Osman İkiz
Stokholm
İsveç’in tanksavar füzesi kurmak üzere Suudi Arabistan’la antlaşma yaptığının ortaya çıktığı gün en azından savunma bakanının istifa etmek zorunda kalacağı belli olmuştu.
Hele 6 Mart’tan itibaren hergün skandal niteliğinde yeni bir olayla ilgili belgeler açıklandıkça savunma bakanının koltuğunun altından kaymaya başladığı anlaşılmıştı.
Bakan Sten Tolgfors üç hafta dayanabildi.
Kendini savunmaya çabaladıkça biraz bunaldığı belli oluyordu. 29 Mart günü istifa etti.
Bugüne kadar istifa etmek zorunda kalan politikacılar gibi, o da ailesinin basının gözetimi altında bulunmaktan bunaldığını ileri sürerek istifa ettiğini söyledi.
Siyaset bazıları için böyle hüsranla noktalanabiliyor.
Başbakanlar da çoğu zaman bakanlarını kurban vererek fırtınayı atlatabiliyor. Bu kez de öyle olabilir.
Her şeyden haberi olması gereken Başbakan Fredrik Reinfeldt, istifa etmek zorunda kalmasa bile kamuoyu yoklamaları iktidar partilerinin yüzde 44’e gerileyerek, yüzde 51’e tırmanan muhalefetin gerisinde kaldığını gösteriyor.
Bu da 2014 seçiminin çantada keklik olmadığının işaretini veriyor.
Trajikomik olaylar
Suudi Arabistan’la silah antlaşmasının kazasız belasız geçiştirilebileceğini düşünmek için siyasilerin gerçeklerden kopmuş ya da bu işi tümüyle gizlilik içinde kotarabileceklerine inanmış olmaları gerekiyordu.
Bu örnekte belki ikisi de geçerli ve iktidar hırsıyla sağduyuları körelen siyasiler İsveç gibi küçük bir devletin muazzam devlet aygıtına güvendiklerinden olmayacak hatalar yaptılar.
Üç hafta içinde ortaya çıkan olaylar önümüze trajikomik bir tablo çıkarıyor.
Arap saçına dönen olaylar ancak sırasıyla bakılınca net bir şekilde anlaşılabiliyor.
6 Mart tarihinde İsveç Ulusal Radyosu İsveç ile Suudi Arabistan Arabistan arasında çölde tanksavar füze fabrikası kurmak üzere 2005’de silah antlaşması imzalandığını açıkladı.
İsveç Savunma Ajansı’nın (FOI) füze fabrikasının yerini belirlemek üzere Suudi Arabistan’a gittikleri ve Stockholm’deki merkezlerinde Suudi General Nasser ile toplantı yaptıkları bildirildi.
Antlaşmaya en sert tepki hükümet ortağı liberallerin ve Hristiyan demokratların liderlerinden geldi.
Çevre Partisi ise hemen Anayasa Komisyonu’na başvurdu.
7 Mart’ta yeni belgeler açıklandı.
İsveç Savunma Ajansı’nın merkezinde General Nasser ile yapılan görüşmeye, silah dışsatımını denetleyen kurumun (ISP) temsilcisinin katıldığı açıklandı.
Oysa bu kurumun, denetçilik görevinin icabı olarak satıcıyla da, alıcıyla da muhatap olmaması gerekiyor.
Üstelik politikacıların görev yaptığı Silah Dışsatımı Kurumu’nu (EKR) bilgilendirmesi gerekiyor.
Ama bu konuda bilgi verilmediği de ortaya çıktı.
Başından beri biliyormuş
8 Mart günkü haberler siyasiler için iç açıcı değildi.
Aslında Suudi Arabistan’la imzalanan antlaşmadan bütün siyasi partilerin haberi olduğu ortaya çıktı.
İlk günkü habere en sert tepkiyi gösteren liberal lider Jan Björklund, haberi yalanlayamadı.
9 Mart savunma bakanının itiraf günüydü.
Bakan, İsveç Savunma Ajansı’nın füze fabrikasının kurmak üzere kadrolu elemanlarından birine SSTI adıyla bir şirket kurdurduğundan haberi olduğunu itiraf etti.
27 Mart günü de SSTI’nin Askeri İstihbarat Servisi (MUST) tarafından finanse edildiği ortaya çıktı. MUST’ın başındaki general bu konuda ne dedi?
Sekreteri generalin bir hafta boyunca toplantıda oturacağı için gazetecilerin sorularını yanıtlayamayacağını bildirdi. Çarşaflamak dedikleri bu olsa gerek.
13 Mart’ta toplanan anayasa komisyonu konunun en erken sonbaharda ele alınabileceğini bildirdi.
Gizli bilgileri hotmail ile gönderdi
15 Mart tarihli haber okuyanları acı acı güldüren traji-komik özellikteydi.
Savunma bakanlığından bir görevli, Suudi Arabistan’daki görüşmeleriyle ilgili protokol notlarını, İsveç’e şifrelemeden üstelik hotmail’deki kendi elektronik posta adresinden göndermekte sakınca görmemişti.
22 Mart’ta İsveç Savunma Ajansı’nın müdürü şikayeti üzerine savcılık konuyla ilgili ön soruşturma başlattı.
28 Mart tarihli haberler sona yaklaşıldığının işaretiydi.
FOI merkezinde Suudi General Nasser ile yapılan görüşmenin protokolü ertesi gün Savunma Bakanlığı'ndan acele olarak istenmiş ve geri gönderilmemişti.
FOI vakit darlığı nedeniyle protokolü kayda geçirmemişti.
Dahası Savunma Bakanlığı’ndan bir görevli Suudi Arabistana giderek General Nasser’den bütün yazılı belgeleri kendisine vermesini rica etmişti.
Bir yorumcunun ifade ettiği gibi ‘’ güler misiniz, ağlar mısınız?’’
29 Mart direnci kalmadığı yüzünden okunan Savunma Bakanı için yol tükendiğinden istifa günüydü.
Daha bitmedi
Yorumcu Eric Sundström’ün yazdığı gibi Suudi meselesi kapanmış değil.
Başbakan Fredrik Reinfeldt’i ve bu ilişkiler ağında yer alan yüksek bürokratları zor günler bekliyor.
Ahlaki değerleriyle övünen İsveç’in bir yandan barış söylevleri vererek, bir yandan diktatör bir rejimle bu tür bir antlaşma imzalamış olmasının dünyadaki prestijini güçlendirmeyeceğini tahmin etmek de zor değil.
‘’Satılan silahların paralarıyla çocuk yuvalarını finanse ediyoruz’’ diye kendilerini savunan siyasilerin işi artık kolay değil.