Ergenekon davasında tahliye edilen gazeteci Tuncay Özkan, Bahçeşehir Üniversitesi'nin Beşiktaş yerleşkesinde düzenlenen Basın Konseyi Üyeler Genel Kurulu'na katıldı.
Toplantıda konuşan Özkan, Ergenekon davası sürecine atıfta bulunarak, "30 yıl gazetecilik yaptım. Burada bulunan değerli devlet insanları ile çalışma fırsatı elde ettim. Ancak ben bir teröristim. Benim terörist yanım son 6 ayda hayatımın diğer kısımlarının hepsinin üstüne çıkmıştır. Ergenekon terör örgütünün en azılı teröristi benim. Ben örgüt üyesi olarak tutuklandığım halde cezaevinde yönetici yapıldım. Cezaevinde mahkemeler devam ederken yargılamalar sırasında herhalde örgüte yönetici bulamadılar beni CEO'luğa uygun gördüler. Çünkü dosyaya başka hiçbir delil girmedi. Yakalandığımda ne varsa o vardı. Ancak 6. yıl sonunda örgüt üyeliğinden yöneticiliğe terfi ettim” diye konuştu.
Umut kavramının çürümenin ve yozlaşmanın ilacı olduğunu söyleyen Özkan, "Ben insanların özgürlükleri üzerinden, yaşam hakkı üzerinden 'Seni seviyorum kızım, eşim' deme hakkı üzerinden herhangi bir yasağın ya da zulmün Türkiye'de geçerli olmasını kabul edemiyorum” ifadelerini kulandı.
Konuşmasında Twitter yasağına da değinen Özkan şunları söyledi:
"Ben içeri girdiğimde Twitter diye bir şey yoktu. Ama Twitter içeride benim özgürlüğümün sesi oldu. Ben oradan eşime yazdığım mektuplarla, çocuğuma yazdığım mektuplarla halkıma ulaştım. Şimdi çıktım ben özgürüm Twitter yasak. Böyle bir çelişkiyi Türkiye'nin yaşaması gerekir mi? Ya da bize bu çelişkiyi yaşatanlar dünyada hangi hal içerisinde bulunduğumuzu nasıl anlatabilirler. Eğer siyaset rant edinme yeri değilse, bir ulusun geleceğinin inşa yeriyse neden duygularımıza teslim olup onlar için canımızdan vazgeçiyoruz da özgürlüklere teslim olup insanların yaşama hakkına katkı sunmuyoruz. Neden biz özgürlüğün esiri değil de siyasetin yasaklarının esiri oluyoruz”