HABER

“Türkiye, yönlendiren güç ve örnek ülke”

Almanya eski Savunma Bakanlığı Müsteşarlarından Lothar Rühl, Türkiye'yi “yönlendiren güç ve örnek ülke” olarak tanımladı.

Rühl, Arap devletlerindeki kırılmalar ve çok sayıda diktatörün beklenen sonu nedeniyle Türkiye’nin taşıdığı önem daha da arttığını belirtti.

Lothar Rühl, Frankfurter Allgemeine Zeitung için kaleme aldığı makalede Türkiye'yi “yönlendiren güç ve örnek ülke” olarak niteledi. ABHabere göre, Rühl, “Türkiye’nin Avrupa ile Doğu Arasındaki Jeostratejik Konumu”nu değerlendirdiği makalesinde “Türkiye, artık yalnızca Batı’nın savunulmasında ön Asya ve Karadeniz’de bir köşe taşı veya çok övüldüğü gibi Batı ile Doğu arasında bir ‘köprü’ işlevi gören bir ülke değildir. 1991 yılındaki Doğu’nun açılımından bu yana merkezî bir menteşe işlevi gören, belli bir ağırlığa sahip başlı başına bir bölgesel güçtür” değerlendirmesini yaptı.

-“TÜRKİYE AKDENİZ’DE ÖN PLANA ÇIKMAK İSTİYOR”-

Arap devletlerindeki kırılmalar ve çok sayıda diktatörün beklenen sonu nedeniyle Türkiye’nin taşıdığı önem daha da arttığını belirten Rülh, Türkiye’nin aynı zamanda Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la yaşanan sondaj haklarıyla ilgili Ege ihtilafından da görüldüğü gibi Akdeniz’de de daha fazla ön plana çıkmak istediğini kaydetti. Rühl şunları da yazdı:

“Arap ihtilalinin yaşandığı devletlerin yeniden yapılanması ve barışa kavuşturulması açısından ‘yumuşak güç’ olarak görülen gelişen Türk ekonomisi, hâlihazırda yönünü ve siyasi liderini kaybetmiş görüntüsü veren AB Avrupası ile avro bölgesinden daha hızlı ve ileridedir. Öte yandan Türkiye, sağlıklı bir nüfusu, Anadolu’da zengin su varlıkları, Kafkaslar üzerinden Orta Asya petrolü ve doğal gaz bağlantıları olan, teknik ve endüstriyel açıdan modern bir ülke olup bölgedeki en büyük ve İsrail’in yanında ikinci güçlü orduya sahip bir istikrar faktörüdür. Ancak güneydoğusundaki Kürt ihtilafı bir huzursuzluk ocağı olmayı sürdürmektedir.”

Lothar Rühl, Türkiye’nin Avrupa ile arasına belirgin bir mesafe koymuş olmasının da bu gerçekle bağlantılı olduğunu belirterek, “Avrupa, artık yönelecek bir nokta olarak parıltısını kaybetmiş, ‘Batı’ muğlak bir hâle gelmiştir. Türk politikası için yalnızca, bir dünya gücü olarak sahip olduğu olanca zorluklara rağmen ABD bir ‘referans güç’ olarak kalmayı sürdürmektedir. Gerçi Ankara, resmen hâlâ Gümrük Birliği ile bağlı olduğu AB’ye girmeye çabalıyor ancak gelecekte Avrupa Birliği’ne uyum sağlamaya hazır veya sadece ehil olup olmayacağını kimse söyleyemiyor” değerlendirmesini de yaptı.

Türk politikası ABD’yi bir dayanak ve NATO’yu kendi güvenliği için faydalı gördüğü sürece Washington için Türkiye’nin, bir İslami parti tarafından yönetilen ülke olarak da Avrupa dışındaki değerli bir müttefik olmayı sürdürdüğü görüşünü dile getirildiği makaleye şöyle devam edildi:

“Ancak Washington da İsrail’in 1967 yılından bu yana Arap koalisyonlarına karşı sürdürdüğü Yakın Doğu savaşlarında, Türkiye’nin artık kendisine körü körüne itaat eden bir müttefik olmadığını anlamıştır. Ankara, daha sonra 1973 savaşında olduğu gibi ABD’nin İsrail’e silah takviyesini engellemiş ve 90/91 ve 2003 yıllarındaki Körfez savaşlarına katılmamıştır. Ankara, 2003 yılında Amerikan birliklerinin Irak’a geçmelerine de izin vermemiştir. Türkiye için doğrudan tehlike arz eden İran’ın nükleer silahlanmasıyla ilgili ihtilafta da Ankara, Tahran karşısında çok dikkatli davranarak İran’ın uranyum zenginleştirme hakkı olduğu görüşünü anlayışla karşıladığını göstermiştir. 40 yıl boyunca gelişen Türk politikasını topladığımızda, Avrupa ile Şark arasında Amerika, Rusya, İran, Orta Asya ve Arap devletleriyle ilişkileri olan başlı başına bir bölgesel güç anlayışı ortaya çıkmaktadır.”

Lothar Rühl, makalesinin son bölümünde de “Erdoğan hükümeti, “Türk modelinin” bağımsız bir politikanın ve İslam ile demokrasi arasında uzlaşının göstergesi olduğunun propagandasını yapmak için yeni oryantasyonundan her yerde istifade ediyor” dedikten sonra şu görüşleri de öne sürdü:

“Türkiye’nin Irak ve İran üzerinde artan ekonomik etkisi, kültürel ve siyasi unsurlar da içeriyor. Ankara, koşullar uygun olur olmaz Suriye’de de tıpkı Irak’ta olduğu gibi hareket edecektir. Erdoğan, tıpkı Libya’da Kaddafi’ye karşı ve Mısır’da Mübarek’in devrilmesinden sonra olduğu gibi, Suriye konusunda da zamanında taraf değiştirmiş ve Esad’ı eleştirmiştir. Türkiye, örnek karakter taşıyan bir yönlendirici güç ve dolayısıyla da siyasi lider güç olarak, Amerika ve Avrupa’dan bağımsız bir şekilde öne çıkmaktadır.”(ANKA)

En Çok Aranan Haberler