HABER

Türk halkı AB'yi istiyor

KÖLN (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk halkının yüzde 70'inin Avrupa Birliği'ne girmek istediğini, bu isteğin ekonomik refah değil, daha çok insan haklarına saygılı ve demokratik bir bölgede yaşamak arzusundan kaynaklandığını söyledi.

Türk-Alman Ticaret Sanayi Odası'nın kuruluşu ile ilgili toplantı Köln Ticaret Odası Konferans Salonu'nda yapıldı. Toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Gerhard Schöreder, bakanlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk ve Alman işadamları ile davetliler katıldı.

Başbakan Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmada Türk-Alman ilişkilerinin ekonomik alanda da kapsamlı ve önemli bir çerçevede ivme kazanmasının memnuniyet verici olduğuna değindi. Türkiye ve Almanya'nın stratejik ortaklığı doğru bir adım attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Bundan sonra ülkelerimiz arasında halklarımızın ortak refahını ve rekabet etme yeteneğini geliştirmemiz, diğer taraftan müteşebbis gücüne, insan sermayesine Türkiye'yi motor güç olarak koymak gücümüze güç katacaktır" dedi.

"TÜRKİYE'YE AB'YE YÜK OLMAZ" Avrupa Birliği (AB) gelişme sürecini tamamladığında 500 milyon insanın yaşadığı geniş bir coğrafya olacağına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye yük olacağı propagandasının yapıldığı, bunu iddia edenlerin Türkiye'nin gerçek potansiyelini bilmeyenler olduğunu söyledi. Türkiye'nin AB ülkeleriyle gerçekleştirdiği ticarette fazla verdiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Birliktelik durumunda Almanya daha fazla ticaret imkanı bulacaktır. Türkiye'nin 70 milyona varan nüfusu bir endişe kaynağı mıdır? Hayır. Bu genç ve dinamik nüfus, Avrupa'da gelecekte ortaya çıkması beklenen işgücü açığının kapatılmasına, bu defa beden değil, beyin gücüyle kapatmasına hiç mi katkı sağlamayacaktır. Türkiye'nin AB'ye girmesiyle büyük bir göç dalgasının olacağı söyleniyor. Türkiye'den Avrupa'ya gelen Türklerin çoğunun bir müddet sonra ülkelerine döndüğü gözlenmektedir. Bugün Almanya dahil Avrupa ülkelerinde yaşayanlar dahil Türklerin söz konusu ülke ekonomilere katkı yaptığı göz ardı edilemez" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin enflasyon, ekonomideki verimsizlik, bürokrasideki karmaşa gibi olumsuzluklara karşılık son dönemde ekonomik olarak hızlı bir atağa geçtiğini hatırlatarak, "2010 yılında kişi başına milli geliri 8 bin dolarla ulaştırma gayretindeyiz. Enflasyonu ilk defa tek haneli rakamlara indirdik. 2003 yılında dış ticaret hacmimiz 115 milyar dolara, ihracatımız da 47 milyar dolara ulaştı. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, üretim, istihdam, yatırım ortamının iyileştirilmesi, özelleştirme, yapısal reformları daha iyi götürme gibi konularda önemli mesafeler kat ettik. Bu iyi gelişmeleri daha iyiye götüreceğiz. Müteşebbisin önünde hiçbir engelin olmasını istemiyoruz, ne gerekiyorsa onu yapacağız" ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE AB OLMADAN BÜYÜYOR" AB'ye tam üye oluncaya kadar Kopenhag kriterleri konusunda bir eksikliğin kalmayacağını belirten Erdoğan, Gümrük Birliği ile Avrupa mevzuatını büyük ölçüde benimsediklerini, siyasi reformlarda olduğu gibi ekonomide de eksikliklerimizden kaçmak yerine bunların üzerine gitmeyi tercih ettiklerini söyledi. 2005 yılı itibariyle IMF'ye ihtiyaç kalmayacak şekilde ekonomik süreci yürüteceklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, Gümrük Birliği ile ilgili verilen sözlerin Avrupa Birliği tarafından yerine getirilmediğini, ancak bunu bir eleştiri olarak değil, Türkiye'nin büyüme ve gelişmesini AB'den yardım almadan gerçekleştirdiğini söylemek istediğini kaydetti.

Türk halkının yüzde 70'inin Avrupa Birliği'ne girmek istediğine dikkat çeken Erdoğan, "İnsanımız daha önce olduğu gibi ekonomik refahtan ziyade insan haklarına saygılı ve demokratik bir ülkede yaşamak istiyor" dedi. Bu durumu yabancı yatırımcı açısından da önemli gördüklerini belirten Erdoğan, "Artık bu reform sürecinin geri dönülemez bir yere geldiğinin bir göstergesidir. Halkımız hem siyasi ve ekonomik alanda geriye değil, ileriye gidecektir. AB'ye entegre olmuş bir Türkiye yük değil, ekonomik bir dinamizm olacaktır. Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu'nun merkezinde olan Türkiye'nin enerji ve diğer konularda AB için önemli bir merkez olduğu ortadadır. Yapılacak yatırımlar bu bakımdan önemli bir değer oluşturacaktır" diye konuştu.

"MEDENİYETLER UZLAŞMASI" Aralık ayında yapılacak AB toplantısında Türkiye konusunda birlik üyelerinin berrak bir zihinle karar vereceğini ve Türkiye'nin birliğe üyeliği konusunda 'evet' diyeceğini umduklarını belirten Erdoğan, "Evet denilmesinin üyelik için tam bir karar olmadığını biliyoruz. Bu 'evet' Türkiye'nin attığı adımların onaylandığının ve devamının istendiğinin göstergesi olacaktır. Ayrıca bu adım İslam-Hıristiyan dünyası arasındaki ilişkileri de kuvvetlendirecektir" dedi.

Medeniyetler arası çatışmaların beklenildiği bir dünyada Türkiye'nin AB'ye alınmasıyla bunun medeniyetler arası uzlaşmanın bir ispatı olmasını görmek istediklerini belirten Erdoğan, "Bu uzlaşma dünyaya örnek olsun. Alman hükümetinin de bu görüşmelerimizi paylaştığını iyi biliyorum. Almanya'nın Türkiye'ye verdiği desteği her zaman şükranla karşılıyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, AB ülkelerinin Türkiye'nin adaylığı konusunda 40 yıldır düşündüğünü, bu düşüncenin Türkiye'nin önemini gösterdiğini belirterek, "Türkiye'nin üyeliğinin tüm yönleriyle tartışılmasına itirazımız yok. Ancak kamuoyunda ön yargılı iddialara rastlıyoruz" dedi. Erdoğan, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası'ndan Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin desteklenmesini istediklerini de kaydetti.

Ünlü Alman düşünür Bismark'ın siyaseti tanımlarken "Mümkün olanı gerçekleştirme" dediğini, kendisinin ise bunu "Mümkün olanı zorlamak" olarak ifade etmek istediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Siyaseti zorlayarak mümkün olanı başarmak olarak algılıyorum. Biz AB için hayallere kapılmadan bütün şartları zorluyoruz. Eksikliklerimiz olabilir. Ben her Alman dostumuzdan Türkiye'nin AB mücadelesine bir sponsor olamazlar mı diye soruyorum. Türkiye'ye her yıl 3.5 milyon Alman turist Türkiye'ye geliyor. Bunun da iki ülke arasındaki sıcak münasebetleri kanıtlıyor" dedi.

En Çok Aranan Haberler