DSP Genel Başkanı Masum Türker, Ergenekon davası kapsamında Silivri Cezaevi'nde yatan Doğu Perinçek'e selam gönderdi, "Siyasal olarak bedeli ne olursa olsun onunla ulusal çizgide bulunmaktan onur duyuyorum" dedi.
Antalya'da Ulusal Kanal öncülüğünde birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütünün katılımıyla, ‘Antalya'da Krize Çözüm Kurultayı' düzenlendi. Kurultaya DSP ve Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Masum Türker, İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, Ulusal Kanal Danışmanı Mehmet Akkaya ve çok sayıda sivil toplum örgütü, meslek odaları ve siyasi parti yönetici ve üyeleri katıldı.
Toplantının ilk oturumuna konuşmacı olarak katılan DSP Genel Başkanı Masum Türker, Ergenekon davası nedeniyle Silivri Cezaevi'nde yatan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e selam gönderdi. Masum Türker, "Bu kurultayın yapılmasını sağlayan Ulusal Kanal'ın kurucusu, değerli dostum Doğu Perinçek'e, Silivri'ye selam gönderiyorum. Siyasal olarak bedeli ne olursa olsun onunla ulusal çizgide bulunmaktan onur duyuyorum" dedi.
‘SOLDA BİRLİK DEĞİL, HALK BİRLİĞİ'
Krizin nasıl çıktığı ve nasıl gittiğine yönelik gazetelerin yazdığını okuduğunu ve televizyonlardan izlendiğini belirten Masum Türker şöyle konuştu:
"Sayın Mehmet Akkaya dedi ki, ‘Krizi nasıl çözeceğiz, yükselen seslere nasıl derman olacağız?' Mevcut AKP iktidarına alternatif olacağız. Tayyip Erdoğan paşasını aşağıya çağıracak bir kişi bekliyoruz. İşte o kişiye ben talibim. Ben politik olarak birlikteliğe talibim. Birlikteliği sağlamak durumundayız. Artık kendimizi solda birlik, şurda birlik diye muhalefete mahkum etmeyeceğiz. İktidara talip olacağız. İktidara talip olmanın da yolu mevcut olan iktidarın yaptıklarını değiştirecek devrimcilerin ortaya çıkması. Devrimcinin birinci ilkesi değişimdir, ikinci ilkesi ise gelişimdir. O değişimi sağlamaya talip olacağız. Hep birlikte ‘alternatif nasıl yaratırız, nasıl bir iktidar oluruzu' düşünmeye başlayacağız. Yani biz ‘aman bölünmeyin solda birlik sağlayın', o bize bir şey getirmiyor, getirmediğini gördük. Biz halk olarak bölünmeden iktidara talibiz. Şimdi ben buna talip olmak için kendimi tanımlamalıyım. Ben demokrat solcuyum. Atatürk yolunda çağdaşlıktan, demokratlıktan yanayım, halkçıyım ve en önemlisi devrimciyim."Bu devrimcilik ve halkçılığın sadece kendi tekelinde olmadığını kaydeden Masum Türker, "CHP'nin de, İşçi Partisi'nin de, ÖDP'nin de aklınıza gelebilecek demokrat, Atatürkçü, laik, çağdaşlıktan yana olan herkesin tekelindedir. Biz bunu sağlayabilmeliyiz. Biz Türkiye'yi hukuksuz demokrasi ile idare eden düzene karşı koymalıyız" diye konuştu.
KRİZE ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Türkiye'de çarpık vergi düzeni olduğunu belirten DSP Genel Başkanı Türker, ekonomik krize karşı şu iki öneriyi sundu;
"Türkiye'de devlet memurlarına, memur- işçi- Bağkur emeklilerine, gazilere, şehit ailelerine, 65 yaş üstü muhtaçlık maaşı alanlara, devlet seyyanen her ay 250 TL zam yapmalıdır. Tüketim, tüketim politikası ile yaratılır. Yoksa çıkın kredi kartı ile harcama yapın davetiyle değildir. İki; tarım kesimini köylüyü yalnız yabancıların bankalarına değil, Türkiye'deki kredi düzenine mahkum etmeyecek şekilde, gerekli yardımı yapmalıyız. Bu parayı verebilir misiniz? Karşınızdaki kişi Washington'da IMF'ye karşı dik durmuş ve ulusal duruş sergilemiş bir kişidir ve bunları uygulamış birisidir. Memurların maaşı 400 lira iken yüzde 25, 100 liralık zam vermiştir."
‘2 BERBERDEN BİRİ KAPANDI'
Yaptıkları bir istatistik sonucunu da aktaran Türker, "Eskiden berbere haftada bir gidenler şu anda 5 haftada bir gidiyor. İki haftada bir gidenler 6 haftada, 3 ya da 4 haftada bir gidenler de hiç gitmiyor. Yaşını başını almış uzun saçlı erkek çok görmeye başladık. Onun için bir mahalledeki iki berberden bir tanesi kapanmak zorunda kalmış" dedi.
YABANCI BANKACILAR KOŞA KOŞA GELMİŞ
Bugüne kadar uygulanan adeta faşist politikalarla, insanların sessiz kalmasını sağlayan politikalarla, düşük maaş verirken kimsenin ses çıkaramadığı bir dönem yaşandığını belirten Maüsum Türker sözlerini şöyle sürdürdü:"Herkes tükenmiştir. Onun için kredi kartları ya da tüketici kredileri ile yaşamaya çalışmakta. Mustafa Koç, Yapı Kredi Bankası'nı alacakları dönemde ortak arayış içindeler. İtalya'da bir konuşma yapıyor. Salon ağzına kadar dolu, hepsi bankacı. Anlatıyor, anlatıyor Türkiye'yi. ‘Türkiye'de 30 milyon kredi kartı var' dediği zaman, güzel bir şey olduğunda alkış yerine bazen ‘uyy', ‘vayy' deriz ya, bir ‘vayy' lafı yükselmiş ki o bankacılardan, 30 milyon kredi kartının olduğu bir pazar. Koşa koşa gelmişler ve onun için bankalarımızın çoğu yabancıların elinde. Sayın Babacan'a devrettiğim gün, kredi kartları borcu 5- 6 katrilyon lira civarındaydı, şu anda 136 katrilyon civarında. Hane halkının borcu bu. Şu anda devlet adına çocuğun borçlanması gibi bir şey yok, çünkü babasından kalan borcun mirasçısı olarak doğuyor."