupların tavır değiştirme veya mevcut tavrı sürdürme kararları gibi birçok faktöre bağlı olarak yeniden şekillenecek gibi görünüyor.
Mülteci Filistinlilere ne olacak?Hamas'a yöneltilen "Arap ayaklanması sırasında taraf olması Filistinli mültecileri riske attı" eleştirisinin vücut bulduğu yer Suriye.
1948 yılından itibaren Filistinli mültecileri kabul eden Suriye'de şu anda yarım milyondan fazla Filistinli olduğu söyleniyor. Ülkedeki Filistinliler Suriyeliler ile aynı haklara sahip bu nedenle devletin bütün birimlerinde yer alıyorlar.
Arap ayaklanmasının başlaması ile birlikte Suriye'deki Filistinliler Şam-Yarmuk Semti'nde olduğu gibi kendi aralarında çatışacak kadar keskin bölünmeler yaşadılar.
Bir taraftan farklı cephelerde yer almaları nedeniyle birbirlerinin hedefi olurken diğer taraftan silahlı muhalefet karşıtı olan Suriyelilerin de Filistinlilere yönelik tepkileri giderek yükseldi.
Suriye içinde halk arasında ve imalarla olsa da basında "Filistinlilere yönelik politikanın gözden geçirilmesi gerektiği" görüşleri dile getiriliyor. Bu çerçevede, Filistinlilerin devlet birimlerinde görevlendirilirken dikkatli olunması, özellikle Filistinli direnişçi gruplara karşı "temkinli bir politika geliştirilmesi" gerektiği savunuluyor.
İslami Cihad'a yönelik eleştiri duymak pek mümkün değil ancak Şam'da "HAMAS'a tünel kazmayı öğrettik, onlar da muhaliflere ve Nusra Cephesi'ne öğretti. Şimdi binalarımızın altını kazıp bizi havaya uçuruyorlar" örneği sıklıkla verilir.
'Tabi ki Filistinlileri kovamayız'Suriye, "Filistinli mültecilere karşı yeni politika belirler mi" sorusunu yönelttiğim Suriyeli bir gazeteci konu çok belirsiz ve kendi deyimiyle "dikenli" olduğu için adının yazılmaması kaydıyla konuşmayı kabul ediyor.
"Filistinlileri elbette kovamayız. 1948'den beri burada olan Filistinli aileler var ve bir kısmı bu ülkenin vatandaşı oldular. Hem Filistin davası bizim dış politikamızın temel unsurlarından biri. Suriye Filistinlileri ve direnişi desteklemekten asla vazgeçemez. Burda yaşayan Filistinlilere yönelik politika ve haklar değiştirilemez ancak mesela, Hamas ayaklanma öncesinde Suriye'deki Filistinliler üzerinde çok etkiliydi. Bir daha buna izin verilmemeli" diyor.
Ülkedeki Filistinlilere ve yürütülen politikaya yönelik tepkilerin zamanla değişebileceğini söylüyor ve ekliyor: "Biz Mahmut Derviş, Leyla Halid, Ahmed Cibril gibi Filistin direnişinin en önemli isimleri ile büyüdük. Filistin meselesi siyasetle beynimize, Filistinlilerin hikayeleri ile kalbimize kazınmış."
Suriye içinde Filistin politikasına yönelik eleştiriler Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın son konuşmasında da yer aldı.
Esad, İsrail'in Gazze'ye saldırılarını ülke içinde bazılarının umursamaz bir tavırla karşıladığını belirterek, "Desteklememiz gereken direnen Filistin halkıyla bazı nankörleri birbirinden ayırdetmek gerekiyor.
Gerçek direnişçilerle çıkarlarına göre direniş maskesi takanları birbirinden ayırmalıyız aksi halde İsrail'in hedeflerine hizmet etmiş oluruz" ifadelerini kullandı.
Hamas'ın direnişi aktif olarak destekleyen ülke ve yapılarla olan ilişkisi nasıl şekillenir, Suriye'de yaşayan Filistinlilere yönelik yaklaşık değişir mi bilinmez ancak Suriyelilerin HAMAS'a verilen destek konusunda tutum değiştirmesi şaşırtıcı olmaz.